Size “Grease” desem ne hatırlarsınız? Eğer yaşınız 45 altındaysa size pek bir şey ifade etmeyebilir.


Bu bir film.
Gençlik zamanımızın güzel filmlerinden biri.
.
Özeti şöyle:
“Danny Zuko (John Travolta) ve Sandra Olsson (Olivia Newton-John), hayatlarına damga vuran bir yaz aşkı yaşamışlardır. Ancak artık yaz bitmiştir ve Sandra  Avustralya’da okula devam edeceğini söyler ve çift ayrılmak zorunda kalır.
Danny, okuduğu okul olan Rydell Lisesi’deki ilk gününde, deri ceketli serseri çetesi T-Birds’ün başına yeniden geçer.
Danny bir gün Avustralya’ya gitmeyen ve tesadüfen aynı okula kaydolmuş olan Sandy ile karşılaşır.
Sandy, T-Birds çetesine düşman olan Pink Ladies’e katılmıştır.
Danny, Sandy’e deli gibi aşık olsa da tavırlarından vazgeçmeyecektir çünkü Danny, okuldaki popülaritesini yitirmekten korkmaktadır. Sandy ve Danny aşkları sayesinde tekrar bir araya gelirler.”
.
1978 yılı yapımı müzikal bir komedi filmi.
1982 yılında Grase-2 çekilmiş ancak birincisi ile aynı başarıyı yakalayamamıştır.
.
Filmin müziklerinden “Hopelessly Devoted to You” adlı şarkısı 1979 yılında “En iyi film müziği” dalında Oscar’a aday olmuştur.
Ama filmin ana müziği “Grease-You’re The One That I Want” hala kulaklarımızda çınlıyor…
.
Peki, şimdi bunu sabah sabah “Neden yazdım” konusuna gelelim.
Öyle ya “Nereden aklına geldi?” diyenleriniz olabilir.
.
Sebebi şu haber:
“Grease filminde canlandırdığı Sandy karakteriyle akıllara kazınan ünlü oyuncu Olivia Newton-John, 73 yaşında California’daki evinde yaşamını yitirdi.
1992 yılında meme kanseri teşhisi konulduktan sonra hastalığı iki kere yenmesine rağmen tekrar hastalanan Newton-John’un ailesinin yanında yaşamını yitirdiği belirtildi…”
.
Allah rahmet eylesin.
Onların deyimiyle:
“Toprağı bol olsun…”
 
