KİM? Temel vize kuyruğunda, her zamanki gibi vize vermemekte direnen yabancı ve tipik suratsız elçilik çalışanlarından biri sıra Temele gelince;

-“Size bir bilmece soracağım, bilirseniz vizenizi vereceğim... Bilin bakalım karşıdan karşıya geçerken üzerinize gelen 2 adet far gördünüz, bu nedir?”

-“Otomobil!” diye sevinerek ve heyecanla cevaplamış Temel.

“Tamam ama olmadı” demiş vize memuru;

-“Nasıl bir otomobil? Opel? Ford? Mercedes? Hangisi?”

-“Durun... Bana bir şans daha verin...” diye atılmış Temel.

Elçilik çalışanı;

-“Ama bu son şansınız... Bilemezseniz sıradakini alırım... Yine karşıdan karşıya geçiyorsunuz, bu sefer tek bir far gördünüz... Nedir bu?”

-“M… Motosiklet!” diye cevaplamış Temel.

-“Bakın yine aynı hatayı yaptınız. Tabii ki motosiklet. Ama ne? Honda? Suzuki? Harley? Hangisi? Özür dilerim, sıradakiiii.” diye bağırınca Temel lafa girmiş;

-“Vizeyi boş verin ama madem meraklısınız izin verirseniz ben de size minik bir bilmece sormak istiyorum.” demiş hafif sinirli bir şekilde,

“Tamam.” demiş vize memuru oturduğu camekânın arkasında heyecanlanarak.

Temel başlamış sormaya;

-“Vakit gece yarısı, kırmızı fenerli bir sokaktasınız, elektrik direğine yaslanmış, file çoraplı, kıpkırmızı rujlu bir kadın gördünüz. Bu nedir?”

-“Hahaha. Kolay. Bu bir Fahişe tabi ki” diye cevaplamış vize memuru,

Temel parmağını azarlar gibi sallayarak;

-“Aaaa, olmadı... Olmadı ama…”

-“Nasıl olmadı?”

-“Tamam da kim? Ebeniz mi? Anneniz mi? Kız kardeşiniz mi? Hangisi?”

 

UYANIK!

Kayseri'de çocuklar bir mahalle meydanında ellerindeki antika paralarla bilye oynamaktadırlar.

Oradan geçen Yahudi, çocukların oynadıkları paranın antik değerinin yüksek olduğunu anlayınca, bunları çocuklardan satın almak ister.

Çocuklara teklifini yapar;

-“Oynadığınız paraları bana verin, size bir avuç para vereyim.”

Çocuklar, kayıtsızca Yahudi’ye bakarlar, içlerinden birisi;

-“Amca bunların parayla satılmasına ne gerek var. Eğer çok beğendinse, beni sırtına al, şu karşıki ağaca kadar götür, ben bunları sana bedava vereyim.”

Yahudi keyiflenir, çocuğu kaptığı gibi omzuna alır ve dediği yere doğru götürür.

Çocuk Yahudi’nin sırtında, bir teklif daha yapar;

-“Bu paralardan cebimde de var. Ağacın yanına kadar anırırsan, sana onları da veririm.”

Yahudi, cevap olarak anırmaya başlar…

Ağacın dibine gelirler, çocuğu indiren Yahudi, parayı beklerken çocuk kaçar, arayı biraz açtıktan sonra, karşısına durup gülmeye başlar.

Yahudi neye uğradığını şaşırmıştır.

Parayı alamayacağını anladığı için de yapacağı bir şey yoktur.

Yalnız, niçin bırakıp kaçtığını merak eder ve sorar.

-“Evladım, sırtında taşıttın kendini, para vermedin. Üstelik ‘anır’ dedin, onu da yaptım. Peki, niçin kaçıyorsun, niye paramı vermiyorsun?”

Çocuğun cevabı;

-“Bre uyanık adam, sen eşek olarak, bu paranın değerini biliyorsun da, ben Kayserili olarak bilmez miyim?”

 

BOŞ DURMAYIZ

Günlerden bir gün turistin birisinin yolu Karadeniz’e düşmüş.

Adam Trabzon’da çok güzel, denize nazır bir otel odasında iki gün tatil yapacakmış. Sabah kalkmış, kahvaltısını odasına getirtmiş.

Kahvaltı yapmak için balkona kurulmuş. Etrafına bakarken birden karşı kaldırımdaki iki adam dikkatini çekmiş.

Adamların birisi harıl harıl çukur kazıyor, diğeri de arkasından harıl harıl kazılan çukuru dolduruyormuş, bir saat geçmiş, iki saat geçmiş, öğlen olmuş, ikindi olmuş.

Bu iki adam bütün sahil kenarını

kaz-kapat şeklinde dolaşıp duruyorlar… Turist iyice meraklanmış ve sonunda dayanamamış inmiş aşağıya.

Adamların yanına gitmiş;

-“Yahu kardeşim sabahtan beri sizi seyrediyorum. Biriniz çukur, kazıyorsunuz, öbürünüz de ardından kapatıyorsunuz. Bir mana veremedim. Allahaşkına siz ne yapıyorsunuz?”

Bizim Temel cevap vermiş;

-“Uşağum aslında biz üç kişu belediye için çalişiyruk. Ha ben Temel, çukuru kaziyrum, Tursun çukura dikilecek fidanı koyayi, şu karşına olan Hasan da çukuru kapatayi. Fakat pizum Dursun hasta olduğundan 2 gün rapor almiştur. O celmedu diye boş duracak değilduk ya… İşumize harfiylen devam ediyruk da!”

