Çanakkale Geçilmez önemli bir düstur, önemli bir duruştur. Milli ruh ve hareketin bir göstergesidir.

Bundan tam yüz dokuz yıl önce geçirmedik. Vatanın işgaliyle sonuçlanması muhakkak gibi görünen bir savaşı kazandık. Özünde askeri işgal ve bir ulusu yok etmeye çalışan emperyalist hareketin önünü kestik ve tüm dünyaya meydan okurken, aynı zamanda örnek olduk.

Vatan bir ulusun, ortak paydaşların coğrafyasıdır. Çanakkale savaş alanlarını gezen herkes görmüştür paydaşlarımızın bütün Türk coğrafyasından olduğunu. Şehitlerimizin künyelerine bakınca ne kadar geniş bir coğrafyamızın, ne kadar geniş bir coğrafyada paydaşlarımızın olduğunu hissetmek mümkündür.

Künyelerinde Bağdat, Kerkük, Musul, Halep, Şam yazan soydaşlarımız, din kardeşlerimiz var Çanakkale savaşlarında. Şimdi bu topraklarda kan gövdeyi götürüyor ve yarın ne olacak belli değil. Çanakkale’nin nerede olduğunu dahi bilmeden seferberlik ilanına heyecanla asker gönderen bu topraklarda milletin hiç tadı tuzu yok.

Çanakkale’ye koşarak gelip şehit düşen Filistinli, Kudüslü, Gazzeli onlarca şehidimiz var. Şimdi bu topraklarda canlar yanıyor.

Küreselleşme hareketi, yaklaşık 50 yıldan bu yana hızlı bir şekilde devam etmektedir. Bilişim dünyasındaki gelişmelere göre kapalı kalmanın anlamı da yoktur. Dünyaya açılmak, kaynak kullanımı ve paylaşımı için gerekli görülmektedir. Hak ve adaletin korunduğu, insan haklarına saygı duyulduğu sürece küreselleşmeye karşı durmak gereksizdir. Ancak, küreselleşme hareketi nitelik olarak kaynakların etkin kullanımı ve paylaşımı özdeğinden çok uzaktır. Çıkış felsefesinin özünde de yoktur. Vitrini çok güzeldir. Sonuçlarına bakılacak olursa, kaynaklarını paylaşıma açan ülkelerin tamamı fakirleşmeye devam etmektedir. Diğer bir deyişle kaynaklarını yabancı sermayeye teslim eden ülkelerin parası değersizleşmekte ve ekonomisi bozulmaktadır.

Yabancı sermaye kısa adıyla da tanımlanan küresel emperyalizme Türkiye de kapılarını açmıştır. Teknolojiden kaçılmaz elbette. Teknolojiyi yenilemek, kaynakları daha etkin kullanmak için şarttır. Teknolojiyi üretmeyince adına yabancı sermaye deyip verimliliğin arttırılması felsefesiyle özelleştirme, ayrıca özel sektörün yabancı ortak bulma hevesleri ne yazık ki, ülke kaynaklarının belli alanlarda adeta sömürülmesine neden olmaktadır. Dağdan akan suyun tüketiciye ulaştırılması için yabancı sermayeye ihtiyacın olmaması gerekir. Çok kazanan iletişim sektörünün yabancı ortaklara ihtiyacı olmadan kendini geliştirmesi beklenir. Hatta birçok sektörün artan kaynaklarla yabancı ülkelerde dahi yatırım yapma yeteneğinde olması gerekir.

Çanakkale’yi geçirmeyen coğrafyada neler oluyor doğru anlamak gerekiyor. Altınını, madenini yabancı şirketler işletiyor. Türk firmaları sadece taşeronluk yapıyor.

Çanakkale geçilemedi, birçok ülkenin bağımsızlığına yol gösterici oldu. Yenilmez sanılan İngilizler yenildi. Hindistan ve Pakistan gibi iki güçlü ülke dahi sömürgeleriydi.

Artık sınırları korumakla bağımsız olunmuyor. Emperyal zihniyet askeri işgali kaldırdı, ekonomik işgalin daha kolay olduğunu gördür. Dolayısıyla bağımsız olabilmenin yolu artık ekonomik bağımsızlıktan geçiyor.