Siz kolesterol ilacı alıyor musunuz? Almıyorsanız bu yazıyı okuyup boşuna zaman kaybetmeyin,siz hemen aşağıdaki diğer konuya geçin...

Kolesterolcüler toplanın buraya, size anlatacaklarım var.
Amacım kafanızı bulandırmak değil elbet, bir dolu profesörün dediklerini size aktarmak.
.
Sosyal medyada bir paylaşım var.
Prof. Dr. Serdar Fındık adına.
Hoca diyor ki:
“Statin grubu kolesterol ilaçlarını kullananlarda polinöropati (ellerde ve ayaklarda karıncalanma ve ağrının yanı sıra yürüme güçlüğü), hafıza kaybı ve muhakeme yeteneğinde azalma sıklıkla görülür;
Bu durum ‘yaşlılığa’ atfedilir.
Gün geçtikçe sıkıntı ve şikayetler artar.
Ta ki ‘Alzheimer’ teşhisi alana dek !!”
.
Ben bir ilaç kullanan olarak dediklerine aynen katılıyorum.
Yani şuna:
Karıncalanma var mı?
Var.
Hafıza kaybı?
(Unutkanlık diyelim)
Bende de oluyor zaman zaman…
.
Muhakeme yeteneğimde bir sıkıntı yok.
.
Ancak,
Yeni sahneleyeceğimiz tiyatro oyununun 35 sayfalık ezberini yapmak için 2 hafta bu ilacı bırakmışlığım var.
.
Bir başka doktor diyor ki:
“Haklısınız meslektaşım!
Ayrıca kolesterol hikâyesini bu ilaçları insanlara satmak için özellikle uydurdular.
Kolesterol damar tıkanıklarında sebep değil sonuçtur ve onun ile ilaçla savaşmak saçma sapan bir iştir.
Ama tabi ki ilaç şirketler için kardır.
Kapitalist sistemin özü!”
.
Beden Sağlığı İç hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Canan Karatay hoca çıktı dedi ki:
“Kelle paça kolesterolü yükseltmez.
Kolesterol olmasa hayat olmaz.
Bitkilerde de var.
İyi kolesterol, kötü kolesterol diye bir şey yok.
.
“Herkesin ihtiyacı var.
Enteresan bir şey söyleyeceğim:
Kolesterolü yüksek olan hanımlar uzun yaşıyor, korkmasınlar.
Sağlıklı yaşıyor, uzun yaşıyor.
Hanımlarda bakılmış, erkeklerde bilmiyorum...”
.
İşte Canan Hoca’nın dedikleri.
.
Yalova Üniversitesi Termal Meslek Yüksek Okulu öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Selçuk Can, “Birçok kolesterol ilaç grubundan sadece statin grubu ilaç kullanılması gerektiği, diğer grup ilaçların öncelikli olarak tercih edilmemesi gerektiği, hekim ve hastanın tedaviye başlamadan önce kolesterol yüksekliğinin zararları, ilaçların fayda ve zararlarını tartışması gerektiğini” söyledi.
.
“Kolesterol tedavisinin ana amacı tıp dilinde atheroskleroz denilen damar sertliğini engellemektir.
Damar sertliği kalp krizi, felç, ayak atar damarlarında tıkanma gibi sonuçlara sebep olur.
Kolesterol tedavisinin damar sertliğini, felç ve kalp krizini önleme amacı ile yapıldığını” da söylüyor.
.
Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta diyor ki:
“Doktorlar, kalp hastalığını önlemek için hastalarının kötü kolesterolünü statin adı verilen ve karaciğerde kolesterol yapımını baskılayan ilaçlarla agresif bir şekilde düşürmeye teşvik edilmiştir.”
.
“Kalp krizi ve felçlerin altında yatan ateroskleroz yani damar sertliğini sadece kolesterol yüksekliği ile değerlendirmek doğru değildir; ateroskleroz onlarca bileşkesi olan düşük yoğunluklu kronik bir enflamasyondur.”
.
“Kolesterol yüksekliği tedavi edilmesi gereken bir hastalık olmayıp yalnızca bir laboratuvar bulgusudur, asıl önemli olan insülin direnci ve kolesterolün oksitlenmesidir.”
.
“Kolesterolün iyisi kötüsü çirkini de olamaz; kolesterol kolesteroldür.”
.
“Tedavide hedef de kötü-kolesterol gibi tek bir parametre değil, olayın tüm bileşenleri yani enflamasyon olmalıdır.”
.
“Kalp-damar hastalıklarından korunmanın temel yolu adam gibi beslenme ve adam gibi bir hayat tarzıdır.”
.
Yani kısaca;
“İnsan gibi beslen, insan gibi yaşa…”
.
Ben mi?
Bu aralar hapımı bırakacağım, zira 16 Ekim’de oyunum var, hazırlanmam lazım…
(Not: Hapımı bırakacağım ancak onun yerine sıkı bir diyet programı uygulayacağım tabi…)
 
