Bugün Cuma, hayırlı günler, hayırlı işler… Bize çocukluğumuzdan bu yana öğretilen İslam dini ile yaşadığımız şu günlerde gördüklerimiz arasında dağlar kadar fark var.

Kendisini İslam’ın savunucusu, uygulayıcısı olarak gösterenlere baktıkça insan kendi kendine şüpheye düşüyor.
.
Yalan söylemek,
Kötü söz söylemek,
Çalmak,
Kötü muamele etmek,
Tatlı dil, güler yüzden uzaklaşmak,
İnsanları germek,
Sürekli savaş tehditleri savurmak,
Küsmek,
Aşağılamak,
Hakaret etmek,
İftira atmak,
Gıybet etmek gibi.
.
Bizler, “Komşusu açken tok yatmadık…”
Önce büyüklerimiz icra etti, sonra bize öğretti.
.
Komşumuz dul bir yaşlı teyze vardı.
Bırakın Ramazan ayını, tüm yıl boyunca ona mahalle olarak yemek götürürdük.
.
Kapımıza fazla dilenci gelmezdi, ama gelenler de geri çevrilmezdi.
Para, ekmek, yemek, giyecek v.s. o anda elde ne varsa verilirdi.
.
Alışveriş yapılırken hep aynı yerden mal alınmaz, biraz da diğer esnaftan alışveriş yapılırdı.
.
Bayramlarda yeni kıyafet veya ayakkabı alındığında, “Mahallede çok dolaşmayın, olanı var olmayanı var” denilirdi.
.
Karnımız acıksa, “Sokakta yeme, çocukların canı çeker” denilirdi.
Bazen tüm arkadaşlar çağrılıp, komşular tarafından çocuklara yağlı ekmek verilirdi.
.
Bu işler dinden öte, insanlık gerektiriyordu.
.
Şimdi ise bunların çoğu yok.
İnsanlar yokluktan, fakirlikten kendi dertlerine düştü.
.
Mahalleyi bırakın, apartmanda kimse kimseyi tanımıyor.
.
Mahallede sokaklarda oynayan çocuk kalmadı.
.
Zenginler kendi derdinde etrafı gördüğü yok.
.
Çalışanların yüzde 65’inin asgari ücret aldığı ülkeden ne beklenir ki zaten.
Fakir yaratıp, kendisine muhtaç etme politikası, koltuk sevdası sürdürmeye yarıyor.
.
Son günlerde, “Başkasına iftira atmak, yalan söylemek, hakaret etmek” gibi kavramlar gündem oldu.
Bunları “Müslümanım” diyen insanların yapması bizi rencide ediyor.
.
Dinimizde bunun karşılığı şöyle anlatılıyor:
“Kuran’da iftira ve aynı kökten gelen kelimeler elli dokuz yerde geçmektedir.”
.
Dinimizdeki “İftiranın” önemine bakar mısınız?
.
Bu âyetlerden birinde Allah’ın, (kendisine ortak koşma dışında) dilediği kimselerin bütün günahlarını bağışlayacağı ifade ediliyor.
.
Yani Allah’a birilerini,
Bazı eşyaları,
Putları eş tutanlarla,
Onun gücünü kudretini kendinde sayıp ortada dolaşanlar için af yok…
(‘Allah’ın bütün vasıflarını taşıyor’ diyenlere ithaf olunur)
.
Ayette, “Allah’a ortak koşan kimse, yanlış bir inanç uydurup büyük günah işlemiş olur…” (Nisa, 4/48)
.
Bir diğer ayette ise;
“Kim bir hata yapar veya kasıtlı günah işler de onu bir suçsuzun üzerine atarsa, büyük bir bühtan ve apaçık bir günah işlemiş olur…” (Nisa, 4/112)
.
Hadislerde, “Kötülükten habersiz iffetli bir kadına zina iftirasında bulunmak” da büyük günahlar arasında sayılmıştır…
(Buhari, Vesaya, 23)
.
Müminleri kötü huy ve davranışlardan uzak tutma gayreti içinde olan Hz. Peygamber onları iftira konusunda da uyarmış, “İftiranın insanın ahiret hayatını iflasa götürecek olan kul hakları arasında yer aldığını” belirtmiş…
(Müslim, Birr, 60)
.
“İslâm’da iftira haram kılındığı gibi asılsız olması muhtemel haberler doğruymuş gibi kabul edilerek bunları araştırmadan inanmak da yasaklanmıştır…”
(İsra, 17/36; Hucurat, 49/6)
.
İftira atmanın dışında, bunlara inanmak da yasak…
.
“Kim bir hata işler veya bir günah kazanır da sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa, şüphesiz iftira etmiş, apaçık bir günah yüklenmiş olur.”
