Festivalin simgelerinden biri olan Homeros Bilim Kültür Sanat Ödülü’nü ise bu yıl, Çanakkale- Tübingen Troia Vakfı'na verildi.

RÜSTEM ARSLAN TROİA’Yİ ANLATTI

Tarih buyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapan Çanakkale’de Homeros’un İlyada destanında geçen Troya’yı binlerce yıl sonra ayağa kaldırmak ve yeniden dünyaya tanıtmak için 1963 yılında Çanakkale’nin aktörleri sahneye çıkmış ve 59 yıl süren Troia festivalini ilkini gerçekleştirmişlerdi. Özellikle Koronavirüs nedeni aksayan Troia Festivali bu yıl 59’uncusu ile kapılarını yerli, yapancı turistler ile Çanakkalelilere açtı. Troia Antik Kenti'nde düzenlenen açılış törenine Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, eşi Hale Gökhan, Çanakkale Boğaz ve Garnizon Komutanı Tuğamiral Mustafa Turhan Ecevit, Çanakkale Avustralya Konsolosu Lucas Robson, Kepez Belediye Başkanı Birol Arslan, Gelibolu Belediye Başkanı M. Mustafa Özacar, Umurbey Belediye Başkanı Erdal Doğan, Çanakkale Baro Başkanı Avukat Soner Aydın, CHP Merkez İlçe Başkanı Süleyman Erte, İyi Parti İl Başkanı Selahattin Yıldızlar, İyi Parti Merkez İlçe Başkanı Necati Gapran, Çanakkale-Tübingen Troia Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Enver Sadık Yılmaz, Belediye Başkan Yardımcıları Rebiye Ünüvar ve İrfan Mutluay, Belediye Meclis Üyeleri, Kardeş Kentler heyetleri ve çok sayıda Çanakkaleli katıldı. 59 troia festivalinin açılış programında ilk konuşmayı Troia Antik Kenti kazılarında yıllarını geçiren ve çok önemli bilgilere ışık tutacak kazılara başkanlık eden Troia Antik Kenti Kazı Başkanı Profesör Doktor Rüstem Aslan yaptı. Arslan Troia Antik Kenti'nin tarihi ve kazı çalışmaları hakkında açılış törenine katılanlara bilgiler verdi.

TEK DERDİMİZ DAİMA BARIŞ VE ÖZGÜRLÜK OLDU

Troia Antik Kenti Kazı Başkanı Profesör Doktor Rüstem Aslan’ın konuşmasının ardından antik Troia kentinde kürsüye gelen Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan konuşmasının başında katılımcıları  “Özgürlüğü ve barışı, estetiği ve sanatı paylaştığımız festivalimizin 59. doğum gününe, 5000 yıllık dünya mirası antik kent Troia'nın kalbine, aramıza ve resmi açılışımıza hoş geldiniz. Siz kıymetli konuklarımızı sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum. Burası Troia, Homeros'un ünlü eseri İlyada Destanı'nda ismi 49 kez geçen Troia. 59. kez festivalimizle Troia dediğimiz bu yeni başlangıçta Homeros'a selam olsun. Selam olsun, işte burada, bu topraklarda, özgürlükleri için mücadele eden kahraman Priamosa, Hektor'a, Paris'e ve Anadolu'nun yiğit evlatları Troialılara. Selam olsun, yine bugünkü gibi bir 10 Ağustos'ta; tarihi yarımadada, özgürlük için direnen kahramanlara, “Ya İstiklal Ya Ölüm” diyenlere, selam olsun Anafartalar Kahramanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e, Uğruna 1000 gemi kaldırılmış, Helen gibi güzel festivalimiz başlıyor. Büyülü gökyüzünün altında, savaş, aşk ve kahramanlıkla dolu bu yeryüzünün üstünde, tam da Troia'nın kalbinde başlıyor. Troia tarih boyunca; Büyük İskender'e, Sezar'a, Fatih Sultan Mehmet'e, Mustafa Kemal Atatürk'e ilham veriyordu, yanına çağırıyordu. Bugünse siz değerli konuklarımızı, uzak ülkelerden gelen kardeşlerimizi ağırlıyor. Varlıklarınızla onur verdiğiniz bu güzel gece için sizlere şükranlarımı sunuyorum. Kardeş kentlerimizden gelen misafirlerimiz; Almanya Osnabrücklüler, İtalya Pomezia'lılar, Macaristan Tapolcalılar festivalimize hoş geldiniz, safalar getirdiniz. Bugün Komrat Belediye Başkanı ile kardeş kent protokolünü imzaladığımız yeni kardeşlerimiz Gagavuzlar aramızda, hoş geldiniz. 59 yıldır festival gelişini, afişlerle duyurdu. Afişleri süsleyen figürler; bazen atlar bazen kuşlar oldu. Ama değişmez tek vurgumuz, tek derdimiz daima barış ve özgürlük oldu. Bu seneyse sloganımız “sanat, uygarlığın imzasıdır”. Çünkü tüm gücümüzle haykırarak diyoruz ki; yaşasın sanat, yaşasın sanatçılar” ifadeleri ile selamladı.

