Hem de ne iğrenç! İnsanlık adına nasibini alamamış, dünyanın gücü olduğunu sanan bir takım iğrençler ordusu.

Bizim güçlerimize roketatar ile sardırtacaksın,
Sonra te İçişleri Bakanlığımızın yanına kadar gelip bomba patlatacaksın,
Bir de üzerine kalkıp İHA düşüreceksin.
Yüzsüzlük gösterisi ile utanmadan “Üzücü bir olay” diyeceksin.
.
Utanmazlar, sıkılmazlar…
.
Doymadınız be!
Gözünüz petrolle doymadı, insan kanı içmeye başladınız.
.
Amerikalardan gelip, Ortadoğu’da ahkâm kesmek ha!
Yazık size.
.
İHA’mızı düşürünce bizim duracağımızı mı sanıyorsunuz?
.
Elin teröristleriyle işbirliği yaparken bizim susacağımızı mı sanıyorsunuz?
.
Üç tane bomba ile susacağımızı mı sanıyorsunuz?
.
Vay efendim, “Türkiye bölgeden çekilsin”miş…
.
Oldu canım!
Siz de fink atarsınız artık.
Meydan size kalır,
İstediğinizi vurur,
İstediğinizi katledersin…
.
İstediğiniz ülkeyle kedi fare gibi oynar,
İstediğiniz petrolü babanızın malı gibi sabah kahvaltısında içersiniz.
.
Kullandığın çapulcu ordusu, bir gün sana da döner hiç merak etme.
Bu yaptıklarınız unutulmaz,
Hiç biri yanınıza kalmaz,
Karşılığını gün gelir alırsınız…
Bunu da kafanıza iyice sokun…
 
BİR TRANSFER
Beşiktaş haberlerinden bilirsiniz.
Sene başında takımın dört mevkiinde eksik tespit etmiş.
Bu yöneticilere aktarılmış.
Transfer sezonu başlamış.
.
Listede bulunanlar, “Pahalı” diye alınmamış ve bunlar rakip takımlara gitmiş. (ki oralarda takımlarını uçurmuşlar)
.
Bir dolu ucuz ucuz futbolcu transfer edilmiş ama eksik olan yerler hala duruyor.
.
Meşhur fıkra var:
Üç arkadaş tren istasyonuna gitmişler. İçlerinden biri gişeye yaklaşıp bilet almış ve trenin kalkmasına ne kadar zaman olduğunu sormuş “Bir saat on beş dakika” cevabını alınca arkadaşlarına dönerek:
-“Daha çok var, hadi gidip şu karşıki kafede çay içelim” demiş.
Gitmişler.
Oradan buradan derken lâf lâfı açmış, birden tren düdüğüyle kendilerine gelmişler.
Hemen kalkmışlar ve koşmaya başlamışlar İçlerinden ikisi; biri bir vagona, diğeri başka vagona zar zor yetişmiş.
Üçüncü ise geride kalmış ve yetişememiş.
Bir süre dövündükten sonra başlamış katıla katıla gülmeye.
Durumu gören istasyon memuru dayanamayıp sormuş:
-“Hem treni kaçırdın hem gülüyorsun!”
-“Nasıl gülmeyeyim! Onlar beni uğurlamaya gelmişti…”
.
Bizim Beşiktaş hep aynı.
Şimdi de Hoca istifa etti.
Seçimli kongre kararı alındı.
1 transfer yüzünden kulüp ne hale geldi.
Yazık!
 
