3 Temmuz’da Altılı Masa, İYİ Parti ev sahipliğinde toplanacak.

Daha önceki toplantılarında önemli konular üzerinde mutabakata varıldı mı bilinmez.
Ancak adaylık konusunda henüz net bir şey yok gibi.
.
Bu toplantıda artık adayı belirleme veya üzerinde fikir beyan etme gibi madde yer alabilir.
.
Zira Altılı Masayı destekleyenlerden daha çok, iktidar kanadının masanın adayını daha çok merak ettiği bir dönemden geçiyoruz.
.
Sürekli olarak kürsüden soran, televizyonlarda gündemde tutan iktidar kanadı, rakibinin kim olduğunu bilmek istiyor.
.
Altılı Masa ise ser veriyor, sır vermiyor.
.
Sonuçta masaya gelecek.
Ama bu toplantıda,
Ama başkasında…
.
Altılı masanın not defterinde acele etmek yok.
Gaza gelmek yok,
Başkalarının tavsiyesine uymak yok…
.
“Kararı biz vereceğiz” diyorlar.
.
Nasıl belirlenecek?
.
Önceliklere bakılacak.
.
Misal:
Cumhurbaşkanlığı seçimini ilk turda bitirmek istiyorlar.
.
Çıkaracakları adayın “Yüzde 51’i geçeceğinden emin olmak” istiyorlar.
.
Sebebi şu:
İkinci tura kalacak olan seçimde şartlar değişebilir, her şey olabilir…
.
İlk turun en az 3’lü adayla geçileceğini herkes tahmin ediyor.
.
Bu durumda tek başına yüzde 51 almak, her babayiğidin harcı değil.
.
Ancak ülkenin durumu ve iktidarın anlaşılmaz politikaları sayesinde hiç istenmeyen oylar bırakın gelmeyi, resmen muhalefete doğru sel olup akabilir.
.
İşte bunu iyi değerlendirmek isteyen muhalefet, elindeki kozları zamanında oynayarak, “seçimi ilk turda bitirmek istiyor.”
.
Yapılan anketlerin sonuçlarına bakılırsa (Yağmur yağmaz, taş düşmezse. Harp, marp olmazsa. Kediler oynaşmazsa, oylar eksilmezse.) muhalefet gittikçe yükselen tercih sebebi ile bu seçimi alacak gibi duruyor.
.
İktidarın son günlerde seçim hazırlığı olarak nitelendirilen girişimleri bu işe engel olur mu bilinmez ancak işi epeyce zor gibi.
.
Asgari ücretler, 3600’ler, öğrenci ve askerlik afları, bedelli askerlikler, teşvikler iktidarın seçim kozu.
.
Muhalefet ise pazardaki fiyatlar ile memurun, işçinin, emeklinin cebinde olmayan paranın hesabıyla iktidarı vurmaya hazırlanıyor.
.
Doların 17 lira,
Benzinin 30 lira,
Açlık sınırının 6 bin lira olduğu ve
“20 senedir tek başına” yönetilen bu ülkede iktidarın, bırakın seçimi almasını halkın karşısına bile çıkmaması lazım.
.
O kadar saçmalıyorlar ki, muhalefetin bir şey yapmasına gerek yok.
İktidar kendi kendine her şeyi yapıyor.
.
Toplum içinde gezinirken soruyoruz, bakıyoruz.
Ortaya konulan tek sebep var:
“Güven…”
.
Artık kimse iktidara ve onun bakanlarına, bürokratlarına güvenmiyor.
.
Altılı Masa bu şartlar altında rahatlıkla politikalarını sürdürüyor.
Toplanıyor.
Acele etmiyor.
.
Şimdilik;
Erken bir seçime hazırlar mı?
Evet.
İktidara hazırlar mı?
Evet.
.
Aday mı?
.
Dedikleri şu:
“Bizim asıl hedefimiz kesinlikle adayın kim olacağı değil,
Hedefimiz ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi’ getirmek.”
Dedikten sonra şunu kesin olarak ortaya koyuyorlar:
“Yeni cumhurbaşkanı kesinlikle Millet İttifakının adayı olacaktır…”
.
Peki iktidarın adayı kim olacak?
.
Öyle ya, birçok hukukçunun belirttiği gibi Anayasa’da açıkça “3. defa seçilemez” hükmü var.
.
İktidar kanadına göre bu hüküm Erdoğan’ı kapsamıyor.
“O istediği zaman aday olabilir” deniyor.
.
Böyle tartışmalı bir ortamda seçime girmek iktidara en az 1-2 puan kaybettirir.
Neredeyse yarım puana bile ihtiyaç duyulacak olan seçimde, büyük bir risk.
.
Öyleyse yeni seçim kanununun geçerli olacağı bir tarihte erken seçime gitmek daha akıllı olacaktır.
.
Peki iktidarın adayı başka biri olabilir mi?
.
Buna şimdiye kadar kimse “Evet” diyemedi.
Zira “Erdoğan’sız bir seçim iktidar için intihar olabilir.”
.
Anket sonuçları elbette iktidarın da önüne gidiyordur.
Onlar da bir değerlendirme yapacaklardır.
.
Kaybedecekleri bir seçime girmek istemezler.
Fakat yapacakları bir şey kalmazsa, başka bir aday konusuna razı olabilirler.
.
Denilen şu:
“Tayyip Erdoğan, seçim kaybetmiş bir lider olmak istemez.”
.
Öyleyse son anda, “Parlamenter Sisteme” dönelim teklifi gelebilir mi?
Buna kim itiraz eder?
.
Böylece seçim ertelenir ve sadece meclis için seçim yapılır.
.
Olur mu?
VETO, NATO, TOTO…
Hepsi aynı şeyler,
Bu ülkede olmayacak işler değil…
 