“SANATA VE SANATÇIYA DEĞER VERDİĞİMİZ İÇİN ÇANAKKALELİYİZ”

Gökhan konuşmasının devamında festivalin sloganın“sanat, uygarlığın imzasıdır” olduğunu yeniden hatırlatarak “Troia odeonunun basamaklarındasınız, Sanat da adeta yüksek uygarlığın basamaklarıdır. Işıklarınızla aydınlattığınız Troia akşamındasınız. Sanat da insanlığı karanlıktan, aydınlığa çıkaran yoldur, dünyayı herkes için daha güzel, daha yaşanılası bir yer yapandır. Oysa pandemide; sokaklarımız insansız, insanlarımız sanatsız, sanatçılarımız aşsız, işsiz ve umutsuz kaldı. Sanatın sadece salgınla değil, siyasetle de sınavı büyüktü. Karnını doyurabilmek için enstrümanını satanlar oldu, tünelin ucunda sanatına dair hiçbir ışık göremeyip canına kıyanlar oldu. Çünkü lebalep parti toplantılarına uğramayan virüs, konserlerde, sinemalarda, tiyatrolarda aranır oldu. Siyaset gerçek sanatçılardan nasibini almadı. Ama pandemi sürecinde “sözde sanatçılar” siyasetten çokça nasiplendi. Onun için muktedirlerin sanatçıları değil, halkın sanatçıları var olsun, sanat daim olsun diyoruz. Sanat; güçten, güçlüden beslendikçe değil, özgürlük tarafından emzirildikçe büyür. Biz Çanakkaleliler bunu çok iyi biliriz. Biz bunu; tiyatrosunda özgürce eleştiren, karakteri değil, mimikleri kıvrak olan, ilkokulu Çanakkale Erenköy'de okumuş Nejat Uygur'dan biliriz. Bugün aynı zamanda onun doğum günüdür. Doğum günün kutlu olsun Nejat Uygur. Bir ülkede akıl ve sanattan çok, servete değer verilirse, bilinmelidir ki, orada keseler şişmiş, kafalar boşalmıştır. Biz bunun ne anlama geldiğini biliriz. Dünyaca ünlü Çanakkaleli Ressam Elif Naci'den de biliriz. Bugün onun da doğum günüdür. Doğum günün kutlu olsun Elif Naci. Bu kadim topraklar, bu Çanakkale, pek çok hakikatli sanatçıyı bağrına basmış, zenginlikleriyle beslemiş bir kenttir. Gelibolu'da Arif Sami Toker'imiz, Merkezde Teoman Alpay'ımız var. Gelibolu Yarımadasının bir ucunda şiirin harika çocuğu Arif Damar, bir diğer ucunda Eceabat Yalovalı İkinci Yeninin ustası Ece Ayhan'ımız var. Yeniceli İbrahim Bodur'a, Robert Kolej'de de Çan'da da Türk Musiki Cemiyeti kurduran yüce gönüllü bir ruhumuz var. Sanata değer verdiğimiz için Çanakkaleliyiz. Çanakkaleli olduğumuz için, sanata değer veririz. Sinemasıyla Çanakkaleli Metin Erksan, ödüllere doymayan filmleriyle Yeniceli Nuri Bilge Ceylan, seslendirmesiyle Kilitbahirli Adalet Cimcoz, sanata olan aşkımızın iftihar dolu ispatıdır. Gidenler ışıklar içinde uyusun, yaşayanların ömürleri güzel olsun”.