AYI RÜSTEM
Bizim kahvenin gediklileri sabah kahvesinde buluştuklarında gündemi tartışıyor.
Son zamanlarda adalete taktılar.
Yok, hâkim adamı serbest bırakmış,
Yok, savcı tahliye istememiş filan fıstık.
Dayanamadım bir gün dikildim karşılarına;
“Yahu size ne? Siz hâkim misiniz? Savcı mı? Kanun bilmesiniz, hukuk bilmezsiniz. Karışmayın öyle her işe…”
Tabi beni epey haşladılar.
Cahilliğimden faydalanıp anlamadığım kelimeleri kullandıkları cümlelerle dövdüler neredeyse.
.
Kendi kendime bir daha bunların işlerine karışmam kararı aldım.
.
Ama başıma neler geldi sonra…
.
O sabah yine sabahın köründe kahveyi açmışım, temizlikler bitmiş, çayı demlemişim, kahvenin önünde keyif çayı içiyorum.
Birden son model siyah renkli iki araba kahvenin önünde durdu.
İçinden kara ceketli bir sürü adam çıktı ve selamsız, sabahsız yanıma geldiler ve sert tavırlarla: “Birader! Buranın sahibi kim?” diye sordular.
“Önce bir selam verseydiniz?” dedim korkmadığımı göstermek için.
“Verdik say, cevap ver!”
“O an önümde dikilen üç kişiyi ayağa kalkarken paketlerim” diye düşündüm.
Hiç şansları yoktu.
Ama diğer 5 tanesini ne yapacağım?
Patronun “Kimseyle dalaşma” tavsiyesi aklıma geldi, durdum.
.
“Patron ben değilim, akşama geliyor” dedim, hayırdır siz ne istiyorsunuz?” diye de sordum.
Ayağını sandalyeye koymuş olan itici bıyıklı, serseri tipli herif cevapladı;
-“Patronuna söyle bize her ay çıkma yapacak. Biz de bunun karşılığı sizi koruyacağız.”
“Kimden?” demişim birden.
-“Kimden olacak, dış güçlerden…”
.
-“Bizim düşmanımız yok, kavgalımız yok, alacaklımız yok. Ne dış gücü?”
-“Birader senin dilin çok uzun. Ben ne diyorsam o… Akşam gelip alırız çıkmayı, siz de rahat edersiniz. Bu arada size gelip caz yapan olursa bize şu telefondan ulaşacaksınız. Okey mi?” dedikten sonra toparlanıp gittiler.
.
Arkalarından baktım, baktım…
“La havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azim.”
Bu ne şimdi durup dururken.
.
Neyse akşama geldi patron.
Olanları anlattım.
“Tamam, sen şu telefon numarasını ver bana, gerisini ben hallederim” dedi, “Sen merak etme, işine bak, kimseyle dalaşma yeter…”
.
Ertesi günü aynı adamlar sabahtan tekrar geldiler.
“Eyvah!” dedim içimden, “Şimdi pandiz kopacak…”
.
O kıl bıyıklı adam indi arabadan.
Tek başına geldi yanıma ve ayağını sandalyeye koyarak: “Birader kusura bakma dün yanlış yaptık galiba. Bir kusurumuz varsa affola…” dedi.
Ben, “Var birader” diye cevaplayınca adam tedirgin oldu;
“Hayırdır? Neymiş yanlışımız?” diyerek sordu:
“Birincisi mekâna gelirken selam vermediniz ki ben çok takılırım buna. İkincisi ise ayağını o sandalyeye koyup duruyorsun ama o bizim ekmek teknemizin bir parçası. Acayip uyuz oluyorum…”
.
Bunu hiç beklemeyen kıl bıyık, birden ayağını çekti sandalyeden ve “Kusura bakma birader, düşünemedim. Özür dilesem olur mu?” demesin mi?
.
Nerede o dün sabah gelip ahkâm kesen “Kıl bıyıklı adam?”, nerde şimdi kuzuya dönmüş “Tel bıyık?”
“Tamam tamam özür dile ve git. Bir daha gözükmeyin buralarda…”
.
Adam neredeyse hazır ol vaziyette “Özür dilerim birader” dedikten sonra arkasına bile bakmadan kayboldu adeta ortalıktan.
.
Ama ben bu olayın hikmetini pek anlayamadım.
Ne olmuştu da, Kıl bıyık kuzuya dönmüştü?
.
Bizim kahvedekiler olayları duymadıklarından, pek haberleri yok.
O sebeple mevzu olmadı.
.
Ama anladım ki, bu ülkede öyle elini kolunu sallayanın “Dış güçler bahanesi ile” haraç toplamaya kalkması kolay değil.
Ne idüğü belirsiz tel bıyıkların, kendi halinde rızkını kazanan insanlardan haraç toplaması kabul edilir gibi değil.
.
Bu ülke sahiplidir.
Nitekim sonucunu gördük.
Ayağımıza kadar gelip eşek gibi özür diledi…
.
Akşama patron gelince yanına çağırdı beni.
Olayı sordu.
Anlattım.
“Özür dilendiğini” söyledim.
.
“Tamam o halde, sen işine devam et” dedi.
Ben “Nasıl oldu patron?” diye sormaya kalksam da eliyle, “Sus” işareti yaptı, “Karıştırma oraları şimdi” dedi.
Olay kapandı.
Ama ben bu ülkede yaşananlara aklımın ermediğini anladım…