.

Memleketi yönetenler sanki sürü bağışıklığı yaratmak istiyorlar. Yaşlılara sokağa çıkma yasağı uygulayıp, PTT şubelerinin önüne diziyorlar. Büyükşehirlerde sokağa çıkma yasağını iki saat öncesinde ilan edip, marketlere yığıyorlar. Millete birbirinize uzak durun derken, bir yandan da hastalığa bulaştırma ortamı yaratıyorlar. Nedir bu sürü bağışıklığı bir bakalım.
Sürü bağışıklığı, toplum bağışıklığı veya nüfus bağışıklığı olarak adlandırılır. Bu sistemde nüfusun büyük bir yüzdesinin enfeksiyon veya aşılama yoluyla, bir salgına karşı bağışıklık kazanması sağlanır.
Bireylerin büyük bir kısmının bağışıklığa sahip olduğu bir toplumda, hastalığa direnci olan insanların hastalık bulaşmasına katkıda bulunma olasılığı düşüktür. Aynı zamanda enfeksiyon zincirlerinin bozulma olasılığı daha yüksektir. Bu nedenle hastalığın yayılmasını durdurur veya yavaşlatır.
Bir toplumda bağışıklık kazanmış bireylerinin oranı ne kadar yüksek olursa, bağışıklık sahibi olmayan kişilerin bulaşıcı bir bireyle temas etme olasılığı da o kadar düşük olur. Bu durum, bağışıklığı olmayan bireylerin enfeksiyondan korunmasına yardımcı olur.
Bireyler, daha erken bir enfeksiyondan iyileşebilir veya aşılama yoluyla bağışıklık kazanabilir. Bazı bireyler immün yetmezlik gibi tıbbi nedenlerden dolayı bağışıklık kazanamazlar ve bu grup için sürü bağışıklığı önemli bir koruma yöntemidir. Belirli bir eşik değere ulaşıldığında, sürü bağışıklığı, bir toplumdaki hastalığı yavaş yavaş ortadan kaldırır. Bu eliminasyon, eğer dünya çapında başarılırsa, eradikasyon adı verilen enfeksiyon sayısında sıfıra yakın kalıcı bir azalma ile sonuçlanabilir.
Aşı yoluyla oluşturulan sürü bağışıklığı 1977 yılında çiçek hastalığının nihai olarak yok edilmesine ve diğer hastalıkların sıklığının azalmasına katkıda bulunmuştur.
Sürü bağışıklığı ilk olarak 1930'larda çalışılmış, kızamıkla ilgili olarak birçok çocuğun kızamığa karşı bağışıklık kazanmasından sonra yeni enfeksiyon sayısının azaldığı tespit edilmiştir. Bu bilgiye rağmen, kızamık hastalıklarının kontrol edilmesi ve ortadan kaldırılması çabaları, 1960’larda kızamık aşısının zorunlu hale getirilmesine kadar sürü bağışıklığı yöntemi başarısız olmuştur.
Kitlesel aşılama, hastalıkların ortadan kaldırılması üzerine tartışmalara neden olmuş, maliyetlerden şikâyet edilmiştir. 1970'lerde, hasta bireyin çevresindekilerin aşılanması yoluna gidilmiştir.
Salgın hastalıklarla mücadelede çok sayıda modellemeler yapılmış, denklemler geliştirilmiştir. Bir hastalığın COVİD-19 gibi baskın ırkının ya evrimsel bir basınç olarak hareket eden sürü bağışıklığı nedeniyle ya da bir hastalık ırkına karşı sürü bağışıklığının mevcut bir başka ırkına izin verdiği için sürü bağışıklığına bağlı olarak değişebileceği kabul edilmiştir. Ortaya çıkan veya devam eden aşı tartışmaları veya aşıya karşı çıkmanın çeşitli nedenleri, bazı toplumlarda sürü bağışıklığını azaltmış veya ortadan kaldırmıştır. Önlenebilir hastalıkların bu toplumlarda kalmasına veya bu topluluklara geri dönmesine izin vermiştir.
Çok sayıda ülkede çocuklara ortalama 10 civarında farklı hastalıklara karşı aşı yapılmaktadır. Yasal zorunluluktur. Türkiye’de yılda ortalama yirmi binin üzerinde aile çocuklarına aşı yaptırmayı reddetmektedir. Korona salgını aşılara yeni birini daha ekleyecek gibi görünüyor.
İngiltere hastalığın yaygınlaşmasına ve doğal bağışıklığın gelişmesiyle hastalığın kendiliğinden yavaşlayacağını öngörmüştü. Bu hastalık mikrobunun eninde sonunda herkesi ziyaret edeceğini hesaplamıştı. Ancak artan hasta sayısı, sağlık hizmetlerinin yetersiz kalmasıyla sonuçlandı. Bu nedenle bulaşmanın yavaşlaması için tedbirler almak zorunda kaldı. Kore ve Singapur gibi ülkeler yayılmasına izin vermedi ve düşük vaka sayılarıyla dikkat çekiyorlar. Sürü bağışıklığı modelinin birinci ayağı işe yaramıyor demek ki.