***
BİZİ KİM DÖVÜYOR?
Geçtiğimiz günlerde Erdoğan:
“Ülkemizde teknik olarak bir enflasyon değil, fiili hayat pahalılığı vardır” dedi mi?
Dedi.
.
“Bizde talep kaynaklı bir fiyat artışı yok. Üretimde de bir sıkıntıyla karşı karşıya değiliz. Bu iktidar faizi artırmayacaktır, tam aksine biz faizi düşürmeye devam edeceğiz.” Diye ilave etti mi?
Etti.
.
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati ise şunu dedi;
“Enflasyon kısa sürede düşecek…”
.
Şöyle uzaktan bakıyorum.
Çünkü içimden düşünüyorum ve kendi kendime soruyorum:
“Acaba ben yakından bakınca mı göremiyorum?”
.
Ek bütçe teklifiyle ilgili konuşan Hazine ve Maliye Bakanı Nebati, “İlk 5 ayda gelir gerçekleşmelerimiz bütçe hedefimizin yüzde 73’ünü aştı” dedi mi?
Dedi
.
Sonra ne yaptı?
Net olarak, “1 trilyon 81 milyar lira ek bütçe ilavesi istedi...”
.
Peşinden şunu dedi:
“Ekonomimiz güçlenerek devam ediyor…”
.
Bunlar “Güçleniyoruz” dedikçe ekmeğe, benzine, mazota, gıda fiyatlarına, şekere v.s. zam geliyor.
.
İnsanın neredeyse, “Yeter artık güçlenmeyelim” şeklinde dua etmesi geliyor.
.
Meşhur fıkra var.
Tekrar tekrar yazmadan edemeyeceğim:
.
Bir boks maçı öncesinde, antrenörü boksöre sürekli olarak “maçı kazanacağını” söylüyor ve moral ve motivasyonunu artırıyormuş.
Maç başlamış ve bizim boksör başlamış dayak yemeye.
İlk raunt bittiğinde, hocası moral vermeye devam etmiş:
-“Aferin evladım, çok iyi gidiyorsun. Adamı epeyce hırpaladın, böyle devam et...”
İkinci raunt başlamış, değişen bir şey olmamış.
Bizim boksör dayak yemeye devam etmiş ve hatta bir gözü de yediği yumruktan iyice morarmış.
Raunt bittiğinde hocası:
-“Aferin evladım çok iyi dövüştün, bravo sana. Adamı öyle dövdün ki neredeyse devirecektin. Böyle devam et iyi gidiyorsun...”
Üçüncü raunt başlamış.
Bu kez rakip boksör daha sert yumruklar atmaya başlamış.
Bizim boksörün kaşı açılmış, dudağı patlamış, burnundan kanlar gelmeye başlamış.
Ringin ortasına serildi serilecek.
Neyse ki, gong imdadına yetişmiş ve üçüncü raunt bitmiş ve bizimki perişan bir şekilde, kesik kesik nefes alırken, hocası başlamış konuşmaya:
-“Aferin evlat, bu rauntta da çok iyiydin. Hatta önceki rauntlardan daha iyiydin. Adamı perişan ettin, az kalsın ringin ortasına seriyordun. Çok iyi dövdün, perişan ettin adamı, bravo...”
Bizimki zar, zor konuşarak sormuş:
-“Hocam, adamı çok iyi dövdüm, perişan ettim değil mi?”
-“Evet, evet, adamı perişan ettin, çok iyi dövdün...”
-“Hocam, ben adamı çok iyi dövüp, perişan ediyorum anladım ancak etrafa dikkat et, birisi de ringe çıkıp beni fena halde dövüyor…”
.
Nebati: “Güçleniyoruz” diyor, anladık.
Ben de soruyorum o halde:
“Ulan! Bizi kim dövüyor?”
 
***
DURUM ORTADA
Hani biz Suriyelileri evlerine yollayacağız ya?
Hani huzura kavuşacağız ya?
.
Durum öyle sandığınız gibi değil.
.
Haber şöyle gelişmiş:
“Türkiye’de geçerli oturma izni olan Suriye vatandaşı bir kişi”, işlediği bir suçtan ötürü, ülkemiz makamları tarafından “Ülkesine sınır dışı” edilmiş.
.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’e başvuran bu kişinin isteğini mağduriyet olarak değerlendiren AİHM; Suriye vatandaşı bu kişiye 12 bin 259 Euro tazminat ödemeye mahkûm etmiş.
.
Birincisi,
“Oturma izni verenler” bu sonuca ne diyecekler?
“Suriyelileri geri yollayacağız” diyenler ne diyecek?
Zira durum ortada…