Ata’mızı andık. Hem de nasıl?

Bir önceki gün kahvede otururken Emekli Albay Fahrettin Amca;

“Yarın 10 Kasım. Ne yapacağız” dedi.

“Ne yapacağız, elbette saat dokuzu beş geçe hepimiz ayağa kalkarak saygı duruşunda bulunacağız” diye cevap verdi maliye emeklisi Rüknettin amca.

.

Bunlar yine sabahın köründe kahvede buluştular ve gündemi değerlendirme toplantısı yaparken laf döndü dolaştı geldi 10 Kasım’a.

.

Her kafadan bir ses çıkmaya başladı.

“Bir yere gitmeye gerek yok, burada Ata’yı anarız” diyen oldu.

Vay sen misin öyle diyen;

“Azıcık k.çını kaldır da şu meydana kadar yürü. Oradaki resmi törene katıl bari. Yuh sana” diye cevap geldi.

Peşinden biri celallendi;

“Yahu bu mübarek adam 57 yıllık ömrünün fazlasını bizim için savaşarak geçirmiş. Ama hastalanmış, ama yaralanmış. Hiç durmamış ve kelle koltukta Cumhuriyeti kurmuş ve bize armağan etmiş. Biz onun için sadece ayağa kalkıp saygı duruşunda mı bekleyeceğiz. Olmaz öyle şey.”

Bu çıkışa bir soru geldi;

“Ne yapacağız peki?

“Bakın ne yapalım biliyor musunuz? Şu bizim ilkokulun geçen sene değişen büstü var, depoda duruyor. Gidip onu isteyelim müdürden. Gelip kahvenin dışında şu köşeye koyalım. Onu çiçeklerle süsleyelim. Herkes onunla ilgili şiir, anektot v.s. hazırlasın, tören öncesi ve sonrası burada mahallemize yakışır bir tören yapalım.”

Herkes birbirine baktı.

Olur muydu?

Olurdu.

.

“Haydi yürüyün” dedi Muallim İbrahim bey.

“Ben isterim büstü müdürden. Aram iyidir zaar…” dedi.

.

Gittiler alıp getirdiler.

Öyle çok büyük bir büst değildi zaten.

Büyük ihtimal alçıdan yapılmıştı.

.

Getirdiler.

Kahvenin önünde bir köşeye masa koyduk, üzerine de bir tabure.

Bizim yeşil masa örtülerinden bir tanesini örttük üzerlerine.

Sonra da büstü yerleştirdik.

.

Çok güzel olmuştu.

.

Mehmet Amca içeriden bizim Bayrağımızı getirdi ve büstün arkasındaki duvara astı.

Görüntü mükemmeldi.

.

“Şimdi beni iyi dinleyin” dedi Albay Emeklisi Fahrettin amca, “Yarın saat 08.00’de burada buluşacağız ve 09.15’te saygı duruşu ile törene başlayacağız. İstiklal marşımızı okuduktan sonra hazırladığımız şiirleri okuyacağız. Hatıraları anlatacağız. Şimdi herkes dağılsın.”

.

O sırada Manav Hasan Ağabey koşarak geldi.

Elinde iki tane meşale vardı.

“29 Ekim’deki Fener Alayından kalmıştı, onları getirdim. Büstün kenarlarına dikelim yarın, muhteşem olur” dedi.

“Aferin Hasan!” dedi Albay Emeklisi Fahrettin Amca, “Yalnız bir şey unuttuk. Bu büstün yanında nöbet tutmamız lazım. Gece saat 24.00’e kadar ve sabah 08.00’den, tören bitimine kadar herkes sırasıyla nöbet tutacak. Ben şimdi nöbet listesini 1’er saat olacak şekilde yazacağım. Mazereti olanları ayarlarız…”

.

İnanmazsınız belki ama tüm mahalleli nöbet tutmak için sıraya girdi.

Sonra ne oldu biliyor musunuz?

“Sabaha kadar nöbet tutalım” teklifleri geldi.

Gençler, “Biz tutarız. Ona borcumuz var” diyerek ısrarcı olunca Albay, “Tamam o zaman, Ata’mız siz gençlere emanet” dedi.

.

Bir nöbet listesi hazırlandı.

Tüm mahalle seferber oldu.

O gece, ertesi gün törende okunacak şiirler arandı, anekdotlar bulundu.

.

Derken 10 Kasım geldi çattı.