“BURAYA HER GELDİĞİMDE HEYECANLANIRIM”

Gökhan konuşmasında Troia ile bugünkü hayatı değerlendirerek şu cümlelere de  yer verdi.  “Kim bilir kaç Troialı sanatçıyı ağırladı bu sahne? Kim bilir izleyenler ne gözyaşlarına boğuldu? Kim bilir ne şen kahkahalar yükseldi göğe? Kim bilir burada ne dokunaklı şiirler, ne destanlar okundu? Bu yüzden buraya her geldiğimde heyecanlanırım, Kendimi zamanda, zamansız bir yolcukta hissederim. Özgürlük için direnen Troia surlarını görürüm. Her bir taşın ardında yiğitliğe, bilgeliğe tanıklık ederim. Aslında burası bizi, bize anlatır. Aslında yaşadıklarınızla hepinizin, hepimizin Troia'lı olduğunu hatırlatır. Troia 9 kez yıkılıp, yeniden kurulmuş. Sizin de depremleriniz, sizin de yangınlarınız oldu. Size de saldıranlar oldu. Ve her seferinde yıkılıp yıkılıp, yeni baştan kurulmadınız mı? Troia'da aşk oldu da sizde olmadı mı? Siz de hayatınızda hiç aşkınız için savaşmadınız mı? Sizlerin de Troia gibi sağlam surlarınız var. Surlarınızdan içeri Troia Atlarıyla girmeye çalışanlar olmadı mı? Sizin de hazineniz saydıklarınızı Schilieman gibi çalanlar olmadı mı? Bakın bu antik kentte çok meşe ağacı var. Bir şair diyor ki. Bazı insanlar meşe ağacı gibidirler. Eğilip bükülmezler, sadece kırılırlar. Siz de eğilip bükülmeseniz de çokça kırılmadınız mı? Dünyanın en büyük savaşçısı Aşil biraz ötede bir tümülüste yatıyor. O büyük, o amansız savaşçının da bir zayıf yeri varmış, o da topuğuymuş. Tek farkımız bizimkinin de kalbimiz olması değil mi? Sözün özü, aslında hepimiz troialıyız, sizce de öyle değil mi? Troia' ya doğru yola çıkan gemilerin yelkenlerini şişiren hırs bugün de yok mu? Bugün de nefret ve yalan meşrulaştıkça, hakikat önemsizleşiyor mu?  5000 yıl önce buraya gelenler sözde Helen adına öfke kusuyordu. Bugün de pek çok ortak değer üzerinden öfke kusanlar yok mu? 77 yıl önce Hiroşima ve Nagazaki'de olan da aynıydı. Tam da bu günlerde yarım milyon insan ölüyordu. Yüzbinlerce çocuğun minik bedenleri toprağa düşüyordu. Ve onları öldüren atom bombasının üzerinde 'Little Boy' yani “Küçük Çocuk” yazıyordu. Bugün de hala savaşın, şiddetin, açlığın kanattığı pek çok coğrafyada hala çocuklar ölmüyor mu? ÖSYM'nin sloganında da, dağıttığı kalemlerin üstünde de “Emeğiniz Emanetimiz” yazar. KPSS' de gençlerin umutlarını öldürenler de aynı acımasız ruh değil mi? Bu yaşananlar emanete ihanet değil mi? Biz 3 yıl önce tam da bugünlerde, Kirazlı' da Balaban'da altın uğruna derisi yüzülen toprağımıza, suyumuza, sincabın, karacanın yuvasına sahip çıkmak için “Su ve Vicdan Nöbeti” ile yeri göğü inletirken, bugünlerde yine, hem de en yetkin ağızlardan, Çanakkale'de altına hücum haberlerini gördükçe tüylerimiz ürperiyor, aklımız şaşıyor bu aymazlığa. Mecbur muyuz? Değiliz. Onun için öfkeye karşı, kötülüğe karşı, iyiliği örgütlemek lazım. İşte Troialılar bunu yaptı. Akha' lıların öfkesinin karşısında Troya'nın yanında Frigyalılar ve daha niceleri vardı. İşte Anafartalar'da da bu oldu. Emperyalizm karşısında o gün Türkler, Kürtler, Aleviler, Sünniler ve daha niceleri vardı. Troia'ya saldıranlardaki adaletsizlik bugün de yok mu? Haklılar değil, güçlüler kazanmıyor mu? Adaletin kestiği parmak acımaz desek de, adaletsizliğin ezdiği vicdanlar sızlamıyor mu? Özdemir Asaf'ın dediği gibi; “İnsansız adalet olmaz. Adaletsiz insan olur mu? Olur, olmaz olur mu? Ama olmaz olsun!” diye haykırmak lazım. Onun için bugün de yarın da her daim “Hak, Hukuk, Adalet” demek lazım. Adalet olmayınca zenginlik de olmuyor. Eskiden Troia'ya “Rüzgarların Zengin Ettiği Kent” derlermiş. Bugünse ekonomide rüzgarlar tersine esiyor, Ne yazık ki ekonomi, bakanın gözlerindeki ışıltıda aranıyor. Eskiden Troia, istilacıların ve yağmacıların iştahını kabartırmış. Bugün de istilacılar, yağmacılar, doymak bilmeyen iştahlar yok mu? Yoksulluk; fakirleri doyuramadığımız için değil, çeteleri doyuramadığımız için bitmiyor.”

