Şehirde oturup gerizekalı olan varsa ayıp.

“Arılar kadar olamadınız” demek bize düşer.

Sebebi mi?

İşte haber;

“Şehirlerde yaşayan arıların kırsal kesimlerde yaşayan arılara göre daha zeki olduğu meydana çıktı…”

.

Arıların ve diğer böceklerin, minyatür beyinleri nedeniyle uzun süredir en temel öğrenme türlerine sahip olduklarının düşünüldüğü ancak son araştırmalar arıların, araçların kullanımını ve sosyal öğrenmeyi içeren düşünme becerilerine sahip olduklarını göstermiş.

Ayrıca vücut boyutlarına göre daha büyük beyinlere sahip türlerin zihinsel kapasitelerinin arttığına dair kanıtlar bulunduğuna da dikkat çekildi.

.

Şimdi.

Şehirde yaşarken yolunuzun kesiştiği bir arıyı öldürmeyin.

Zira hem sosyal, hem zihinsel yönden sizden üstün olabilir…

 

AYI RÜSTEM

Akşam haberlerde seyrediyoruz.

İnsanlar kısa sürede köşeyi dönüyorlar.

Daha önceki perişan halleri yayınlanan kişiler, magazin programlarında saçlarına para takmış şekilde gösteriliyor.

.

Nasıl oluyor, nasıl yapıyorlar anladımsa Arap olayım.

.

Bizim kahveye gelen Piç Kadri var.

İşi gücü üçkağıtçılık, dalavere.

Birkaç defa kodese girmişliği var.

Bizim mahallenin çocuğu ama.

.

Küçük yaşta babasını kaybedince annesi kahvecilik yapan dayısının yanına vermiş çalışsın diye.

Ele avuca sığmayan Kadri, sürekli kahveden kaçıp top oynamaya gittikçe dayısından yemiş sopayı.

“Sopa yiye yiye beynim buruştu” diyor.

Sonrasında sürekli dayısının kahvesine gelen o devrin en büyük üçkağıtçısı Fırlama Ferit ile tanışmış.

Ferit bunu yanına çırak almış.

Bütün bildiklerini öğretmiş bu Kadri’ye.

“Mahallende çalışmayacaksın. Onlar bizim ailemiz” diye tembih etmiş ve “Üçkağıtçılığın kırmızı çizgisi budur” demiş kendisine.

.

O günden bu yana bizim mahalle haricinde ava çıkan Piç Kadri, başlamış dışarılarda ördek avlamaya.

Bulduğu sazanları yolmaya.

.

Ona sordum bu foncuları.

“Nasıl yapıyorlar?” diye.

Kolay ağabey, “Sazan sarmalı metodu ile yolmuşlar milleti” dedi.

“Nasıl oluyor hele bir anlat” diye sordum.

-“Başkasının malını başkasına, kendi malıymış gibi satmak…”

.

-“Kadri ağabey sen benimle dalga mı geçiyorsun. Anlattığından zerre kadar bir şey anlamadım. Hele şunu detaylı bir anlatıver, ölür müsün?”

-“Tamam lan tamam. Aç kulağını da iyi dinle şimdi beni, işlem şöyle oluyor:

Çete üyeleri gözüne kestirdikleri bir tüccarı (1. Adam) ‘Elimizde ihale fazlası mal var. Çok düşük fiyatla satmak istiyoruz, ilgilenir misiniz?’ diye yemliyorlar.

.

Aradıkları adam ‘Tamam olur’ derse ‘Bizden haber bekleyin’ diyorlar.

İkinci etap olarak o malı gerçekten satan adam bulunup (2. Adam) sipariş veriliyor.

.

2. Adam sipariş edilen malı hazırlayıp ‘Gelin şu depodan alın’ dediğinde hemen 1. Adam aranıp ‘Malınız hazır gelip şu depodan alın’ mesajı gönderilip araba plakası ve şoförün ismi öğreniliyor.

.

Aynı anda 2. Adamı arayan çete, malı alacak şoförün ismi ve arabanın plakası kendisine veriyor.

.

Bu arada çete bir kuyumcu buluyor.

Kuyumcuya ‘Düğünümüz var altın alacağız ama para bankada. Size havale yapsak, siz de gelecek olan şu plakalı aracı kullanan arkadaşa altınları verseniz olur mu?’ diyerek banka hesap numarası alıyorlar.

.

Bu arada malın yüklemesi sürerken çete üyeleri 1. Adamı arayarak, ‘Biz bu işlerden çok mağdur olduk. Nasılsa malınız şu anda yükleniyor. Siz bu malın parasını ikinci iş olarak yaptığımız kuyumcu dükkânımızın hesabına yollayıverin’ diyorlar ve kuyumcunun hesap numarasını veriyorlar.

.

1. Adam gözünün önünde depoda yüklenen mallara güvenip kuyumcuya parayı havale ediyor.

.

Çete üyeleri kuyumcuya giderek altınları alıyor ve ortadan kayboluyorlar.

.

Bu arada 2. Adam peşinat almadığı için malın yüklemesini durduruyor ve böylece 1. Adam Sazan oluyor.

.

1. Adam hemen kuyumcuyu arıyor.

Kuyumcu, ‘Altınları şoförünüze verdim’ deyince işin aslı anlaşılıyor.”

.

-“Vay be Kadri ağabey. Gerçekten böyle saftirik adamlar var mı?”

