Konumuz haliyle yangın olacak. Yangın öncesi televizyon ve sosyal medyada Valilik ve Belediye, “Rüzgâr şiddetli, yangın olabilir dikkat edin” şeklinde sık sık uyarılarda bulundu...

Kim duydu?
.
Bu yangının kendi kendine çıktığına kim inanıyor içinizde?
.
Yahu yazıktır, ayıptır, günahtır…
15 kilometreye yakın arazi yandı, kül oldu.
Büyük ihtimal, “Benim işim görülsün de ne olursa olsun” diyerek önlem almadan işe koyulan veya mangal yakan bir geri zekâlının yüzünden.
.
Bütün gece alevlerin Çanakkale’ye paralel bir şekilde tepelerden geçip gittiğini seyrettik.
O alevlerin yoğunluğu, rüzgârın hızı ve dumanlar korkunçtu.
.
Gecenin karanlığını bölen o kızıl renkli ateş, bir yanardağı andırıyordu adeta.
.
Önce “Ya bu tarafa gelirse!” diye kendi canını düşünürken, o alevlerde yanan malları, hayvanları için kahrolanları düşünmeye başlayınca çöküveriyor insan.
.
Devlet belli ki her imkânını kullanıyor.
Her bir kurum, kuruluş ve görevli, gönüllü binlerce insan elinden geleni yapıyor.
.
Televizyon muhabirleri bile haberi vermek adına, yuttukları onca dumana rağmen görevlerini yapmaya çalıyorlardı.
.
Ama bir sözüm TRT 1’e…
.
Bu ülkenin en büyük ve en çok seyredilen devlet kanalına…
.
Sabah tüm televizyonlar yangından bahsederken dizi film yayınlamak neyin nesi?
.
Gidin bakın evlerdeki televizyonlara.
Program sıralamasında ilk sırada TRT 1 vardır.
Adam televizyonu açtığında ilk olarak TRT 1’e bakar.
.
25 köy etkilenmiş, 9 köy boşaltılmış, binlerce insan can derdinde ve 15 kilometreye yayılmış bir yangından söz edilirken bizim TRT 1 dizi peşinde…
.
Diğer özel kanallar bile yangından uzunca bahsederken, hatta bir tanesi sabah magazin programında bile yangından detaylı bahsederken bizim devlet kanalımız TRT 1, dizi yayınlıyor.
“Bravo” diyorum, susuyorum…
 
ALLAH KORUSUN!
“Allah yangınlardan korusun” deniliyor ona ayrı kızıyorum.
.
Sen sigara izmaritini sıcaklardan kavrulmuş kuru otların içine at, şişeleri ormanlık alanlarda kır, saman balya makinesinin egzozuna dikkat etme, mangal yap keyfine bak…
Sonra?
“Allah korusun…”
.
Allah seni korumak için beyin vermiş ve: “Bunu iyi kullan, sana fazlasıyla yeter” demiş…”
.
Sen insan olarak beynini kullanamıyorsan, onu sadece bir organ olarak taşıyor ve çalıştırmıyorsan, Allah daha ne yapsın?
.
Can kaybı olmaması belki bir teselli ama yanan yüzlerce hayvanın canı ne olacak?
.
Gerçekten bu insanlarla aynı oksijeni solumak hepimize zül geliyor…
 
