Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı ve Çanakkale Milletvekili Av. Muharrem Erkek TBMM’de partisi adına konuşma yaptı. Basının yönetenlere değil, yönetilenlere hizmet etmek gibi bir misyonu olduğunu belirten Erkek ülkede çok sayıda gazetecinin cezaevinde olmasını eleştirdi.

Erkek açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Basın niçin vardır? Basın, yönetenlere hizmet etmek için değil yönetilenlere hizmet etmek için vardır. Özellikle iktidarı sorgulamak, araştırmak, denetlemek, eleştirmek için vardır basın. Bugün 100 yakın gazeteci cezaevinde, 10 bine yakın gazeteci işsiz. İki gün önce 2 gazeteci daha sabaha karşı, erken saatlerde evlerinden gözaltına alındılar. Biri Oda TV'nin gazetecilerinden, Haber Müdürü Müyesser Yıldız. Müyesser Yıldız, FETÖ döneminde, FETÖ Emniyette, yargıda hâkim olduğu dönemde Oda TV davasından yaklaşık on altı yıl cezaevinde yattı. Çıktı, beraat etti, avukatları dedi ki: "Hakkınızı kuvvetlendirmek için, tescil ettirmek için tazminat alın." Çünkü haksız tutuklama karşısında vatandaşın devletten tazminat alma hakkı var. Müyesser Yıldız ne dedi biliyor musunuz: "Devletin yargıcı, polisi hata yapabilir, devleti yönetenler hata yapabilir ama ben devletime tazminat davası açmam" dedi, açmadı Müyesser Yıldız, açmadı. FETÖ darbe teşebbüsü davalarının tamamını takip ediyordu, önemli yazılar yazıyordu, FETÖ'yle mücadele eden önemli gazetecilerden biri. Süleyman Soylu, kendisi hakkında, onu terörle ilişkilendirdiği için ağır ithamlarda bulundu, Süleyman Soylu'yu savcılığa şikâyet etti ve onun hakkında 1 liralık tazminat davası açtı. Millî Savunma Bakanı Sayın Hulusi Akar 250 bin liralık manevi tazminat davası açtı Müyesser Hanım hakkında. Değişik bir gazeteci ama Müyesser Yıldız'dan kesinlikle ve kesinlikle ne casus çıkar ne vatan haini çıkar, öyle bir gazeteci ama muhalif bir gazeteci. İsmail Dükel, Tele 1'in Ankara Temsilcisi. Sabah 6.30'da evine gidiliyor, evinde yok İsmail Dükel, o sabah erken çıkmış evinden, çalışmak için. Bir evi daha var ve gazete de var, orada da çalışıyor, eşi biraz rahatsız olduğu için Covid sebebiyle her zaman evinde kalmıyor. 6.30'da geliyorlar, İsmail Dükel evinde yok. Sonra telefon ediyor ailesi, 7.30 gibi İsmail Dükel geliyor, komşusu, avukatı da ona yardımcı oluyor. Ya, İsmail Dükel evinde yokken, avukatı evinde yokken arama yapılır mı, bilgisayarlar, CD'ler alınır mı? Alıyorlar. Şimdi, bunlar hangi dönemde oluyordu? FETÖ'nün Emniyete, adliyeye hâkim olduğu dönemlerde oluyordu. Hukuka da aykırı, bakın hukuka da aykırı. Alıyorsanız imajını çıkartıp vermeniz lazım ilgilisine değil mi? Şimdi, avukatlarının dosya içeriği hakkında hiçbir bilgisi yok ama basın yazıyor, basın sürekli bir şey yazıyor. Çok ilginç bir şey söyleyeyim: Avukatları müvekkillerinin imzaladığı arama tutanaklarını istiyor -biliyorsunuz, o müvekkilin imzaladığı arama tutanağı gizliliğe tabi değildir- Vermiyor savcılık biliyor musunuz. Ceza Muhakemesi Kanunu çok açık, arama tutanağını vermek zorundasınız. Neden? Neden