-“Dolu oğlum dolu. Ortalıkta ‘Haybeden para kazanacağım’ diye dolaşan ‘Sazan’ dolu. Biz ne ile geçiniyoruz zannediyorsun?”

-“Ama bu foncuların metodu başka sanki?”

-“Evet. Bunlar saadet zinciri metodu ile yoluyorlar milleti.”

-“Nasıl peki?”

-“Fona yatırılan paranın ‘Kısa sürede çok fazla getirisi olacak’ şeklinde yemleme yapılıyor. Bu iş için çevresinde bol paralı insanlar olan, güvenilir bir kişi bulunuyor. Bu kişiden alınan milyonlara 1 hafta geçmeden alınan paranın yarısı kadarı ‘Senin para doğurdu’ diyerek veriliyor. Bu kişi etrafına söylüyor ve para yağmaya başlıyor bu avanta gelir işine. Sonuçta paraları toplayan ortadan kayboluyor. Paraları verenler üzerine bir bardak soğuk su içiyor…”

-“O insanlar o kadar parayı nasıl veriyorlar?”

-“Kazanın doğuracağına inanıyorlar da öleceğine inanmıyorlar da ondan. İnsanlardaki bedavadan para kazanma hırsı gözleri kör edebiliyor. İşte burada biz devreye girerek sazanların paralarını alıyoruz… Mesleğimiz bu…”

-“Günah değil mi bu?”

-“Ne günahı lan! Biz sade yaşayan zor geçinen, gariban vatandaşı ellemiyoruz ki, keriz parası yiyoruz… Bu işin günahı olmaz derler…”

 

BEDAVA TELEFON

Ayı Rüstem’i okudunuz mu bilmem ama tam da o konunun üzerine bir haber vardı medyada.

“Sosyal medyada ‘Telefon kazandınız’ şeklinde reklamlar dolaşıyor…”

.

Tüketici Hakları Derneği Bilecik Şube Başkanı Şerife Köse, dolandırıcıların, vatandaşları bu tip reklamlarla tuzağa düşürdüklerini söyledi.

Dolandırıcıların “Çekilişi kazandınız” diyerek kargo ücreti, sigorta bedeli, Imei kayıt ücreti isteyip dolandırıyorlar.

arda ücret taleplerinde bulunuyorlar.

Şerife Köse, “Böyle bir durumla karşılaşılması halinde tüketicilerin vakit kaybetmeden emniyet birimlerine müracaat etmesi gerekiyor…” dedi.

 

KAFASIZ VE BEYİNSİZ

Buyurun buradan yakın.

Haberi okuyunca aklıma neler geldi, neler?

.

Önce haberi yazayım;

“Beyni ve kafası olmamasına rağmen öğrenebilen canlı…”

.

Tövbe tövbe…

Yahu bizde beyni ve kafası olmasına rağmen öğrenemeyen canlı doluyken beyin ve kafa olmadan öğrenen canlının olması resmen mucize.

.

Ancak koşullanma sistemiyle hayvanların öğrenmesi mümkün.

Bunun deneyini Rus-Sovyet bilim insanı Ivan Pavlov yapmıştı.

.

Hatırlandığı üzere köpekleri beslemeden hemen önce zili çalarak, onların zil sesini yemeğin yaklaşmakta olan gelişiyle ilişkilendirmelerini sağlayan Pavlov’du.

Bunun birkaç kez tekrarlanmasından sonra köpekler, daha sonra yiyecek verilsin veya verilmesin zil sesini duyar duymaz salya akıtmaya başladı.

.

Ya insanlar?

Bazı deneyler, insanların da kesinlikle klasik bir şekilde koşullandırılabileceğini gösterdi. Misal;

Yakınlarda birinin akıllı telefonunun titremesini veya mesaj sesini duymanız, bu sesi yeni bir mesajla ilişkilendirmeyi öğrendiniz için bilinçsiz bir şekilde kendi telefonunuza uzanmanız için yeterli olabilir.

.

Diğer organizmaların da aynı kuralları takip edip etmediğini görmek için denizyıldızı, denizkestanesi ve denizhıyarlarını içeren derisi dikenlilerin bu süreç yoluyla öğrenip öğrenemeyeceği incelenmiş.

.

Siyah Kırılgan Yıldız’ın 16 tanesi, 10 ay boyunca davranışlarını kaydetmek için kameralı ayrı tanklara yerleştirilmiş.

Bunların yarısı en sevdikleri yiyecek olan karidesle beslenirken ışıklar 30 dakika kısılmış.

Diğer yarısı ise aynı miktarda karidesle beslenirken ışıklar 30 dakika kapatılmış.

.

Nihayet eğitilen siyah kırılgan yıldızlar, ışıklar karartılır karartılmaz, karideslerin hemen geleceğini tahmin ederek saklandıkları yerlerden sürünerek çıkmaya başlamışlar.

Başka bir deyişle karanlığı yiyecekle ilişkilendirmeyi öğrenmişler.

.

Bu noktada, kafaları ve beyinleri olmadığı için böyle bir başarıya nasıl ulaşabildikleri sorusu akıllara geliyor.

Onu bunu bilmem ama bu küçücük hayvanlar bile kafasız ve beyinsiz olup öğrenebiliyorlarsa, onlara “Helal olsun” demekten başka bir şey gelmiyor aklıma…