***
AGORA MEYHANESİ
Müziklerden girdik güne, o halde gerçek hayatta arkamızda bıraktığımız bir mekân ve şarkı ilişkisi içinde olmuş, Agora Meyhanesi’ne geçelim.
.
Sosyal medyada gezinirken karşıma çıkıverdi.
Tam da Olivia Newton-John haberini okuduktan sonra.
.
“Tesadüfün bu kadarı da olamaz” diyerek alıntı yaparak yazıyorum size.
.
Bir Rum olan kaptan Asteri, 1890’da Balat çarşısında bir Meyhane açar.
Meyhanesine de Rumca “Meydan” anlamına gelen “Agora” adını koyar.
.
Meyhane masa yerine kullanılan dev fıçıları ve ucuz şaraplarıyla kısa zamanda ün yapar.
Ama meyhanenin ününü artıran olay ilgisiz bir biçimde İzmir kaynaklıdır.
.
Aradan zamanlar geçer...
Tarih 1959’dur.
“Onur Şenli” adında bir tıp fakültesi öğrencisi komşu kızına âşık olur ama aşkına karşılık bulamaz.
Aşk acısı ona soluğu birçok zaman, İzmir’in Agora Semtinde aldırmaya başlar.
Çünkü Agora salaş meyhanelerin mekânıdır.
.
Bir gün bu salaş meyhanelerden birinde içtikten sonra eve gelir ve bir mektup yazmaya başlar aşkına.
Mektup şöyle başlar:
“Sana bu satırları bir sonbahar gecesinin felç olmuş köşesinden yazıyorum.”
Onur Şenli, mektubun ileriki bölümlerinde fakına varır ki aslında bir mektup değil bir şiir yazmaktadır.
Şiirine de şu adı koyar:
“Gece, Şarap ve Aşk”
Onur, şiiri yayımlatmak için fakültenin dergisine gönderir, şiiri kabul edilir.
.
Şiir dergide tam basılmak üzereyken, bir gazetenin kültür-sanat editörü tarafından görülür.
Editör şiiri yayınlar ama adını değiştirerek.
“Agora Meyhanesi.”
.
Şiir o kadar sevilir ki, dillere pelesenk olur.
Hatıra defterlerinde yer alır,  sevgililerin kulaklarına fısıldanır, şarkısı yapılır…
.
Şarkıyı neredeyse ünlü olup da söylemeyen sanatçı kalmaz.
Şarkıyı dinleyenler İzmir’deki
Agora’dan habersiz Balat’ta ki Agora Meyhanesi’ne akın ederler.
Çünkü şarkıdaki Agora Meyhanesi’nin burası olduğunu düşünmektedirler.
Haliyle geceleri burası hınca hınç dolmaya başlar.
.
Öyle popüler bir mekân olur ki tam 286 Türk filminin meyhane bölümleri burada çekilir.
.
Yani, ucuz şarapların satıldığı meyhane Türkan Şoray’ları, Fikret Hakan’ları, Ayhan Işık’ları, Cüneyt Arkın’ları ağırlamaya başlar.
Sonraları kaderine terkedilir.
.
İşte o meşhur şiir şöyledir:
.
“Sana bu satırları Bir sonbahar gecesinin
Felç olmuş köşesinden yazıyorum.
Beşyüz mumluk ampullerin karanlığında,
Saatlerdir boşalan kadehlere şarkılarını dolduruyorum.
Tabağımdaki her zeytin tanesine simsiyah bakışlarını koyuyorum ve kaldırıp kadehimi
Bu rezilcesine yaşamaların şerefine içiyorum.
Burası Agora Meyhanesi,
Burada yaşar aşkların en madarası ve en şahanesi.
Burada saçların her teline bir galon içilir,
Gözlerin her rengine bir şarkı seçilir,
Sen bu sekiz köşeli meyhaneyi bilmezsin.
Bu sekiz köşeli meyhane seni bilir,
Burası Agora Meyhanesi…
Burası arzularını yitirmiş insanların dünyası,
Şimdi içimde sokak fenerlerinin yalnızlığı,
Boşalan ellerimde kahreden bir hafiflik,
Bu akşam umutlarımı meze yapıp içiyorsam
Elimde değil,
Bu da bir nevi namuslu serserilik,
Dışarda hafiften bir yağmur var…
Bu gece benim gecem…
Kadehlerde alaim-i semaların raks ettiği
Gönlümde bütün dertlerin horan teptiği gece bu,
Camlara vuran her damlada seni hatırlıyorum
Ve sana susuzluğumu…
Birazdan şarkılar susar, kadehler boşalır,
Umutlar tükenir, mezeler biter,
Biraz sonra bir mavi ay doğar tepelerden
Bu sarhoş şehrin üstüne…
Birazdan bu yağmur da diner,
Sen bakma benim böyle,
Delice efkârlandığıma,
Mendilimdeki o kızıl lekeye de boş ver,
Yarın gelir çamaşırcı kadın
Her şeyden habersiz onu da yıkar.
Sen mesut ol yeter ki ben olmasam ne çıkar?
Dedim ya burası Agora Meyhanesi…
Bir tek iyiliğin tüm kötülüklere meydan okuduğu yer,
Burası Agora Meyhanesi burası kan tüküren mesut insanların dünyası.”
(Kanserle savaşan Dr. Onur Şenli tedavi gördüğü hastanede vefat eder. 2017)
.
Karşılıksız sevgiye sarılmış bir gencin sözleri, bir şarkıyla ölümsüzleşmiş oldu…
.
Hayat hikâyeleri bazı insanın içini acıtırken, sözlerinden kendisine pay çıkaranlar da ortak olup acısına efkârlanıp içiyor.
İşte bunlar kaderin cilveleri.
Kimine efkâr, kimine neşe veriyor…
 
***
CAZCI KARDEŞLER
Dün haberini yapmıştık, bugün festivalin resmi açılış programı Troia Ören yerinde yapılacak.
Özgürlük Parkı’nda “Retrobüs” konseri var.
Çimenlik Kalesi’nde ise “Golden Horn Brass” konseri ve Barış Kordonu’nda ise “Boğaz Müzik Orkestrası” var.
“Hangisini izlemek isterseniz gidip izleyin, ruhunuzu besleyin” derim.
.
Bugün madem müzikallerden başladık, sırayı bozmayalım.
.
Benim favori filmim her 2 ayda bir seyrettiğim ve elbetteki favorim olan, “Blues Brothers-Cazcı Kardeşler…”
.
Bilmeyenler için söyleyeyim;
“Çok şey kaybetmişsiniz…”
.
Wikipedia şöyle anlatıyor filmi:
“Cazcı Kardeşler (İngilizce özgün adıyla The Blues Brothers), yönetmenliğini John Landis’in yaptığı 1980 tarihli müzikal-komedi filmi.
“Joliet Jake ve Elwood Blues” adında iki kardeşi canlandıran “John Belushi ve Dan Aykroyd” başrollerdedir.
Cazcı Kardeşler Orkestrası ayrıca filmde önemli yer tutar.
.
Film, orkestradaki müzisyenler dışında ayrıca; “Aretha Franklin, James Brown, Cab Calloway, Ray Charles ve John Lee Hooker” gibi önemli müzisyenlerin performanslarını da sergiler.
“Carrie Fisher, Henry Gibson, Charles Napier, Kathleen Freeman ve John Candy” ise müzik dışı yardımcı rollerdedir.
Filmde, “Frank Oz ve Steven Spielberg” gibi isimler de bazı sahnelerde görünmektedir.
Film, yayınlanmasının ardından zaman içinde kült film haline gelmiştir, 1998 yılında “Cazcı Kardeşler 2000” adlı devam filmi çekilse de gişede başarısız olmuş, eleştirmenlerce beğenilmemiştir.”
.
Bunun sebebinin, ikinci filmde “John Belushi” nin olmamasıdır.
.
Neden mi yoktu?
Çünkü 1982 yılında aşırı dozdan hayatını kaybetmişti…