.

 
Mevsimler değiştikçe, doğada bitki ve böcekler uyum sağlamakta güçlük çekiyor. Bu baharda bombus arıları başta olmak üzere, sarıca arı ve eşek arısı nüfusu oldukça düşük görünüyor. Geçen sene baharda, bombus ve eşek arıları arı kovanlarını talan ederken, bu sene ortalıkta görünmüyorlar.
Önceki yıl ılıman geçen kış, erken uyanan bahara sevinirken, kolonilerinin devam etmediği, çoğunun çöktüğü dikkati çekiyor. Bal arıları da benzer bir durumda görünüyor.
2019 yılı baharında koloni kayıplarının çok yüksek düzeylerde olduğu, birçok birlik başkanı tarafından ifade ediliyor.
Türkiye’deki arıcılığın en önemli sorunu halinde olan arı ölümlerinin ne yazık ki önüne geçilememektedir. Bu durum doğrudan doğruya verim ve dolayısıyla üretime olumsuz olarak yansımaktadır. Kovan sayısı olarak dünyada ikinci sırada olan ülkemiz üretimde oldukça gerilerde bulunmaktadır. Her yıl çöken ve çoğaltılan arı nüfusu, haliyle kovan başına verimi etkilemektedir.
Koloni kayıplarının başında profesyonel arıcı sayınsın azlığı önemli rol oynamaktadır. Aslında amatör arıcılıkta koloni muhafazasının daha yüksek olması beklenir. Bu işi hobi olarak yapanların daha ilgili olması gerekir. Ama tersine hobi olarak başlayanların önemli bir kısmı bir süre sonra bilgisizliğe dayalı kayıplardan arıcılığı bırakmaktadırlar.
Arı ölümlerini artıran önemli unsurlar arasında hastalık, zararlılar kadar kışlama sorunu da dikkati çekmektedir.
Yavru çürüklüğü ve varroa zararlısı koloni kayıplarının ana sebepleridir. Geçen sene ilkbaharda görünmeyen varroa yaz sonuna doğru, tam bal hasat döneminde çoğalmış ve koloni kayıplarında önemli rol oynamıştır.
İlkbahar aylarında hava sıcaklığının değişkenliği yavru çürüklüğünü artırmaktadır. Ana arının fazla miktarda yumurta bırakmasından sonra düşen sıcaklıklarla birlikte yavruların üzerinin arılar tarafından kapatılamaması yavru çürüklüğü ve buna bağlı ölümleri artırmaktadır.
Oğul kontrolü yeterince yapılamamaktadır. Amatör arıcılarımız bahar başlarında yeterince kontrol yapamayınca koloniler fazla miktarda oğul vermekte, ilk başta koloni sayısı artıyor gibi görünmektedir. Oysa bu zayıf koloniler yeterince bakılmayınca tamamı aynı yıl yok olmaktadır. Bir kovan beş kovana çıkmakta, daha sonra tekrar bire veya sıfıra düşmektedir.
Koloni kayıplarında tarımsal mücadele ve kullanılan ilaçlar ön sıraları almaya başlamıştır. Özellikle erken ilkbaharda yapılan mücadeleler, polenle birlikte kovana taşınan etken maddeler tarlacılarla birlikte diğer koloni bireylerini de öldürmekte, daha baharın başında koloniyi aç bırakmaktadır. Tarlacıların tamamı ilaçlardan zarar görmektedir. Son yıllarda ayçiçeğinde de arı kayıpları artmaya başlamıştır. Tohumların ilaçlanmasında kullanılan bir etken madde polene taşınmakta ve tarlacı arılarda yön tayinini bozmaktadır.
Hava sıcaklıklarının düzensizliği de koloni kayıplarında son zamanlarda etkili olmaya başlamıştır. Kış döneminde dahi yükselen sıcaklıklar salkımın bozulmasına ve arıların çalışmasına neden olmaktadır. Oysa kış döneminde arının bitki örtüsünden alacağı önemli sayılabilecek nektar veya polen yoktur.
Ilıman geçen kışlarda, diyapoza girmeyen ana arı, daha az yumurta yapmakta, aynı zamanda yumurtasından geliştirilen ana arılar da yeterli yumurta üretememekte ve koloni yazın sonunu zor bulmaktadır.