TBMM Bütçe görüşmelerinde İzmir Milletvekili Haydar Altıntaş’ın yaptığı konuşma ve konuşmasındaki tespitler, memleketin ne kadar kötüye gittiğini apaçık gösteriyor.

Sayın Altıntaş’ın tespitleri özetli şöyle:

Bütçe, tüyü bitmemiş yetimin hakkıdır; bütçe, hayatımızın üç yüz altmış beş günüdür; bütçe, devletimizin imkân ve kabiliyetidir. Bir demokraside devlet ve millet barışıklığının temeli vatandaşın ödediği vasıtasız vergilerin gayrisafi millî hasılaya oranıyla ölçülür. 1979 yılında Türkiye'nin nüfusu 40 milyon 500 bin, gayrisafi millî hasılası 136,9 milyar TL; gerçek usulde gelir vergisi mükellef sayısı 1 milyon 200 bin, alınan vergi ise 14,7 milyar TL'dir. Bu, gayrisafi millî hasılanın %10,7'sine denk gelmektedir.

2022 yılında kaynakta kesilen vergi geliri mükellefleri hariç tutulduğunda gerçek usulde gelir vergisi mükellef sayısı ancak nüfus 1 kattan fazla artmış olmasına rağmen 1,9 milyona çıkmış, alınan vergi ise 183,6 milyar lira olmuştur. 2022 yılı gayrisafi millî hasılayı 8,7 trilyon lira olarak kabul edersek dolayısıyla gerçek usulde gelir vergisi mükelleflerinin ödediği vergi gayrisafi millî hasılanın %2,1'ine denk gelmektedir. Bu da vergi düzeninin devlet ile millet arasındaki kardeşliği, barışıklığı ve uzlaşmayı ne kadar sağlayıp sağlamadığının örneğidir.

Saygıdeğer üyeler, Sayın Başkan; 1979 koşullarında ÖTV yok, KDV yok, peşin vergi yok, yollarda jandarma, polis, vergi denetimi yok, kontrol yok, fiş yok, e-fatura yok, SWITF denetimi yok ama buna rağmen yıl sonunda defterini eline alıp gidip muhasebecisiyle devletine vereceği vergiyi getirip veren gönüllü bir vatandaş kitlesi var. Bu, bugün bizim, devleti yöneten insanlar olarak hepimizin şapkayı önümüze koyarak ciddi ciddi düşünmemiz gereken bir rakamdır. Çünkü bununla birlikte Türkiye'de gelir dağılımındaki adalet de şiddetle bozulmuş, gelir dağılımındaki adaletin bozulması iç barışı da tehdit eder noktaya gelmiştir.

Değerli arkadaşlar, Sayın Bakanın huzurunda söylemek istiyorum: Türkiye bir ithalat cennetidir, bunun en açık ifadesi KDV tahsilat rakamlarında gözükmektedir. Bu yıl eylül ayı sonu itibarıyla tahsil edilen KDV'nin 341 milyar lirası dâhilde tahakkuk edendir, 643 milyar lirası ithalattan alınan KDV'dir. Biz vergi gelirlerimizi artırmak için mi bu kadar ithalatı serbestleştirip pompalıyoruz, bunu anlamakta çok sıkıntı çekiyorum.

Sayın Bakan, değerli üyeler; Ticaret Bakanlığının Türkiye'nin ticaretinin düzenlenmesinde iç ve dış ticarette bağlı kurumlarıyla beraber tartışılmaz önemli görevleri vardır. Bu önemli görevleri ifa eden kurumlardan bir tanesi serbest bölgeler ve dâhilde işleme rejimidir. Çok iyi niyetlerle ihracatımızı teşvik için getirilmiş olan bu iki müessese bugünkü kontrolsüz uygulamaların sonunda ekonomiye ve ticarete fayda sağlamak yerine zarar getirir hâle gelmiştir. Bugün -görünür görünmez "ithalat cenneti" dedim, bir şey söylemek istiyorum- Suriye'den zeytinyağı ithal edilmektedir. Türkiye, dünyanın en önemli zeytinyağı üreticilerinden biri olmasına rağmen, zeytinyağı üretiminin başkenti sayılabilecek Ayvalık, Ege, Akhisar ve başka yerlerde bir tek lisanslı deposu bile bulunmayan Ticaret Bakanlığının Suriye'deki zeytinyağını depolamak ve oradan Türkiye'ye nakletmek için kurduğu depolar mevcuttur. İhraç kayıtlı olarak Türkiye'ye getirilen bu zeytinyağının kalitesi bizim zeytinyağlarımızdan bozuk olmakla beraber, yurt içindeki zeytinyağına karıştırılarak satılmasına göz yumulmakta, bununla sadece fiyatların indirilmesi hedeflenmektedir. Bu yolla fiyatları indirmek mümkün değildir. Fiyatları arttıran mesele maliyetlerdeki artıştır. İthalat yapmak yoluyla, çiftçiyi, üreticiyi, köylüyü, esnafı dövmek suretiyle fiyatları düşüreceğinizi düşünüyorsanız, geçici bir süre düşünseniz bile bir müddet sonra yeniden bu fiyatlar paklamak suretiyle esasen vuracağı kitle tüketicidir. Bu tür bir yöntemin kimseye hiçbir faydası yoktur.

Memleketin geldiği nokta işte böyle. Enflasyonla mücadele maskesi altında yandaşları kazandıran, çiftçiyi, üreteni bitiren bir iktidar var ne yazık ki.