SADAKA TAŞI
Eskiden sadaka taşları varmış.
Hiç duydunuz mu bilemem.
.
Şöyle uzunca bir taşsütun.
Üzeri çukur.
Veya yandan içeri doğru oyuk.
.
Cami avlusunda durur, sadaka vermek isteyen insanlar (ki o zamanlar oldukça fazla) elindeki akçeyi bu çukura doğru daldırır ve parayı bırakırmış. (Veya yanındaki çukura).
İhtiyacı olan vatandaş ta buradan istediği kadarını alıp gidermiş.
.
Elini çukura sokmasının sebebi, sadaka taşına yanaşan, “Parayı alıyor mu, yoksa bırakıyor mu?” belli olmaması için.
Öyle ya, muhtaç insanın milletin gözü önünde para alması utanç sebebi olabilirdi.
.
Sadaka taşı üzerindeki paralar gece-gündüz durur ve hiç eksilmezmiş…
.
Günümüze gelirsek:
.
Cami kahvesindeki televizyon, “Kafes içinde ve işi bitince kilitleniyor.”
.
Cami girişinde bulunan yardım kutusunda 3 anahtar var.
Biri İmamda, diğeri Müezzinde, bir diğeri de Diyanet görevlisinde.
Üçü bir araya gelmeden kutu açılmıyor.
Sebep?
Onu da siz bulun.
.
Bir başkası;
Namaza gelenlerin ayakkabıları çalınmasın diye kamera sistemi kurulmuş.
(Ben bir kere bayram namazında çaldırmıştım, bilirim acısını.)
.
Bir diğer fotoğraf şu:
Cami şadırvanındaki musluğa kilit takılmış.
Sebebi:
“Çalınmasın…”
.
Sadaka taşından, kilitli Cami çeşmesine kadar gelmişiz.
.
Bizim Müslümanlığımızın geldiği nokta yani.
Anladınız siz onu…
 
SİZ… BİZ…
Artık tartışamaz, eleştiremez ve fikrimizi söyleyemez olduk.
.
Bir yorumcu olarak genelde iktidar uygulamalarını eleştirdiğim doğrudur.
Ama inanın en az onlar kadar muhalefeti de eleştirmişimdir.
.
Sosyal medyada yaptığım bir paylaşıma aldığım tepki mesajı nerelere geldiğimizi ciddi anlamda gözler önüne serdi.
.
Paylaşımım şu:
Erdoğan: “Avrupa Birliği ile gerekirse yolları ayırabiliriz...” demiş.
.
Ben de şöyle yazmışım:
“Kime sordunuz?
Referandum yapalım...”
.
Bu kadar.
.
Fikrim bu.
.
Kısaca: “Türkiye’nin geleceğini ilgilendiren bir konu. Bu iktidar bugün var, yarın yok. Vereceği karar önemli. Tek kişinin vereceği bir karar da değil. O sebeple çok uzatmaya gerek yok. Gelin referanduma gidelim, halk ne derse o…”
.
Misal: “Mülteci, göçmen sorunuyla ilgili de referandum yapalım” da derim mesela.
.
Halka sorulup,
“Başkanlık sistemi getirildi…”
Ses çıkaran oldu mu?
.
Sosyal medyadaki bu paylaşımımım altına şu cevap geldi:
“Siz kendi aranızda yapın…”
.
İşte size 20 yıllık iktidarın bu millet için düşündüğünün kısa ve net özeti:
“Siz…”
“Biz…”
.
Bir paylaşım daha sosyal medyadan:
“Şunu kafanıza sokun:
AKP’yi eleştirdik diye CHP’li değiliz,
CHP’yi eleştirdik diye de AKP’li değiliz,
MHP’yi eleştirdik diye komünist değiliz,
Cemaatleri ve Diyanet’i eleştirdiğimiz için dinsiz değiliz…”
.
Aga, sürekli olarak bizi kategorize etmeyin.
“Sizden olanlar, bizden olanlar” diye bölmeyin bu milleti.
.
Biz bunu 12 Eylül öncesi yaşadık ve zararlarını çok çektik.
O günleri unutmadık.
Hala yaraları sarılmadı.
.
Belki “Böl, parçala, yönet” taktiği kolayınıza gelebilir ama bu vatana yazıktır, günahtır…
.
Biz, biriz…