.


Bir yıldır dış güçler yalanıyla uyutulan insanımız artık gerçeği görmeye başlamıştır. Üretmeyen devletlerin parası, yabancı para birimleri karşısında değer kaybeder. Bu iki kere iki dört kadar açık ve nettir.
Geçen sene dolar ve avro alıp başını giderken, dış güçler müdahale ediliyor dendi. Malum memleketin hatipleri insanımızı yalana inandırabiliyor. Milletimiz de aslında bu yalana inanmak istiyordu.
Evet, keşke dış güçler operasyonu olsaydı. Paramız yine değer kazanırdı. Zaten bağımsız ekonomilere dış güçlerin müdahalesi söz konusu bile olamaz.
Polonya ile ticaretimiz çok fazla değil ama Polonya en çok eti bize satıyor. İki sene önce 1 zloti tam 1 lira idi. Şimdi bir zloti tam 1 lira 65 kuruş. Mart ayı sonunda Sofya’da proje toplantısına gittiğimizde 1 leva 3 lira idi. Tam bir buçuk ay sonra 1 leva 3 lira 60 kuruş oldu.
İç savaşla yerle bir olan Suriye’nin 1 lirası 0.01 lira iken günümüzde % 20 artış göstererek 0.012 kuruşa yükseldi.
Peki, adama sormazlar mı savaş halindeki, yerle bir olmuş bir ülkenin parası TL karşısında nasıl değer kazanır? Cevabı basit. Önce lirayı dolara çeviriyorsun, daha sonra Suriye lirasına çeviriyorsun. Dolayısıyla Suriye’nin para birimi dahi değer kazanıyor.
Bu soruya bir de başka yerden bakmak lazım. Suriye, Polonya, Bulgaristan gibi ülkelerin paraları dolar veya avro karşısında çok fazla değer kaybetmiyorlar. Yoksa Türk Lirası değer kaybetse bile savaştan bertaraf olmuş bir ülkenin para birimi karşısında değer kazanması gerekmez miydi?
İşin özünde memleket iyi yönetilmiyor. Paranın değer kaybı dış güçler falan değil. İthal edilmedik ürün bırakmazsanız, birilerini zengin etmek için üreticinizi namerde muhtaç ederseniz, dış ticaret açığınız sürekli artar ve paranız pula döner.
Paranın değer kaybı dış ticaret istatistiklerinin de düzmece olduğunu kanıtlamaktadır. Cari açığı azalan bir ülkenin parası değer kaybetmez. Tersine değer kazanır.
İthalata dayalı tüketim ekonomisi içinde olan bir memleketin parası değer kazanmaz. Sürekli değer yitirir ve ithal edilen her türlü mal ve emtia da fiyatlanır. Diğer yandan üretim maliyetleri de alır başını gider.
Üretim ekonomisinin tekrar gözden geçirilmeden, tüketim malları ithalatında, yurt içinde üretilen ürünlerin ithalatında gümrük fonları kaldırılmaya devam ettiği sürece, üreten sektörler kapısına kilit vurmaya başlar. Nitekim, konkordato ilan eden firma sayısı her geçen gün artmaktadır. İflas bildiren firmaların çoğunluğunun üretim sektöründen olması anlamlıdır.
Patates soğan meselesi bile stokçulara bağlanmaya çalışıldı. 2019 yılı tarımın da iflasın eşiğine geldiği yıl olacaktır. Tarlayı ekene de dış güçler müdahale ediyorsa vay haline memleketin.