Hafta sonu iki gün sıkıyönetim şeklinde bir uygulama ile karşılaştık.

Hafta sonu iki gün sıkıyönetim şeklinde (ki buna kısaca: kapanma, tıkanma, sıkışma, karantina, pandemi kısıtlaması, evlerde toplaştırma veya sokağa çıkma yasağı diyebileceğiniz) bir uygulama ile karşılaştık.
.
N’apıcan evde?
.
Kitap okursun,
Film seyredersin,
Maça bakarsın,
Çocuklarla veya torunlarla oyunlar oynarsın,
Hanımla kavga edersin,
Benim gibi yazı, senaryo, hatıra yazarsın,
Hobilerinle uğraşırsın,
Temizlik yaparsın,
Odanı toplarsın,
Badana yaparsın,
Tamiratla uğraşırsın.
.
“Tamirat” deyince şuraya bir fıkra yazmak istedim.
.
Agop ile karısı Haykanuş kahvaltı ediyorlarmış.
Haykanuş:
-“Sular akmoor Agop, şuna bir bak istersen…”
-“Ben nasıl bakayım? Sen sanırsın ben muslukçu?”
-“O halde şu yatak odasının lambasına bak bari yanmoor...”
-“Yahu kadın ben ne anlarım elektrikten? Sen sanırsın ben elektrikçi...”
-“Agop, sokak kapısının kolu bozulmuş bari onu yap…”
-“Yeter artık be Haykanus... Kapının kolu filan, Ben ne anların ondan. Sen sanırsın ben marangoz…”
Derken kahvaltı bitmiş, Agop kızarak evden çıkmış gitmiş.
Akşam eve geldiğinde bir bakmış dış kapının kolu onarılmış.
Merak edip banyoya gitmiş ki musluk yapılmış ve su akıyor.
Hemen yatak odasına dalmış, bakmış ki lamba yanıyor.
Hemen mutfağa giderek yemek hazırlığı yapan Haykanuş’a sormuş tabi:
-“Canım karıcığım, nasıl yaptın bunları?”
-“Ben yapmadım ki… Senin arkadaşın Kirkor’a rica ettim, o yaptı…”
-“Ne? Kirkor mu? O dünyanın en kötü adamıdır. Karşılıksız bir şey yapmaz. İlla bir şey ister. Söyle senden ne istedi?”
-“Evet bana: ‘Ya bana çikolatalı bir pasta yap, ya da benimle yat’ dedi…”
-“Aman ne güzel. Tabi sen de güzel bir pasta yaptın değil mi?”
-“Nereden çıkarırsın bunu Agop? Sen sanırsın ben pastacı?”
.
İşte bu kapanmada, sosyal medyada “Sörf” yapıyorum.
Birisi video paylaşmış.
.
Videoda, Finlandiya’daki bir lunapark ve orada çarpışan otomobiller var.
Herkes daire şeklinde 3 sıra olmuş, pistin içinde dönüp duruyor.
.
Video ilerledikçe, “Kim kime nasıl vuracak?” diye merakla bekledim.
5 dakikalık video bitti ve kimse kimseye vurmadı.
.
Tahminim lunapark kurulduğundan bu yana vuran da olmamıştır.
.
Önce: “Bu adamlar çarpışan arabayı yanlış anlamışlar” diye düşündüm.
Sonra dedim ki: “Belki de oradaki ismi ‘Çarpışan araba’ değildir…”
Öyle ya,
Arabalı pistin isminde “Çarpışan” şeklinde bir ön ek ile “Çağrıştırma” olsaydı, aynı bizdeki gibi “Niyahhhh…” diye nara atıp hiç tanımadıkları çoluk, çocuk, genç, yaşlıların arabalarına göbeğinden “Küüttt” diye geçirirlerdi.
.
Ya da adamlar kurallara uyarak:
“Çarpınca ceza yersem?” şeklinde düşünüyorlarsa?
.
Nasıl düşünürsem düşüneyim, buradan bakıp olayı çözmek mümkün değil.
Şu Pandemi bitsin, ilk fırsatta Finlandiya’ya gidip soracağım: “Siz neden çarpmıyorsunuz?” diye.
.
Merak ettim doğrusu.
 
***
Bu hükümetin yeniliklerinden gına geldi.
Başımızı nereye çevirsek bir yenilikle karşılaşıyoruz.
.
Daha önce devlet kurumlarının tabelalarından “T.C.” yi kaldıran hükümet, şimdi de yol kenarlarındaki tabelalarında sadece şehir ismi yazılacak ve “Nüfus ve Rakım” bilgilerini silecekmiş.
.
Sebep?
Her sene bu rakamların değişmesi çok masraflıymış.
Yani amaç:
Tasarruf etmek.
.
Aynı Temel gibi.
.
Küçük Dursun kan ter içinde koşarak eve gelmiş:
-“Uy babacığım bugün tam 15 lira tasarruf ettim…”
-“Aferin oğlum. Nasıl ettin peki?”
-“Okula gidip gelirken otobüse binmeyip arkasından koştum. Para cebime kaldı…”
Temel, Dursun’a bir tokat çakmış ve:
-“Ula uşağım… Biraz daha akıllı olsaydın da taksinin arkasından koşsaydın ya. O zaman 75 lira kazanırdın…”
.
Sayıştay raporuna göre saraya masraf olarak günde 10 milyon harcadığımız,
Tunus’a hibe olarak 5 milyon dolar gönderdiğimiz bu dönemde:
Yılda bir kere 81 şehir ve 911 ilçe tabelalarındaki bilgilerin güncellenmesine harcayacağımız para bizi ne kadar sarsabilir ki?
.
Kesin başka bir şey var bu işte?
Merak ettim doğrusu…
 
***
Sosyal medyada ilerlerken karşıma şöyle bir yazı çıktı:
“Telefonlarımıza uygulama yüklerken ‘kabul, kabul, kabul ederek ilerliyoruz ya’ işte o kabullerden biri de  ‘Uygulama telefonunuzun ses ve video donanımlarına erişsin mi?’ seçeneği geliyor.
Biz de ‘Evet, evet, evet’ diyerek ilerliyoruz.
İşte o uygulama sayesinde, ortamda konuştuğunuz, arkadaşlarınızla konuştuğunuz ya da nette baktığınız şeyler taranıyor anahtar kelimeler yapay zekâlarla analiz ediliyor…
Misal:
Birçok defa kitaplık lafı kullanmışsanız sizi kitaplığa yönlendiriyor.
Dünyada insana pahalıya mal olan şey bedava olandır.
Bedava peynir sadece fare kapanında olur.
Bize çipi Windows’u ücretsiz kullanmamıza göz yumdukları zaman taktılar.
Diğerleri mi?
Gmail, Hotmail, Watshapp, İntagram, Facebook v.s”
.
Ben buna inanıyorum.
Evde ne konuşsak, onun reklamı geliyor sosyal medyadaki hesaplara...
.
Ancak geçen sosyal medyada “Zırt-pırt” karşıma çıkan reklamlara çok kızıp “Hay ebenizin…” diye başlayan bir küfür sallamıştım.
“Ebemle” ilgili bir dönüş olmadı.
Zannımca atladılar…
.
Vallahi merak ettim doğrusu…