AYAĞINI DENK AL!
Size 10 puanlık final sorusu:
“Memurlarımıza bu zamlar gelirken, emeklilerimize hiçbir şeyin gelmemesi olacak bir şey değil.”
.
Bilin bakalım bu cümleyi söyleyen kim?
.
Aşağıdaki seçenekleri tahmin sırasına göre sıralayınız.
.
a. Kılıçdaroğlu
b. Bahçeli
c. Ümit Özdağ
d. Erdoğan
.
Büyük ihtimalle hepiniz son sıraya “Erdoğan” yazdınız değil mi?
Haklısınız zira şu anda iktidarda o var.
Her şey onun kontrolü altında.
.
Ama bu cümle “Erdoğan’a ait” dersem?
İnanmazsınız.
Sanki hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi, resmen dedi.
.
Bunu da dedi:
“Görüştüğüm vatandaşlarımızdan yaşadıkları sorunları, sıkıntıları dinliyorum. Hayata geçirdiğimiz tedbirleri anlattıkça, gelecek günlerin daha güzel olacağına olan inançları artıyor…”
.
Acaba bu hayata geçirilen tedbirleri zorunlu kılan kimdi?
Bu memleketi bu hale kim getirdi?
Bilinmiyor…
.
Şunu da dedi:
“Vatandaşlarımız gönüllerini ferah tutsunlar, ekonomi kadrolarımız işinin ehli. Türkiye’de enflasyonu tek haneye düşüren bir iktidar olarak, enflasyonu yine tek haneye AK Parti kadrolarının düşüreceğine inansınlar.”
.
Peki,
Enflasyonu çift haneye çıkaran kadrolar nerede?
Hiç bahsedilmemiş.
.
Madem enflasyon çift hanelere çıktıysa, emeklilere neden tek haneli zam veriliyor?
.
Ama bakın zamlar nerede?
.
Adam yazmış twitter’da:
Zam dediğin;
Benzine 3 ayda yapılan %97 zam gibi olur.
Zam dediğin;
Motorine 3 ayda yapılan %100 zam gibi olur.
Zam dediğin;
Cep telefonu harcına yapılan %876 zam gibi olur.
Zam dediğin;
Kamuda Huzur Hakkı’na yapılan %150 zam gibi olur...
.
İşte size üç haneli zam…
Zam dediğin böyle olur zaten…
.
İşin garibi şu.
Seçim kaybeden Kılıçdaroğlu’na laf söyleniyor.
Erdoğan diyor ki:
“En hayırlısı kendisi çekilip gitmesi lazım. Yani dünyada ülkeleri görüyorsunuz, bir seçim kaybediyorsa bir lider ne yapıyor? Hemen istifasını veriyor, çekip gidiyor. Fakat bunda böyle bir şey yok.”
.
Doğru mu?
Doğru.
.
Kılıçdaroğlu 13 seçim kaybetmiş,
Partisine, “Kaybetme alışkanlığı” kazandırmış,
Hala “Yapacağız, edeceğiz” diyor.
Seçmeni dâhil herkes, “Geç bunları” diyor, “İstifa et!” diyor.
.
Haklılar mı?
Sonuna kadar…
.
Gelelim Erdoğan’a.
İstanbul Belediyesi için diyor ki:
“Şimdi ben göreve geldiğimde üç şeyi konuşuyorduk, çöp, çukur, çamur. Şimdi aynı durumu İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de yaşıyoruz. Nerede bir CHP belediyesi varsa bunları yaşıyoruz. Benim halkım buna layık değil…”
.
İyi de Erdoğan da iktidara geldiğinde ülkede “3 Y ile savaşacağım” diyordu.
“Yoksulluk,
Yasaklar,
Yolsuzluk…”
.
Şimdi muhalefet çıkıp kendisine
“Sen göreve geldiğinde üç şeyi konuşuyorduk, Yoksulluk, Yasaklar ve Yolsuzluk… Şimdi aynı durumu ülkede hala yaşıyoruz. 20 senelik bir AKP iktidarı var ve bunları hala yaşıyoruz. Bizim halkımız buna layık değil…” dese?
.
Şu siyaset çok başka.
Şu an ülkede yaşanan şu;
“Kendi yaptığını, başkası yapmış gibi sunmak ve buna halkı inandırmak.”
.
Sadece bununla da kalmıyor.
.
Deve hikâyesinde olduğu gibi bir durum da söz konusu.
Muaviye deve sahibine şöyle demiş;
“Ey Küfeli! Dinle! Sen de ben de biliyoruz ki, bu deve senindir ve dişi değil, erkektir. Ama sen Küfe’ye dönünce gördüklerini Ali’ye anlat ve: ‘Ey Ali! Muaviye’nin, dişi deveyi erkekten ayırt edemeyen, o ne derse evet diyen 10 bin adamı var! Ayağını denk al!’ de…”
.
İşte bu ülke bu durumda…