GEÇLERİN HAYAL VE GELECEKLERİNİ ÇALANLARI KINIYORUM

Konuşmasında genç beyinlerin ülkeyi ter ettiğinden duyduğu üzüntüyü de dile getiren Gökhan şu ifadelere yer verdi. “Geçmişte bu odeonda Homeros Ödülünü kabul ederek bizleri onurlandıran Büyük Usta Yaşar Kemal'in İnce Memed'de dediği gibi; "Yoksulluk bir ateşten gömlektir” ki, onu maalesef kadermiş gibi her gün daha fazla kişi giyiyor. Usta yazar yine aynı ölümsüz romanda bir de şöyle diyor; “İnsanlarla oynamamalı. Bir yerleri var, bir ince yerleri, işte oraya değmemeli”. Yeter artık aklımızla, ekmeğimizle, vicdanımızla, gururumuzla, gençlerimizin geleceğiyle oynamayın… Ve gençler akın akın yurtdışına gidiyorlar. Troialı Aeneas nasıl ki kalkıp gittiyse yakılıp yıkılan yuvası Troia'dan bir umutla Avrupa'ya, başka uzak ülkelere de gençler öyle gidiyor. Gençlerin yüzde 77'si, ne acıdır ki “torpilin yetenekten daha etkili olduğuna” inanıyor. Gençler adalet istiyor, demokrasi istiyor, liyakat istiyor. Ne ilginçtir ki; 10 bin dolara Suudi Arabistan'da değil, 5 bin dolara İsviçre'de çalışmayı tercih ediyor. Bir zamanlar “Ya Sev Ya Terket” diye bir slogan vardı. Şimdiyse gençler severken terk ediyor. Ve gençlerle birlikte gelecek de gidiyor. Dünya Troia'nın hazinelerini çalan hırsız Schileman'ı nasıl kınıyorsa ben de gençlerin geleceğini çalanları, emeğini çalanları, mülakatlarda, KPSS'de umutlarını çalanları öyle kınıyorum.”

