Seçimler öncesinde İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in en çok dillendirdiği slogan kahrolsun istibdat idi.

Peşinden yaşasın hürriyet dediğinde istibdadın ne anlama geldiği az çok anlaşılıyordu ama yine de detaylı incelemek ve Türkiye özdeğinde ne kadar etkili olduğunu görmekte yarar var.
İstibdat, Türkçede yer almasına rağmen bilinmeyen nadir kelimeler içerisinde yer almaktadır. Çok fazla da konuşulmuyor hani.
İstibdat kelimesi Arapça kökenli bir sözcüktür. Her ne kadar Türkçede bulunan ve yerleşik kullanılan bir kelime olsa dahi, çok bilinen bir sözcük olmadığı aşikâr.
Tam anlamı uyruklarına hiçbir hak ve özgürlüğü tanımayan sınırsız monarşi, despotizm ve despotluk anlamları istibdat kavramına karşılık gelmektedir.
Farklı kelimeler üzerinden istibdat sözcüğünü ifade etmek mümkün. Özellikle internet üzerinde pek çok farklı makalede ve yazılı kaynaklarda sıkça karşılaşılan sözcükler içerisinde geliyor.
Zorbalıkla yönetilen bir sistem şeklinde de anlatılmaktadır. Dünyanın birçok farklı ülkesinin yönetildiği bir sistem olarak da ele alınmaktadır. Tek başına ya da cümle içerisinde bu kelime kullanılabilir. Gündelik yaşamda fazla kullanılmasa bile özellikle yazılı pek çok kaynak üzerinden karşılaşılan sözcükler arasında yer almaktadır.
İnsanların hak ve özgürlüğünü tanımayan, monarşi ve despotluğu benimsemiş yapı olarak da ele alınmaktadır.
Memlekette idari baskının olmadığını hemen hiç kimse iddia edemez. Açık bir şekilde iktidar erki bütün kamu ve yayım organlarına açıktan baskı uygulamaktadır. Hatta bu baskı sivil toplum örgütlerine ve ticaret sektörüne de sirayet etmekte ve millet suskunu oynamaktadır.
Basın yayın kuruluşları memlekette milleti yalana inandırmak için elinden geleni yapmaktadır. Baskıcı rejim tarafından desteklenen yandaş kanallar istibdat rejiminin en önemli unsurlarıdır. Milletin sağlıklı ve gerçek haber alma özgürlüğünün çoğunlukla elinden alındığı ülkelerde idari güç istediğini yapabilmektedir. Milletin bir reaksiyon gösterme ihtimali de yoktur.
Akla ve vicdana, hakka ve hukuka aykırı uygulamalarda güçsüz millet genelde güçlünün yanında yer almaktadır. Afrika ülkelerinin çoğunda diktatörler, kamu kaynakları ve unsurları ile muhalif düşünen veya muhalif unsurlara sürekli baskı yapmak ve susturmak suretiyle iktidarlarını korumaya çalışmaktadırlar.
Dünyada istibdadın etkili olmadığı ülkeler çağdaş ülkelerdir. Üçüncü dünya ülkelerinde millet gücün ve güçlünün yanında yer almayı tercih ettiğinden hakkın ve hukukun arkasında duranlar da iktidar erki tarafından susturulmakta veya baskı altında tutulmaktadır. İktidar erkinin uygulamaları da insanları adeta sindirmektedir.
Memlekette istibdat rejimine yakın bir rejim hüküm sürmektedir. Muhalif medya kanalları susturulmaya çalışılmaktadır. Yargı unsurları iktidar yandaşlarına soruşturma açmakta ve ceza kesmekte zorlanmakta veya çekinik davranmaktadır. Buna karşın muhalif kesime uydurma gerekçelerle dahi ceza kesebilmektedir. Neticede hak ve adaletten uzaklaşılmaktadır.