Sabah kahveyi açmaya geldiğimde Büstün başında, 06.00-07.00 nöbetçisi Piç İsmail vardı.

Nasıl ciddi duruyordu öyle görmeniz lazımdı.

Babası rica etse böyle düzgün durmazdı kerata.

“Günaydın” dedim, hiç ses vermedi.

“Duymadın galiba, günaydın!” diye bağırdım yanında.

Yine hiç ses yok.

Üçüncü defa “Günaydın!” diye bağırınca bana bakıp hiddetle; “Nöbet tutuyoruz burada, saygısızlık etme!” dedi.

.

Vay vay vay!

Bizim Piç İsmail’e bak sen!

Mübarek sanki Anıtkabir’deki nöbet tutan asker.

Tabi hoşuma gitmedi değil.

.

Saat 08.00’e doğru nöbet değiştirmeye Tombul Cahit geldi.

“Ne olmuş bu İsmail’e, hiç konuşmuyor!” diye sordum.

Tombul Cahit, “Albay Fahrettin Amca bize “Nöbet sırasında kimseyle konuşmayacaksınız. Hatta gözlerinizi bile kırpmayacaksınız’ diye sıkı sıkı tembih etti, ondandır.” dedi.

.

Bunlar saat 08.00’de nöbet değiştirince İsmail yanıma geldi.

“Ne o lan beni taciz ediyorsun! Ben nöbetçiyim koçum, seninle konuşmam yasak! Şuradan bir çay ver de içeyim, içim kurudu.” diyerek sitem etti bana.

.

Bizim mahalle yavaş yavaş dökülmeye başladı.

Gelen içeri girmiyor, Atatürk Büstünün karşısında yer tutmaya çalışıyordu.

.

En ön sıraya sandalye çıkardık, yaşlılar otursun diye. Sonra Temel bağırdı, “Ula uşağum! Pizum paşumuz kel mu da! Pize de sandelye cetir puraya da!”

.

Bunun üzerine kahvedeki tüm sandalyeler dışarı çıktı.

Herkes yerleşti.

Çoluk, çocuk, yaşlı, genç herkes gelmişti.

Ortalık panayır yeri gibi oldu.

.

Nihayetinde saat 09.05’de sirenler çalmaya başlayınca herkes ayağa kalktı.

Büyük bir sükûnet içinde saygı duruşunda bulunuldu.

Sirenler susunca belediyeden emekli bandocu Recep ağabey öne geçerek “İstiklal marşı için rahat, hazırol!” komutunu verdi.

Cebinden çıkardığı telefonda İstiklal Marşını açtı ve hep beraber başladık söylemeye.

.

Daha sonra sırasıyla çocuklar, gençler, yaşlılar şiirler okudu.

Anekdotlar anlatıldı.

Kamil amcanın çok duygulanarak ezberden okuduğu Ümit Yaşar Oğuzcan’ın “Mustafa Kemal’i Düşünüyorum” adlı şiiri sonrası herkes ağlıyordu.

.

Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Yeleleri alevden al bir ata binmiş
Aşıyor yüce dağları, engin denizleri.
Altın saçları dalgalanıyor rüzgârda,
Işıl ışıl yanıyor mavi gözleri.

.

Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Yanmış, yıkılmış savaş meydanlarında
Destanlar yaratıyor cihanın görmediği,
Arkasından dağ dağ ordular geliyor
Her askeri Mustafa Kemal gibi.

.

Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Gelmiş geçmiş kahramanlara bedel
Hükmediyor uçsuz bucaksız göklere
Al bir ata binmiş yalın kılıç
Koşuyor zaferden zafere.

.

Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Ölmemiş bir kasım sabahı!
Yine bizimle beraber her yerde,
Yaşıyor dört köşesinde vatanın
Yaşıyor damar damar yüreklerde.

.

Mustafa Kemal'i düşünüyorum,
Altın saçları dalgalanıyor rüzgârda,
Mavi gözleri ışıl ışıl, görüyorum
Uykularıma giriyor her gece.
Ellerinden öpüyorum.

.

Kalabalığa şöyle bir baktığımda şunu gördüm;

86 yıl önce vefat etmiş bir insan hala kalplerde yaşıyor ve yaşatılıyor.

Yüzünü dahi görmemiş insanlar bile onu minnetle anıyor ve arkasından ağlıyor...

.

Ne büyük insansın sen Atatürk.

Seni hasretle özlüyoruz…