İnsanın “İçi dışı bir” olanı makbuldür.

İnsanın “İçi dışı bir” olanı makbuldür.
.
Mevlana’nın dediği gibi:
“Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol”
.
İnsanda hep bilinebilirlik,
Sadelik,
Hoşluk,
İç güzelliği aranır.
.
Peki bu özellikler insanın dışında nerelerde olmalı?
.
Mesela:
“Tuvaletlerde” desem.
“Nasıl tuvalet?” diye soracaksınız biliyorum.
“Bildiğiniz tuvalet işte…”
“Yahu tuvaletin şeffafı olur mu?” demeyin, adamlar yapmış.
.
Bakın habere:
“Japonya'nın başkenti Tokyo'da bazı noktalara, şeffaf camlı umumi tuvaletler kuruldu. Nippon Vakfı'nın yürüttüğü Tokyo Tuvalet Projesi kapsamında yerleştirilen tuvaletler, insanların duyduğu temizlik endişesini ortadan kaldırmayı amaçlıyor. Şeffaf cam, içeriye biri girdikten sonra opaklaşıyor.”
.
Yani kısacası amaç şu:
İçeri girmeden temiz olup olmadığına bakabiliyorsun.
.
Diyelim “Tamam” dedin, girdin içeri.
Sen kapıyı kapatır kapatmaz şeffaf duvar birden renk değiştirerek, opaklaşıyor ve görünmez hale geliyorsun.
.
Ne güzel değil mi?
.
Ama pimpirikli insanlar için öyle değil.
.
Girdin içeri.
Renk değişti.
Sen hazırlandın ve oturdun.
O andan itibaren aklına şu geliyor:
“Ya cam renk değiştirirse?”
.
Firma bu konuda net olarak garanti veriyor ancak, yine de “İnsan” yapımı değil mi?
Ya bozulursa?
.
Düşünün.
Caddenin ortasında bulunan şeffaf tuvalettesiniz.
Gayet rahat işinizi görürken…
Pat…!
Cam şeffaflaştı.
.
Gelen geçen size bakıyor.
Toparlanamıyorsunuz da.
Öylece kalıyorsunuz…
.
Annesinin elinden tutmuş bir çocuk, annesinin elini çekiştirerek sizi gösteriyor ve:
“Anne bak amcaya, çişini yapıyor?” diye bağırıyor.
.
Siz velede “Kaç ulan oradan!” deseniz bile nafile.
Yakalandınız işte.
Çocuk daha da afacan çıkıyor ve sizinle dalga geçiyor:
“Amca ne zaman kalkacaksın?”
.
Japon işi de olsa ben hayatta böyle bir şeye cesaret edemem.
Benim tuvaletin duvarları “Betondan” olsun yeter…
 
***
Her zaman derim ya:
“Ormanlar ve yanındaki alanlar hayvanlara ait.
Biz orman alanlarını kesip tarla yapınca, yaşam alanı yapınca onlar yüzyıllar boyu süren alışkanlıkları ile bu alanlarına gelerek yiyecek arıyorlar.”
.
Sonra?
Sonrası biz bu hayvanları öldürmek için harekete geçiyoruz.
.
İşte bu aşamada soruyorum:
“Vahşi olan kim?”
.
Buna benzer bir olay Almanya’da yaşandı.
.
Olay, Berlin’in batısındaki Grunewald Bölgesinde bulunan Teufelssee Gölü’nün kıyısındaki parkta meydana gelmiş. (Muhtemelen burası eskiden ormanlıktı).
.
Ziyaretçilerin çıplak güneşlenmesine ve göle çıplak girmesine izin verilen bölümünde ‘Elsa’ adı verilen ve parka sık sık geldiği belirtilen dişi yaban domuzu iki yavrusuyla birlikte ziyaretçilerin arasına karışarak bir kişinin laptop çantasını alıp uzaklaşmaya başlamış. (Muhtemelen yiyecek olmadığını anlamayınca bırakmıştır)
.
Şikâyet üzerine ormanıyla meşhur Grunewald Bölgesinin Ormancılık İdaresi Başkanı Katja Kammer “Elsa’nın öldürüleceğini” açıklamış.
.
Tabi bunun üzerine hayvan hakları savunucularını harekete geçmiş.
.
Bu haberi okuyup da orman idaresi için “Bu adamlar geri zekâlı” demeyeniniz yoktur sanırım.
Domuza yiyecek vermek varken, domuzu öldürmek daha kolay geliyor insanlara.
.
Hani kısaca “Yuh” diyorum, başka bir şey demiyorum…