Dün yazmıştık Kemal Kılıçdaroğlu’nun vaatlerini. Bu gün de söz vermiştim, Erdoğan’ınkileri yazacaktım, hatırlarsanız.

Sebep, halkın kime neden oy verdiğini bulmak değil mi?
Analiz amacıyla.
.
20 yıldır iktidarda olan Erdoğan, 2018’de Türk Lirası’nın değer kaybının hızlanmasıyla yeni bir ekonomik model inşa etti.
Amaç cari açığın azaltılmasıydı.
Sonra ne oldu?
Bu tarihten sonra cari açık arttı, bu yıl ise rekor kırdı.
.
Temmuz ayında asgari ücrete yapılacak olan zammın enflasyon artışının üzerinde olması vaadi var.
Ama bu enflasyon hesaplaması;
TUİK’e göre mi olacak?
Yoksa ENAG’a göre mi?
.
Kişi başına milli gelir 2022’de 10 bin dolar üzerindeyken, şimdilerde 8 bin dolar civarında.
Yeni vaadi ise 12 bin dolar.
.
Erdoğan işsizlik oranını da yüzde 7’nin altına indireceğini ve istihdamı 36 milyona çıkaracağını söylemişti.
Mart 2023 itibarıyla istihdam 31,4 milyona düştü, işsizlik ise yüzde 10 seviyesine çıktı.
.
2022’de 51 milyon olan turist sayısının, 2028’de 90 milyona çıkarılacağı vaadi var.
.
Vaatleri devam ediyor:
“Geniş katılımlı, çoğulcu, özgürlükçü” yeni bir anayasa vaadi yer alıyor.
.
Yeni, “Siyasi Partiler Kanunu”, “Seçim Kanunu” ve “Meclis İçtüzüğü” ile “Yasama Reformu” vaadi var.
.
Erdoğan kişi özgürlüklerini önceleyeceğini, tutuklama ve gözaltı gibi uygulamaları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarına uygun hale getireceği vaadini veriyor ancak AİHM’in verdiği bazı davalardaki kararlarını Türkiye’de uygulamıyor.
.
Avrupa Birliği’ne tam üye olmak için adımlar atacağı vaadini veriyor.
Ama şu görüntüleri gören Avrupa’nın bizi ne derece içine alacağını ve sınır kapılarını açacağını şimdiden kestirmek zor.
10 milyona yakın göçmenin olduğu bir ülkeyi, kimsenin yanına bile almayacağı aşikar.
Ayrıca AB’ye giriş için 20 yıl önce de vaadi vardı. Daha sonra da AB’ye girmeyi kafasından silmişti.
.
Erdoğan’ın gençlere vaadi ise yükseköğrenimdekilere bir defaya mahsus olmak üzere cep telefonu ve bilgisayar ediniminde vergi muafiyeti sağlamak ve aylık 10 GB ücretsiz internet vermek.
.
İçişleri Bakanlığı’na bağlı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı'nın (AFAD) yetki ve sorumluluğunun daha da artırılacağı vaadini verdi.
.
Ayrıca Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından çoğunluğu bir yıl içinde olmak üzere 650 bin konut yapılmasını da vaat etti.
.
Bütçedeki açık, kör-topal giden ekonomi ile açılmışken, bir de seçim ekonomisi eklenince neredeyse kapanamaz bir delik açılmıştı.
Erdoğan’ın ilk işi bu karadeliği kapatmak olacaktır.
Bu da sıkı para politikasını işaret ediyor.
.
Hepsini yaşayıp göreceğiz…
.
Ancak her iki adayın da vaatlerini size tekrar hatırlatmamdaki amacım şuydu.
.
Bu seçim kargaşası içinde belki unutmuşsunuzdur diyerek hatırlatmak istedim.
.
Mesela şunu çok isterdim:
Birisi eline mikrofonu alsın ve vatandaşa sorsun.
“Erdoğan veya Kılıçdaroğlu’na oy verdiniz. Bize oy verdiğiniz adayın 3 tane seçim vaadini söyler misiniz?”
.
Merak bu?
.
Kimin kazandığı önemli değil,
“Nasıl kazandığını” bulacağız böylece.
.
Seçim analizlerini önümüzdeki günlerde yavaş yavaş, sindire sindire yapacağım elbet.
Şu kargaşa bitsin istiyorum.
Sevinenler sevinsin,
Kaybedenler üzülsün.
Ve kendine gelsin.
.
Hayatları normalleşsin.
.
Gerçek hayata dönsün herkes, ben de sırası gelince analizleri tek tek yapacağım.
.
“Daha karpuz kesecektik” lafı var ya,
Merak etmeyin, “Daha yerel seçimler var” diyerek lafı bitireyim.
 
