BEN DE! Karısı seks dürtülerini tamamen kaybedince adam; “Ne yapabilirim? Piyasada bununla ilgili herhangi bir hap falan var mı?” diye sormuş doktoruna.

-“Var ama yazamam!”

-“Yıllardır arkadaşız, beni hiç böyle perişan gördün mü? Lütfen ama lütfen yaz o ilacı…”

Doktor, çekmecesini açıp içi hap dolu küçük bir şişe çıkarmış;

-“Esasında yapmamam lazım. Bu haplar daha deneme aşamasında. Yapılan testlere göre de çok etkililer. Karına 1 taneden fazla verme tamam mı?”

Adam hapları alıp sevinç içinde evine koşmuş.

Akşam yemeğinden sonra kadın tatlı servisi yaparken kahvesinin içine 1 tane atmış.

Kahveler içilirken belli bir müddet geçmesine rağmen bir reaksiyon alamayınca, çaktırmadan ikinci hapı da koymuş karısının fincana.

Ama daha sonra doktorun sıkı tembihi aklına gelince endişelenip eşinin olası reaksiyonlarını hissetmek için kendi ağzına da 2 tane atıvermiş.

Kadın kahvesini bitirince birden bire ayağa kalkmış, dumanlı dumanlı adama bakmış, elleriyle saçlarını dağıtmış, yaklaşıp omuzlarından yakalamış, dudaklarını kulağına değdirerek daha önce hiç duymadığı bir ses tonuyla; “Bir erkek arıyorum!” demiş.

Adam şuh bir poz takınarak cevaplamış; “Hadi yaa.. Ay kız bende…!”

 

PİŞMANMIŞ

İki arkadaş hem içiyor, hem de eşlerinden yakınıyorlardı;

-“Ben, evliliğimizin ilk senelerinde işten eve dönünce karımı kucaklar, nefesi kesilene kadar kollarımda sıkardım.”

Diğeri içini çekerek sordu;

-“Ya şimdi?”

-“Şimdi mi? Daha fazla sıkmadığım için pişmanım!..”

 

AYNISI

Minik oğlan bahçede oynarken, babasının arabasıyla sokaktan geçip, ormana doğru gittiğini görmüş.

Merak bu ya.

O da arabayı izleyerek ormana girmiş.

Bir de ne görsün?

Babası ile sekreteri arabanın yanında durmuş öpüşüyorlar.

Çocuk koşarak eve dönmüş, nefes nefese heyecanlı bir şekilde annesine,

-“Anne, anne. Bahçede oynarken babamın arabasıyla ormana doğru gittiğini gördüm. Ben de ormana gittim. Orada babamı sekreteriyle koklaşırken gördüm. Bir süre sonra babam ceketini, sekreter de gömleğini çıkardı. Sonra arabanın arka koltuğuna geçtiler…”

Anne çocuğa dönmüş;

-“Dur bakalım, ne kadar ilginç bir öykü bu. Devamını anlatma. Akşam yemeğinde babanla beraberken anlatırsın, bende babanın suratının ne hale geldiğini görürüm.”

Akşam olmuş, yemeğe oturmuşlar.

Anne çocuğa dönmüş; “Bugün neler yaptığını bize anlatsana” demiş.

Oğlan başlamış anlatmaya;

-“Bahçede oynarken babamın arabasıyla ormana doğru gittiğini gördüm. Ben de peşlerinden gittim. Orada babamı sekreterle koklaşırken gördüm. Bir süre sonra babam ceketini, sekreter de gömleğini çıkardı. Sonra arabanın arka koltuğuna geçtiler. Ardından geçen sene, babam seyahatteyken senin sütçüyle yaptığın şeyin aynısını yaptılar.”

 

İYİLİK VAR

Avukatın biri ölmüş ve diğer tarafa geçmiş. Cennetin kapısında sorgu meleği avukatın günahlarını esneyerek dinlemeye başlamış:

“1-Çevreyi kirleten büyük bir şirketi suçlu olduklarını bildiğim halde savundum ve beraat ettirdim.

2-Bir seri cinayet katilini, yüksek ücret ödediği için savundum ve idamdan kurtardım.

3-Birçok müşteriden fahiş fiyat aldım.

4-Parası olmayan kadınları savunmak için onlara ilişki teklif ettim.”

Ve liste uzadıkça uzar gider.

Günahlar bitince, avukat sorar;

-“Bu arada yaptığım iyiliklerde var, onları unutmasak!”

Bunun üzerine Melek, bir süre önündeki defteri karıştırır ve;

-“Haklısın. Bir tarihte dilencinin birine yüz lira vermişsin…”

-“Evet, evet!”

-“Bir başka tarihte de boyacı çocuğa iki yüz lira bahşiş vermişsin...”

Avukat heyecanla cevap verir;

-“Evet, tabii ki…”

Melek yanında duran yardımcısına döner ve;

-“Buna üç yüz lirasını verin ve derhal cehenneme atın!”

 

DELİ MİSİN?

Araba piyasası durgun vaziyetteyken, sarışının biri 250 bin km’deki arabasını satışa çıkarmış.

Haliyle bu külüstüre bir kişi bile talip olmamış.

Arkadaşına yalvarmış yakarmış;

-“Ne olur, bana yardım et, ne olur…”

Arkadaşı dayanamamış ve;

-“Sanayide şu adrese git. Orada Ahmet Usta’ya benim selamımı söyle... Arabanın kilometre saatini 10 bin km’ye ayarlasın.”

Sarışın, Ahmet Usta'yı bulmuş.

Al takke ver külah, anlaşmışlar.

Ahmet Usta, saati 10 bin km’ye ayarlamış.