hukuka uygun soruşturmalar yapılmıyor? Eskiye mi dönüyoruz, bir şeyler mi oluyor? Gazeteciler her yerden bilgi alabilir, araştırır. İktidar partisinin içinden de bilgi alıyor, muhalefet partilerinin içinden de bilgi alıyor, devletin içinden de, ordunun içinden de alır. Kamuoyunun, kamu yararına uygun bir şey görürse haberleştirir de. Halkın haber alma hakkı vardır. Devlet hukuka aykırı bir şey yapıyorsa onu da haberleştirebilir. Şimdi, bu gazetecileri gözaltına aldınız kim sevindi ben çok merak ediyorum. Çünkü bunlar gerçekten FETÖ'yle, terörle mücadele eden gazetecilerdi. Acaba kim sevinmiş olabilir? Ya, bağımsız yargı istenmiyor, bağımsız, özgür basın istenmiyor, bağımsız, güçlü baro istenmiyor, bağımsız Merkez Bankası, RTÜK, TÜİK istenmiyor; bu doğru bir şey değil. Demokrasiyi yok ettiniz. Bakın, bunu çok samimi söylüyorum, siyaseten değil. Nasıl bu hâle geldik biz? Demokrasi bu mu? Demokraside denetleme, denge, muhalefet, eleştiri ne kadar güçlü olursa... İşte Meclis de denetleyecek yürütmeyi, bugün görüyoruz, yürütmenin vesayeti altında. Niye buna müsaade ediyorsunuz Cumhur İttifakı olarak, neden? Yürütmenin vesayeti, bu kadar ağır vesayeti, milletvekilliklerinin düşürülmesi... O konuya değinmek istiyorum çok önemli. Anayasa Komisyonu'nda beraberdik. Sayın Şentop ne dedi? Geçici 20'nci maddeye dayanıyorsunuz siz. Geçici 20'nci madde ne diyor? Geçici 20'nci madde burada, lütfen açın okuyun. Geçici 20'nci madde yalnızca ve yalnızca 83'üncü maddenin ikinci fıkrasının birinci cümlesini istisna getiriyor. 83/3, 83/4 duruyor, onunla ilgili bir düzenleme yok. Geçici madde neyi getirdi 20 Mayıs 2016'da? Geçici maddeyi Meclis ekledi Anayasa'ya, 20 Mayıs 2016'da. Ne diyor geçici madde? Bakanlıkta, Meclis Başkanlığında, Karma Komisyonda bekleyen bir dosya varsa ilgili mercilere, yargı mercilerine gönderin. Gönderdik, geçici maddenin işi bitti o anda, geçici madde görevini yaptı, siz bunu kalıcı hâle getiriyorsunuz. Sayın Şentop Anayasa Komisyonunda ne dedi? "Özellikle bunu belirtiyorum ki rapora geçsin, yanlış anlaşılmalara yer vermeyelim, bu milletvekilleri tekrar seçilirse yeniden dokunulmazlık kazanır." Ben hukuki bir değerlendirme yapıyorum, siyasi değil, lütfen özellikle Cumhur İttifakı'na. Bakın, 83'üncü maddenin dördüncü fıkrası: "Tekrar seçilen milletvekili hakkında -ki onu bir bütün değerlendirmeniz lazım öndeki fıkralarla- soruşturma ya da kovuşturma yeniden dokunulmazlığının kaldırılmasına bağlıdır" diyor. Bakın, "dokunulmazlığının kaldırılmasına bağlıdır." demiyor, "yeniden dokunulmazlığının kaldırılmasına bağlıdır" diyor. Şimdi, siz 26'ncı Dönemde dokunulmazlığı kaldırdınız, siz dokunulmazlığı kaldırdınız, dediniz ki: "Bu milletvekili yargılanacak." Tamam, sonra tekrar aday oldu, millet oy kullandı onu tekrar seçti. Ne dedi seçmen, ne dedi millet? "Demokrasi ya, sen bunu yargılama kardeşim, ben bunu milletvekili olarak seçiyorum tekrar, o Mecliste görev yapacak. Görev yapacak, durdur yargılamayı." dedi. Millet bunu söylerken siz ne