 

BAKIN BAKIN!

Üç arkadaş geçirdikleri bir trafik kazasında ölürler.

Oryantasyon için Cennete gönderilirler.

Kendilerine tek tek sorulur;

-“Cenaze töreninizde sizin için ne söylemelerini isterdiniz?”

Arkadaşlar sırayla cevap verirler;

-“Yaşarken ne kadar iyi bir doktor ve ne kadar iyi bir aile babası olduğumdan bahsetmelerini isterdim.”

Diğeri;

-“Yaşarken ne kadar iyi bir baba ve mükemmel bir öğretmen olduğumdan, öğrencilerimin hayatında çok önemli roller oynadığımdan bahsetmelerini isterdim.”

Üçüncü;

-“Benim için, ‘Tanrı aşkına bakın bakın yaşıyor, hareket ediyor’ demelerini isterdim!”

 

KUSURA BAKMAYIN

Kasabanın papazı bütün dişlerini çektirmiş, komple yeni diş yaptırıyormuş.

Bu arada her pazar kilisede vaaz vermeye devam etmesi gerektiğinden, ilk hafta sadece 10 dakika konuşabilmiş.

İkinci hafta sadece 20 dakika konuşabilmiş ama üçüncü hafta konuşması tam 2 saat 40 dakika sürmüş.

Bunun üzerine konuşması bittikten sonra kilisedekiler papaza bunun nedenini sormuşlar.

Papaz da şöyle cevap vermiş:

-“İlk hafta diş etlerim öyle ağrıyordu ki konuşurken çok zorlandım. İkinci hafta ağzım takma dişlere alışamadığı için yine çok zorlandım. Bu hafta ise yanlışlıkla karımın takma dişlerini takmışım, susturamadım…”

 

İŞİN KOLAYI

NASA Mars’a adam gönderecekmiş.

Sadece bir kişi gidebilecek, giden de geri dönemeyecekmiş.

İlk aday olan mühendise bu iş için ne kadar isteyeceğini sormuşlar:

“1 milyon dolar…” demiş ve eklemiş,  “Kızılhaç’a bağışlayacağım.”

İkinci aday olan doktora da aynı soruyu sormuşlar.

Doktor: “2 milyon dolar…” demiş, “bir milyonunu aileme, bir milyonunu da tıbbi araştırmalara bağışlayacağım.”

Üçüncü aday olan Temel aynı soruya “3 milyon dolar!” diye cevap verince yetkililer “Diğerleri bu kadar az isterken kendisinin neden 3 milyon istediğini” sormuşlar.

Temel yetkililere doğru eğilmiş, kısık bir sesle:

-“1 milyonunu ben alırım, 1 milyonunu size veririm, mühendisi de Mars’a göndeririz.”

 

NE YAPSIN?

Bizim Temel ile Cemal bir gün lüks bir otelin lobisinde güzel bir kadın görürler.

Temel der ki;

-“Ula Cemal, gidip bir bakayım, bu kadın bize pas verir mi?”

Temel yaklaşır ve kadına, sorar:

-“Benimle bir yemek yemek ister misunuz?”

-“Bahse girerim şu kapıdaki Mercedes sizin değil.”

-“Değildur.”

-“Şöyle iyi durumda bir banka hesabınız da yoktur sanırım.”

-“Yoktur.”

-“Karadeniz kıyılarında şöyle iki katlı bir çiftlik eviniz de yoktur heralde.”

-“Yoktur.”

-“Hadi o zaman çek arabanı!”

Temel boynu bükük döner Cemal’in yanına:

-“Ula Cemal, benim Limuzini sana versem Mercedesini bana verir misun?”

-“Verirum Temel’um”

-“Bir telefon etsem kendi bankamda bana hesap açarlar mI?”

-“Açarlar Temel’im.”

-“Tamam o da kolay da, herhâlde peder bizim evin uçüncü katıni yıkmama izin vermez...”

 

KONUŞAN KEDİ

Adamın biri bir gün yolda giderken otostop yapan bir kedi görür, durur ve arabaya alır. Kedi ön koltuğa geçer ve dile gelir: “Ben aslında bir insanım, eğer benim başımı bir kere okşarsan çok güzel bir prenses haline gelirim” der.

Adam güler ve arabayı sürmeye devam eder.

Kedi tekrar dile gelir;

-“Eğer benim başımı okşarsan çok güzel bir prenses olacağım ve seninle 1 hafta kalmaya razıyım.” der.

Adam tekrar güler ve iki elini de direksiyondan ayırmayarak sürmeye devam eder.

Kedi sıkılmaya başlar ve der ki;

-“Eğer benim başımı okşar ve güzel bir prenses haline çevirirsen seninle bir hafta kalırım ve istediğin her şeyi yaparım.”

Adam yine güler.

Sonunda kedi dayanamaz:

-“Senin neyin var? Sana çok güzel bir prenses olduğumu ve beni öpersen 1 hafta seninle kalıp istediğin her şeyi yapacağımı söyledim. Neden beni öpmüyorsun?”

Sonunda adam konuşur:

-“Bak, ben bir mühendisim. Konuşan bir kedi, bir prensesten daha ilginç geliyor.”