9 KEZ YIKILAN TROİA’ DA OLDUĞU GİBİ  YENİ BİR YAŞAM KURACAĞIZ”

Gökhan antik kentteki konuşmasının sonunda  tüm zorlukları açıp çocuklarımız için gençlerimiz için yeni bir yaşam kuracağız diyerek konuşmasını şu cümleler ile noktaladı “ Ve son tahlil de ne acı ki; sağlığımız depresyonla, hayatımız enfeksiyonla, siyasetimiz ajitasyonla, toprağımızı erozyonla gidiyor. Ama enseyi çok da karartmayalım dostlar; unutmayalım ki gecenin en karanlık anı, güneşin doğmasına en yakın andır. Her kışın yüreğinde titreyen bir bahar, her gecenin ardında tebessümle bekleyen bir şafak vardır. Ümitsiz durumlar yoktur, ümitsiz insanlar vardır. Biz ümidini yitirmişlerden olmayalım, bir yerde yaşam varsa, inanalım ki orada umut da vardır. Yürüyeceğiz, aşacağız, karanlık geçidin ötesinde, ışığı muhakkak bulacağız. 9 kez yanıp, yıkılıp yeniden kurulan Troia gibi, küllerinden yeniden doğan Zümrüdü Anka gibi; gelecek için, gençlerimiz için, doğmamış çocuklar için her zorluğu aşıp, barış, kardeşlik ve özgürlükle örülmüş yeni bir yaşam kuracağı. Troia'dan kaçarken, elinde küçük oğlu ve sırtında yaşlı babasını taşıyarak Avrupa medeniyetini kuran kahraman Aeneas gibi, bizler de tarihimizi sırtımızda, geleceğimizi elimizde tutarak özgürlük ve barışla yürüyeceğiz. Akılla, bilimle ve sanatla güzel günlere erişeceğiz. Bunu görüyoruz! Çok yakın! Bunu tüm benliğimizde hissediyoruz!. Her biri Troia hazinelerinden kıymetli dostlarım, Bir dünya mirası Troia'da sizleri görmekten, festivalimizin açılışını sizlerle gerçekleştirmekten mutluluk ve onur duyuyoruz. Bu vesileyle; Afiş yarışması birincisi Başkent Üniversitesi Görsel İletişim Tasarım Programı öğrencisi Elif Berfu Genç'i kutluyor, başarılarının devamını diliyorum. Bu akşam bizimle olacak Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Devlet Konservatuarı sanatçılarından oluşan Çanakkale Quartete, festivalimize katkı sunan tüm sanatçılarımıza, değerli katılımcılarımıza, katkı sunanlarımıza teşekkür ediyorum. Troia Festivalinin kurucularına, artık hiçbiri hayatta olmayan, geçmişte her yıl gelip tam karşımda heyecanla programı izleyen o genç Troilalılara, cesur Çanakkalelilere şükranlarımı sunuyor, rahmetle anıyorum. Yarın 17.ci ölüm yıldönümü olacak Anadolu, Troia ve arkeoloji sevdalısı hemşerim Prof. Dr. Manfred Osman Korfman'ı da saygıyla anıyor, Troia'nın bir Anadolu medeniyeti olarak kabulü adına eşsiz çabaları, kentimiz kültürel hayatına katkıları için şükranlarımı sunuyorum, ışıklar içinde uyusunlar.”

HOMEROS BİLİM KÜLTÜR SANAT ÖDÜLÜ İLE FESTİVAL AFİŞ YARIŞMASI ÖDÜLLERİ VERİLDİ

Başkan Gökhan konuşmasının ardında 59. Uluslararası Troia Festivali için düzenlenen afiş yarışmasında birincilik ödülünü alan Elif Berfu Genç ve yarışmada mansiyon ödüllerine layık görülen Şeyma Altın ve Seyit Harun Ergün'e ödüllerini takdim etti.  Başkan Gökhan ardından bu yıl Homeros Bilim Kültür Sanat Ödülünü alan Çanakkale- Tübingen Troia Vakfı adına ödülü Vakıf Başkanı Enver Sadık Yılmaz'a verdi. Ödül için Başkan Gökhan'a teşekkürlerini ileten Yılmaz; Bu seneki Troia Festivali kapsamında, her sene verdiğiniz Homeros Ödülü için vakfımızın seçilmesi, bizleri çok mutlu etti. Bu ödül, bizler için gerçekten çok anlamlı ve yıllardır Troia ve Troias için ciddi çalışmalar yapmış olmamızın karşılığıdır. Hatırlanmak, fark edilmek ve takdir edilmek, motivasyonumuzu mutlaka olumlu yönde etkileyecektir. Kurucumuz, Manfred Osman Korfmann'ı maalesef 17 sene önce 11 Ağustos'ta kaybettik. Yarın kendisinin ölüm yıldönümü. Bu vesile ile kendisini rahmetle ve şükranla anıyoruz. Nurlar içerisinde yatsın” şeklinde konuştu.
Troia Antik Kenti'nde düzenlenen resmi açılış töreni, ödül töreninin ardından Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Devlet Konservatuarı sanatçılarından oluşan Çanakkale Quartete'nin sahnelediği müzik dinletisi ile sona erdi.

Ogün İnal