yaptınız? dokunulmazlığı yeniden kaldırmadan devam ettirdiniz. Ya, Anayasa gasp edildi, seçme seçilme hakkı, siyasi faaliyette bulunma hakkı gasp edildi. Bizim Meşrutiyet Dönemi'mizin de, Cumhuriyet Dönemi'mizin de temeli Meclistir. Biz saltanattan, monarşiden cumhuriyete geçerken, tek parti sisteminden çok partili hayata geçerken, kuvvetler ayrılığına geçerken demokrasiye geçerken temel öznemiz hep Meclis oldu, siyasi güç merkezi Meclistir. Bizim Cumhuriyetimizin, tarihimizin, kültürümüzün temelinde bu vardır. Siz Meclisi korumazsanız, Meclisi itibarsızlaştırırsanız, Meclisi işlevsizleştirirseniz, milletvekillerini hapse gönderirseniz, Anayasa'yı çiğnerseniz Türkiye'ye en büyük kötülüğü yaparsınız. Yargı ele geçirildi, hukuk devleti yok edildi. Yargı nasıl ele geçirildi hepimiz çok iyi biliyoruz. Ve maalesef, bugün yalnızca yargı silah olarak kullanılmıyor; yasama organı da silah olarak kullanılıyor, çok acı ama gerçek. Nasıl ele geçirildi yargı? 1995 ve 2001 Anayasa değişiklikleri demokratikleşme yönündeki Anayasa değişiklikleriydi ama 2010 ve 2017 tam tersiydi: Yargıyı ele geçirme operasyonları. Hâkimler Savcılar Kurulunu ele geçirirseniz yargıyı doğrudan ve dolaylı yönden ele geçiriyorsunuz, bu bir gerçek. Yargıtay üyelerinin tamamını Hâkimler Savcılar Kurulu belirliyor; Danıştay üyelerinin dörtte 3'ünü Hâkimler Savcılar Kurulu, dörtte 1'ini Cumhurbaşkanı; YSK üyeleri de Danıştay ve Yargıtay'dan geliyor; Anayasa Mahkemesinin 13 üyesini Cumhurbaşkanı atıyor. Meclisin onayı var mı? Nitelikli çoğunlukla Meclis onaylıyor mu? Hayır. Ben, özellikle Cumhur İttifakı'na seslenmek istiyorum: Böyle bir sistem doğru mu? Yürütme yargıyı dizayn ediyor, bu doğru mu? Parlamenter sistem yok artık. Siz ne diyordunuz? "Kuvvetler ayrılığı daha güçlenecek, Meclis daha güçlü olacak, yargı daha güçlü olacak." O zaman neden yürütmenin vesayetine sokuyorsunuz yargıyla Meclisi. Cumhurbaşkanı bu sistemde yürütmeyi temsil ediyorsa, tek başına neden yargıya atamalar yapıyor? Hâkimler Savcılar Kurulu üyelerinin bir kısmını Meclis seçmeli nitelikli çoğunlukla -ama her aşamada nitelikli çoğunlukla- diğer kısmını da birinci sınıfa ayrılmış hâkimler ve yüksek yargı mensupları seçmeli kendi içinde; o zaman yargı bağımsız olur. Yargı bağımsız ve tarafsız değilse demokrasiyi de koruyamazsınız çünkü demokrasinin Anayasa'daki hak ve özgürlüklerin güvencesi yargıdır. Onun için, hani, yargı reformu tartışıyoruz ya, gerçek anlamda bir yargı reformu istiyorsak bunları yapmalıyız Hâkimler, Savcılar Kurulu en başta, eğer samimiysek çünkü tarihte de böyle. Yargıyı ele geçiren iktidarlar demokrasiyi ve hukuku yok ediyor. Onun için işte, milletvekilleri bu durumda, milletvekilleri cezaevinde, akademisyenler, avukatlar, gazeteciler. Farklı düşüneni terörle iltisaklandırıyorsunuz. Çok doğru değil. Bakın, Osman Kavala; üç yıla yakın tutukluluğu, üç yıla yakın. Hükümlü değil. Tutuklama olur mu üç yıla yakın? Kinle, intikamla devlet yönetilmez çünkü devletin dini adalettir.”


Kaynak: Haber Merkezi