Biz virüsü unuttuk, Maskeleri fora ettik, Umurumuza bile değdirmedik…

Biz virüsü unuttuk,
Maskeleri fora ettik,
Umurumuza bile değdirmedik…
.
Ama o bizi unutmadı.
Hortladı.
.
Uzmanların o kadar uyarılarına rağmen
“Virüsü ciddiye almazsak” olacağı buydu.
.
Bu satırları inanın 3 ay önce rahatlıkla yazabilirdim, olacakları ön görerek.
.
Ne oldu şimdi?
Koskoca fabrikada işçilerde virüs çıktı.
Çıkmamasına şaşırırdım zaten.
.
İşin en anlamadığım tarafı ise şu:
Türkiye’de bizim fabrikamızı işçi sayısı olarak:
Binlere katlayacak fabrika varken,
Hiç birisinden bir tane bile virüs vakası gelmiyorken,
Çanakkale’nin yüz akı denilebilecek bir fabrikadan bu sesin gelmesi de başka tuhaflık.
.
Ben haberci olarak inanın bu haberi yapmazdım.
Şehrin marka değeri olarak olabilecekleri düşünsenize.
Borsadan anlamam ama acaba kâğıtlarının değeri bu haberle ne oldu?
.
Binlerce fabrikadan ise ses yok hala.
Bu virüs denilen illet “Ton balığını mı seviyormuş yani?”
Düşündürücü.
.
Bu konuyu bir kenara koyarak, gelelim kendi virüsümüze.
.
Sosyal medya çalkalandı:
“Gelmeyin kardeşim!” diye.
Uçaklar dolusu insanları (hem de virüs vakaları açısından Türkiye’de üçüncü sırada bulunan bir yerden) uçaklara bindirerek, her gün içimize taşıyarak “Getirmeyin” dendi.
Cevap şöyleydi:
“Bir şey olmaz…”
.
Oldu işte…
.
Mecbur muydunuz?
.
Siyaset uğruna güzelim şehri mahvettiniz.
Ortalıkta hala virüs tehlikesi varken.
.
65 yaşındakilerin “Virüs tehlikesi geçmedi” diyerek hala sokağa çıkmaları kısıtlanmışken,
Sen, “Tee… Antep’ten” yığınla insan taşı.
Devlet olarak buna müsaade et.
Ortalık virüs kaynayınca:
“Ben söylemiştim” de.
Tuhaflık her bir yerde değil ki, her yerde.
.
Ve sonuç:
O kadar virüs ortada geziyor,
Halkımız yine maskesiz,
Yine sosyal mesafesiz.
.
Virüs bulaşmayıp da ne yapsın?
.
“Allah cümlemize akıl, fikir versin” demekten başka bir şey gelmiyor aklıma.
 
***
Ülkede yapılan işlere bakınca, gerçekten ilginç geliyor ve “Bu yaşıma geldim, böyle bir şey görmedim” diyor insan.
İktidar:
Gücü elinde tutarak, kılıcıyla kesip duruyor.
.
Öncelikle takıldığım şu:
Seçimle iktidara gelenlerin, şimdi ki oyları kaç acaba?
Aynı oranı koruyorlar mı?
Yani aynı güç hala ellerinde mi?
.
Ben sanmıyorum.
Bazıları sanıyordur.
.
Öğrenmenin yolu ara seçim yapmak.
En sağlıklı yol bu.
.
Sistemde:
2 yılda bir “İktidarın oyunu öğrenecek” bir seçim şekli olmalı.
5 sene önce aldığı bir yetki ile hala “Asıp, kesmesi” anlamsız.
Kılıç hiç mi körelmedi?
.
Yapılan anketlerde aslında iktidarın ne halde olduğunu rahatlıkla görüyoruz.
Ancak onlar hala göremiyor ve halkın tasvip etmediği anlamsız uygulamalarına devam ediyor.
.
Misal:
1 yıl önce “Ayasofya’yı ibadete açmanın anlamsızlığını kürsüden anlatan Reis’in, bir yıl bile geçmeden aksi yönde davranması anlaşılamadı…”
“Ecdadımız” diye sarılınan Osmanlının yaptığı Sultan Ahmet yanıbaşında dururken (ve de doldurulamazken):
Gâvurun yaptığı kiliseyi ön plana çıkarmak neyin nesi?
.
Geçtiğimiz gün mecliste “Sansür” niteliğinde kabul edilen yasanın açıklamasını yapmak iktidar için oldukça zor.
Ancak elinde kılıç olunca:
“Vur gitsin, kes gitsin…”
.
İktidar sahipleri “Koltuğu hiç bırakmayacaklarmış” gibi davranıyorlar.
Bu demokratik ortamda mümkün değil.
Bir gün gelir onlar da muhalefete geçerler.
İşte o an bu kanunlar muhalefete geçtiklerinde kendilerine lazım olacak.
Bu iktidar sarhoşluğu içinde:
Olacakları düşünmeden hareket etmenin manası yok.
.
Elinde kocaman bir kılıçla başka bir iktidarın seçim kazanıp geldiğini düşünün bakalım…
Sizce ne olur?