DEMOKRASİ NASIL BİR ŞEY?
“Gayet demokratik bir seçim geçirdik, vatana millete hayırlı olsun” şeklinde sözü sık sık duyacaksınız.
.
Ama gerçekte öyle mi?
.
Bunda 2400 yıl önce, Socrates’in talebelerinden biri merak etmiş demokrasiyi.
Etrafta bu merakını giderecek olan hocası Socrates’i varmış ve gidip ona:
-“Eğer demokrasi çoğunluğun kararını kabul etmekse, adil olan da bu değil midir?” diye sormuş ve devam etmiş:
-“Mesela yüz kişinin oy kullandığı bir yerde, elli bir kişinin kararına mı uymak mı daha adil ve doğru olur, yoksa kırk dokuz kişinin kararına uymak mı? Hem çok mümkündür ki, daha çok insanın daha az insandan yanılma ihtimali daha azdır. Şu halde sizin demokrasiye karşı çıkmanız doğru olmadığı gibi haklı da sayılmaz.”
.
Bunun üzerine Sokrates soru-cevap yöntemini kullanarak o talebeye sormuş:
-“Bize söyler misin: Bilge olmak mı daha zordur? Yoksa cahil olmak mı daha zordur?”
Talebe:
-“Elbette ve hiç şüphesiz bilge olmak daha zordur. Bilge olmak için çok okumak araştırmak ve yorulmak gerekirken, cahil olmak için bir şey yapmaya gerek yoktur.”
Sokrates devam etmiş:
-“Peki, o halde bize yine söyler misin: Toplumlarda cahil insanların sayısı mı çok olur? Yoksa bilge insanların sayısı mı çok olur?”
Talebe:
-“Elbette ve hiç şüphesiz cahil insanların sayısı fazla olur.”
Sokrates:
-“Peki, bize yine söyler misin: Bir gemide yüz yolcu bulunsa, geminin nerde, nasıl ve hangi yönde yelken açması gerektiğini kaptan mı daha iyi bilir? Yoksa o yüz yolcu mu?”
Talebe:
-“Eğer yolcular içinde Denizcilik bilgisi iyi olan yoksa pek tabi en iyi bilen kaptandır. Yoksa gemi batmasa bile savrulur, durur.”
Sokrates:
-“Peki o halde diyebilir miyiz ki, ‘Herkes her konuda karar veremez. Herkes bildiği yerde konuşmalı, her iş ehline verilmeli’ diye...”
Talebe:
-“Pek tabi olması gereken budur.”
Sokrates:
-“O halde, bize yine söyler misin: Kimin hangi konuda bilgili olup olmadığını bilmeden, sadece çoğunluk oldukları için kararlarını doğru bulmak adil ve doğru olabilir mi? Hem sen de kabul ettin ki, bir toplumda cahillerin sayısı bilgelerden hep daha çok olur...”
.
Yukarıdaki alıntı 2.400 yıl önce Sokrates, öğrencisi Platon’un 10 kitaplık meşhur Cumhuriyet (Republic) isimli eserinin 6. kitabında geçiyor.
Bu kitapta Sokrates, Ademantus isimli öğrencisi ile demokrasi hakkında sohbet ediyor.
.
Şurasına takıldım:
“Bir toplumda Bilgeler mi daha çoktur, Cahiller mi?”
Verdiğiniz cevaba göre bizi onlar yönetiyor…
.
Çok çarpıcı bence.
.
Ayrıca “Gemi Kaptanı” da önemli.
Burayı da es geçmemek lazım…
 
APTALLAŞTIRMA?
John Taylor Gatto tarafından kaleme alınan ve orijinal adı “Dumbing Us Down” olan kitap Türkçe olarak “Aptallaştıran Eğitim” ismiyle 1991’de yayınlandı.
.
Misal, Aziz Nesin de buna benzer olarak “Yüzde 60’ı aptal…” diye bir laf etmişti ve linç yemişti:
.
Neden aptallaştırılsın ki?
Nihayetinde aynı gemide değil miyiz?
Batarsak hep beraber…
.
Ama öyle değil.
Bazı Cinlerin düşünceleri bu yönde değil.
.
John Taylor Gatto, okulun “Eğitim” kelimesinin hakkını tam anlamıyla veremediğini, “Tek tip insan yetiştirmek üzere oluşturulduğunu” ve “Makineleşmiş bir toplum yarattığını” savunuyor.
.
Televizyonun da aptallaştırdığı uzun süredir tartışılıyor.
.
Şimdilerde cep telefonları, videolar v.s.
.
Şu da var;
Dayatılan bozuk ve sonuçsuz siyaset ve ben merkezli olup, gerçek din ile alakası olmayan dincilik.
.
Üretilen sanal düşman karşısına konulan sahte milliyetçilik akımı…
.
Tarihi saptırma.
.
Sürekli olarak büyük yalan söyleme ile inançları sarsma.
.
Bu argümanların tamamı, “Aptallaştırma için” kullanılıyormuş.
.
Neden?
.
Neden buna ihtiyaç duyuluyor?
.
Çünkü birilerine, yönetmek için köle gerek.
.
Her dediğine, her yaptığına inanan ve kendisini koşulsuz destekleyen bir köleye ihtiyaçları var.
.
İktidarlarını sürdürmek, gelecekteki ideallerini gerçekleştirmek için kölesiz yapamazlar...
.
Bu birilerine siz ister “Dış mihrak” deyin veya “İç mihrak” deyin fark etmez.
Siz başka bir ad koyabilirsiniz.
.
İnsanlar;
Akıllıdır.
Düşünebilirler.
.
Başlarını ellerinin arasına alıp şuna rahatlıkla karar verebilirler
“Ben her rüzgârla savrulan, her denilene inanan, güç sevici bir köle miyim?”
Yeter ki istesinler…