Bugünlerde daha fazla hoşgörüye ihtiyacımız olduğu aşikardır.

Bugünlerde daha fazla hoşgörüye ihtiyacımız olduğu aşikardır. İnsanların birbirlerine hoşgörülü olmaları belli davranış ve düşüncelerine saygı göstermeleri yetişmişlikleriyle yakından ilgilidir.
Hoşgörü, müsamaha, tahammül, katlanma, bazen görmezden gelme veya göz yumma, başkalarını davranış ve değerlendirmelerinde özgür bırakma, kendi görüşüne ve çoğunluğun görüş biçimine aykırı düşen görüşlere sabırlı olma, aynı zamanda taraf olmadan katlanma demektir. İzin verme, aldırmama, iyi karşılama anlamlarına da gelir.
İnsan ilişkilerinde bir tarafın, bazen farkında olmadan, kasıtlı olmayarak, bazen de kasıtla diğer tarafa (maddi/manevi) zarar verebilecek bir sahne yaratması durumunda, diğer tarafın bunu görmezden gelerek veya tepki göstermekten vazgeçerek ödün vermek tahammülünü (erdemini) gösterebilmesidir. Tasavvufta Mevlâna hoşgörüye en önemli örnektir. Halk arasında geniş karınlı olmak şeklinde de ifade edilir hoşgörünün güzelliği.
Aslında hoşgörü insanın yetişmişliğiyle yakından ilgilidir. İnsani değerleri gelişmiş olan bireyler çevresindeki olaylara ve eylemlere daha müsamahakâr bakabilmekte, çevresindekilerin yaşam şekillerine ve tarzlarına tolerans gösterebilmektedir. Bu duruş şekli vurdumduymazlık değildir. Neme lazımcılık da değildir. Elbette yanlışları düzeltmek, doğruları ifade etmek her insanın temel görevidir. İnsanların sosyal ve yaşamsal haklarına tecavüz eylemlerine hiç kimse seyirci kalamaz ve kalmamalıdır da.
Yetişmiş insanın mutlaka diploma sahibi olması gerekmez. Diploma sahibi olup da gelişimini tamamlamamış bireyler de çoğunluktadır. Her ne kadar diploma sahibi olmaya çalışırken insanın yetişmesi ve gelişmesi gerekir ama bazı insanlar sadece diplomayı hedeflediğinden diplomanın esaretinde veya gölgesinde kalır. Dolayısıyla yetişmesinde en önemli unsurlar olan insani değerleri özümlemekten mahrum kalır.
Eğitim sisteminde yapılan sürekli değişiklikler ve insan yetiştirmeden uzaklaşan uygulamalar ne yazık ki insanımızın hoşgörü duygularını da köreltmeye başladı. Öğretim odaklı uygulamalar ve buna göre şekillenen sistemler hem okullarda hem de sosyal alanlarda insan gelişimine izin vermiyor. Çocukların ve gençlerin sınav odaklı eğitim sistemleri, üniversitelerde diploma odaklı öğretim sistemleri ne yazık ki isterik insan tipini geliştiriyor. Yapılan hataları dahi birilerine veya bir takım mazeretlere yüklemeye çalışan insan tipi ortaya çıkarıyor ve bu insan hoşgörü duygusundan uzaklaşıyor.
Hoşgörünün ne kadar azaldığı açık bir şekilde görülmektedir. Bir başkasının yaşam haklarına dahi hoşgörü gösteremeyen insan tiplerini görüyoruz. Hiç kimse eleştiriye tahammül edemiyor. Müsamaha göstermekte zorlanıyor. Özellikle idari kademelerdeki bireyler uygulamalara yapılan eleştirilere tahammüllü davranamıyorlar. Sabahtan akşama kadar iktidarla muhalefet birbirlerine muhalefet ediyor. Muhalefetin hadi görevi diyelim. Ama iktidarın muhalefet partisi gibi davranmasını anlamak mümkün değil. Demek ki uygulamalarına kendileri de inanmıyor. Bir yerde az yetişmişlik olmalı.
Üçüncü dünya ülkeleri cadı kazanı gibi. İnsanını yetiştirmekte zorlanıyor. İç savaş için iki insanın arasına küçük bir nifak sokmak yeterli. Sağduyu veya hoşgörü beklemek boşuna. Entelektüel insanların yaşadığı kabul edilen üniversitelerde durum farklı mı? Anarşi ve terörün merkezi olarak görülmedi mi yıllarca?