Aradan bir hafta geçmiş…

Arkadaşı, yolda sarışına rastlamış.

Bakmış ki hala aynı külüstüre biniyor.

-“O ne yahu! Arabayı hala satamadın mı?”

Sarışın gururlu bir şekilde cevaplamış;

-“Deli misin sen? Daha 10 bin kilometredeki arabamı satar mıyım ben?”

 

ÇARPMA!

Kadın doktora gittikten sonra eve gelmiş ve kocasına müjdeyi vermiş.

-“Hamileyim!”

Adam şaşkınlık içerisinde içinden; “İmkânsız! Ben hep dikkat ederim” demiş ve almış doktorun yanında soluğu.

-“Anlayamıyorum doktor, o kadar dikkat etmiştim hâlbuki…”

Doktor sakin bir tavırla:

-“Bakın anlatayım… Bu araba kullanırken dikkat etmeye benzer. Siz dikkat edersiniz ama başkası gelip çarpar!”

 

GERÇEK BAŞKA!

Küçük kaplumbağa birkaç saatlik bir uğraşı sonucu ağacın en tepesine ulaştıktan sonra kendini boşluğa bırakmış ve kabuğunun tam üzerine “Küütt!...” diye sertçe yere düşmüş.

Kendini kontrol edip bir şeyi olmadığını anlayınca tekrar ağaca tırmanmış, oradan tekrar aşağı atlamış ve yine “Gümm!...” diye vurup sekmiş yerden…

Debelenip düzeldikten sonra yine tırmanmaya başlayınca, dalın ucunda tüneyen iki kuştan biri;

-“Hanım… Olmuyor ama... Bu gidişle canından olacak! Onu evlat edindiğimizi söyle artık şuna yahu!...”

 

ZENCİ MİSUN?

Temel trende, kompartımanda tek başına seyahat ederken yanına bir zenci gelir ve Temel’e selam vererek; “Oturabilir miyim?” diye sorar.

Temel de; -“Tabii” der.

Uzun bir sessizlikten sonra Temel adama dönüp uzunca baktıktan sonra sorar;

-“Affedersin hemşerum sen zenci misun?”

Adam; -“Evet nerden anladın?”

Temel; -“Aksanundan...”

 

BERBER

Bir rahip berbere gider ve saçlarını kestirir. Berbere teşekkür eder ve borcunu sorduktan sonra; “Muhterem Peder” der berber, “Siz kutsal bir insansınız. Sizden nasıl para alabilirim. Sizi tıraş etmek dükkânım için şereftir.”

Rahip tekrar tekrar teşekkür eder ve gider. Berber ertesi sabah dükkânı açmaya geldiğinde kapısında 12 altın lira bulur. Birkaç gün sonra bir Budist rahip gelir dükkâna. O da saçlarını kestirir, borcunu sorar.

Berber yine aynı saygı ile eğilir: “Siz ruhani bir lidersiniz... Sizden nasıl para alırım. Sizi tıraş etmek dükkânım için şereftir.”

Budist rahip teşekkür eder gider.

Berber ertesi sabah dükkânı açmaya geldiğinde, kapısında 12 yakut bulur.

Ertesi hafta bir haham girer dükkândan içeri. Saçını kestirir ve elini cüzdanına atar.

“Sakın ha!” der berber, “Siz bir din  adamısınız.. Sizden nasıl para alırım ben... Dükkânımın konuğusunuz... Güle güle gidin…”

Haham gider.

Berber ertesi sabah dükkânı açmaya gelir bir de ne görsün?

Kapıda 12 haham belemektedir.

 

NEDEN ÖNCE BEN?

Bir gün Temel eşeğiyle giderken yolda gördüğü bahçeye girmiş ve eşeğin üstüne çıkarak elmalarla bir güzel karnını doyurmuş.

Tam ayrılacağı sırada bahçe sahibi ikisini de görmüş ve yakalamış.

Önce eşeği bir güzel dövmüş, ardından da Temel’i.

Dayaktan sonra dayanamayan Temel merakla sormuş;

-“Tamam, dövdün, anladık ta sana bir şey sormak istiyorum! Neden önce beni değil de eşeği dövdün?”

-“Seni önce dövseydim eşek kaçardı da ondan!”

 

BABAM NEREDE?

Bilgisayar fuarını gezen Temel bir stantta 15 bin liralık bir bilgisayar görünce hayretler içerisinde kalıp stanttaki görevliye sormuş.

-“Ula hemşerim. Bu bilgisayar neden pahalı. Ne özelliği var yani?”

-“Bu bilgisayar çok marifetlidir. Sorulan her sorunun cevabını doğru olarak verir. İsterseniz bir deneyin”

Klavye'nin başına oturan Temel yazmaya başlamış;

-“Babam şu anda nerede?” diye sormuş.

Bilgisayar iki “cırt”, bir “pırt” ettikten sonra ekrana yazmaya başlamış.

-“Babanız şu anda Bodrum'da balık tutuyor!”

Temel gülerek görevliye dönmüş;

-“Olmadı işte, bilemedi. Çünkü benim babam öleli iki yıl oldu…”

Görevli telaşla;

-“Aman efendim nasıl olur, izin verin bir soralım. Bu hatayı nasıl yaptı acaba?” demiş ve klavyeye geçerek 'Temel Beyin babası vefat edeli iki yıl olmuş. Yanıldın' diye yazmış.

Bilgisayar yine iki “cırt”, bir “pırt” ettikten sonra yanıtını vermiş;

-“Annesinin eşi öleli iki yıl olmuş doğru, ama babası şu anda Bodrum’da balık tutuyor.”