(Nisa, 112)
.
“Beyinsizlikleri yüzünden bilgisizce çocuklarını öldürenler, Allah'ın kendilerine verdiği rızkı -Allah'a iftira ederek- haram sayanlar, mutlaka ziyan etmişlerdir. Gerçekten onlar sapmışlardır. Doğru yolu bulmuş da değillerdir.”
(Enam, 140)
.
“Mümin erkekleri ve mümin kadınları işlemedikleri şeyler yüzünden incitenler, bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.”
(Ahzab, 58)
.
“Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının; çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin gizli hallerini ve kusurlarını araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a gönülden saygı besleyip O’na karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, tövbeleri çokça kabul edendir, engin merhamet sahibidir.”
(Hucurat, 12)

Ebu Hüreyre’den rivayet edildiğine göre, Hz. Muhammed:
“Müflis kimdir, biliyor musunuz?” diye sordu.
Ashab:
-“Bizim aramızda müflis, parası ya da malı olmayan kimsedir…”
Hz. Muhammed;
-“Şüphesiz ki ümmetimin müflisi, kıyamet günü namaz, oruç ve zekât sevabıyla gelip, fakat şuna sövüp, buna zina isnâd ve iftirası yapıp, şunun malını yiyip, bunun kanını döküp, şunu dövüp, bu sebeple iyiliklerinin sevabı şuna buna verilen ve üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları kendisine yükletilip sonra da cehenneme atılan kimsedir” dedi.
(Müslim, Birr 59)
.
Hz. Muhammed:
-“Gıybet nedir, bilir misiniz?” diye sordu.
-“Allah ve Resulü daha iyi bilir” dediler.
Hz. Peygamber:
-“Gıybet, din kardeşini hoşlanmadığı bir şey ile anmandır…” buyurdu.
-“Söylenen ayıp eğer o kardeşimde varsa, ne dersiniz?” diye soruldu.
-“Eğer söylediğin şey onda varsa gıybet ettin; yoksa, o zaman ona iftira ettin demektir.” dedi.
(Müslim, Birr 70)
.
Tüm bunların yanında “Gıybet etmek” de İslam’a göre büyük günahtır.
.
Bakın ne diyor?
“Bir kimsenin gıyabında onun şahsıyla ilgili kusurlarından söz edilmesi gıybet sayılmıştır. Kur’an-ı Kerim’de gıybet, ‘Ölmüş bir din kardeşinin etini yemeye’ benzetilmektedir…”
.
İslâm dininde insan haklarının en önemlilerinden olan kişiliğin dokunulmazlığı ilkesine büyük değer verilmiş.
Buna göre;
“Bir kimsenin gıyabında gerek onun şahsıyla ilgili maddi, bedeni, dünyevi veya manevi, ruhi, ahlaki ve dini kusurlarından söz edilmesi gerekse çocukları, ebeveyni ve diğer yakınlarının kusurlarının anlatılması gıybet sayılmış.”
.
Gıybet sözle olduğu gibi yazı, ima, işaretle ve taklit gibi davranışlarla da olabilir.
Bu tür söz ve hareketlerin gerçeği ifade etmesi onun gıybet olma niteliğini değiştirmez…
.
İslâm âlimleri gıybetin haram olduğunda ittifak etmişlerdir.
Gıybetin yapılması gibi dinlenmesi de haramdır.
.
Bir zarar doğurma ihtimali yoksa sözle veya fiilî olarak gıybet edene engel olunmalı, bu mümkün olmazsa gıybet edilen ortam terkedilmeli, bu da mümkün değilse gıybete karşı bir hoşnutsuzluk duygusu içinde başka şeylerle uğraşılmalıdır.
.
Gıybet esas itibariyle haram olmakla birlikte bazı şartlar onun bu vasfını ortadan kaldırır.
“Haksızlık yapan kişiyi ilgili mercilere şikâyet etmek, kötülüğe engel olma çabasında destek aramak, fetva sormak, insanları kötülüklerden ve zararlardan korumak, zulüm, haksızlık, fesatçılık, ahlâksızlık gibi tutum ve davranışları hayat tarzı haline getirmiş kimseleri kınamak maksadıyla bunların aleyhinde konuşmanın meşru olduğu belirtilmiş.”
.
Gıybet eden kimse öncelikle tövbe etmeli ve Allah’tan mağfiret dilemelidir.
Akabinde ise, gıybetini ettiği kişiyle, haksızlık ve zulüm ettiğinden dolayı, ayrıca helalleşmesi gerekir…
.
Bu okuduklarınızdan sonra, şu mevcut politikacılara bir bakın şimdi…
.
Heyhat!
Ne güneşler batacak kim bilir?