Simit satmakla ile başlayan ticari hayatım oldukça başarılı bir şekilde devam ediyor.

Simit fırının sahibi “Benden fazla satıyorsun Rüstem, yakında seni fırına ortak edeceğim” diyor şakayla karışık.
.
Neredeyse simit sarayına döndü bizim kahve.
.
Sabah işe giderken gelenler, akşam iş dönüşü uğrayanlar, gündüz muhabbete gelen gençler, yemek arası veren memurlar anlayacağınız işler iyi.
.
Benim ekstra kazancımı gören patron da memnun. En azından zam yapamadığı için artık bana üzülmüyor. Çay satışı da arttığından ziyadesiyle memnun kendisi.
.
Bu arada geçerken canı çeken garibanlara verdiğimiz hizmette cabası.
.
“Ağabey param bu kadar yarım simit alsam?” diyen de var.
Bizim gönlümüz zengin olduğundan para bile almadan veriyorum tam simidi kendisine.
.
Geçen pazardan fasulye aldım.
Yanında çuvallarla fasulye var kadının pazarcının.
1 kilo fasulyeyi tartarken 1 tanesini içinden aldı fazla diye.
Düşündüm.
“O bir taneyi müşterinin önünde alma bari.
Esnaflık bu değil” diye
.
İşte öyle bir gündü.
Yanında eşi ve dört çocuğu ile geldi biri.
Hallerinden yabancı olduğunu hemen anladım.
.
“Esselamun aleyküm” diye geldi yanıma.
“Ve aleykümselam” diye karşıladım kendisini.
.
Çocukların hali perişan.
Ayaklarındaki terlikler kopuk, yüzleri kir içinde, elbiseli yırtık-pırtık.
.
Kahvenin önündeki cam dolapta bulunan simitleri gösterip karnını ovaladı.
Belli ki simit istiyordu.
.
“Olur” dedim.
Oturttum onları masaya.
Önlerine birer simit koydum.
Birer de çay.
Çocuklara paşa çayı yaptım.
.
Sani kırk yıldır açmış gibi yediler.
.
“Neredensiniz?” dedim.
Pek anlamadı ama ne sorduğumu algıladı: “Suriye” dedi.
Anlamıştım zaten.
Üzüldüm insanlara.
Te oralardan kaçıp ülkemize gelmişlerdi.
Can derdindeydi.
O çocukların haline bakıp üzülmemek mümkün değildi.
.
Birer simit daha verdim.
“Şükran ya Seydi” diyerek teşekkür ettiler ve gittiler.
.
Aralarından baktım şöyle:
“Allah kimseyi yersiz-yurtsuz bırakmasın” diye içimden dua ettim…
 
ÇABA
Erdoğan: “Emeklilerimizi de enflasyona ezdirmemek için çabalıyoruz…” demiş.
Nedense 20 senedir bitmedi bu çaba…
 
DOĞRU DİZİLİN
Bu ülkede kimse açlıktan, yoksulluktan, ekonominin kötülüğünden bahsetmesin.
Zira vatandaşın gündemi bunlar değil.
.
“Peki nedir?” derseniz.
İşte ispatı.
.
Haber şu:
“Vatandaşların parlamentoya ilettiği dilek ve şikâyetlerini inceleyen TBMM Dilekçe Komisyonu gelen yüzlerce ilginç başvuruyu açıkladı. 1154 başvuru arasında Fenerbahçe’nin saha dizilişinin değiştirilmesi talebi var…”
.
Memlekette o kadar büyük dertler varken, vatandaşın derdine bakar mısınız?
Hem de işini gücünü bırakıp bu şikâyet dilekçesini yazmış.
.
Komisyon da işi gücü bırakıp cevaplamış:
“Söz konusu talep Dilekçe Komisyonunun yetki ve görev alanına girmemektedir…”
.
Sevgili İsmail Kartal;
Lütfen Fenerbahçe’yi sahaya doğru diz de şu vatandaşın gönlü olsun…
 
DERS VERİLİR
Her medeniyetin bir sonu olmuş tarih boyunca.
Hepsi de alınan yanlış kararlar neticesinde başlarına gelmiş.
“Kral, Sultan, Padişah, Han” kim varsa en başta, aldığı yanlış kararlarla ülkelerinin sonunu getirmişler.
.
Bunların içinde “Sümerler” de var.
Günümüzden 7-8 bin yıl önce Mezopotamya’ya yerleşerek yüksek bir uygarlık kurmuşlar.
.
Kurdukları uygarlıkta rahat ve rehavet içinde yaşarken, yıkılışından 100-150 yıl kadar önce yani günümüzden 4500 yıl önce Arabistan içlerinden “Akad” diye adlandırdıkları kavmin insanları, Sümer kentlerinde çalışmak için akın akın gelmeye başlamışlar.
.
Birçok Sümerli bunlara karşı çıksa da diğerleri ucuz ve kolay işçilik ve köle gözüyle baktıklarından göz yummuşlar.
.
150 yıl içinde işler değişmiş.
.
Akadlar kentleri yakıp yıkmış, Sümerleri öldürüp iktidarı ele geçirmişler.
.
Sümerlerin son günlerinde bir “Bilge Kil Tablet” de şöyle yazıyor:
“Fark edemedik geç kaldık.
Aman tanrım bu vahşiler hepimizi yok edecek. Tanrım bizi affet. Bizden sonra gelenler bunları okursa belki ders alır.”
.
“Geçmişini bilmeyeni gelecek; topa tutar!”
.
Tarih şöyle yazıyor:
“Akadlar egemen güç hâline gelene kadar Sümer kent kültürünü benimsemişler ve kendi katkılarıyla birlikte bu kültürün sonraki toplumlara aktarılmasında önemli rol oynamışlardır.
Kültürel süreklilik bağlamında çivi yazısını benimseyerek kendi dillerine adapte etmişlerdir.
Ayrıca Sümer dinini de benimsemişlerdir. Akadlar resmî devlet işlemleri ve din törenlerinde Sümerceyi kullanmayı sürdürerek geleneksel kültür oluşturmuş kurumlarla birlikte varlığını korumuştur.
Okuma-yazmanın öğretildiği dinî okullar bunların başında gelmektedir.
Yaklaşık olarak 1500 yıl sonra bile Yeni Asur Kralı Asurbanipal Kütüphanesinde Sümer dini ve edebi metinlerini kopyalama çalışmalarını sürdürebilmiştir.”
.
Bunu niye yazdım?
Bize hocalarımız devamlı olarak “Tarihten ders almak lazım” derlerdi.
Biz neyi kast ettiklerini pek anlamazdık.
Zira o vakitler tuzumuz kuruydu.
.
Ben yeterince dersimi aldım da almayanlarınız varsa, zahmet edip derslerini “Sümerlerden” alsınlar…
 
RAHMETLİ AZİZ NESİN
Haber:
“İstanbul merkezli 4 ilde düzenlenen operasyonda ‘Kargonuzu almadınız hakkınızda icra takibi başlatacağız’ yalanıyla dolandırıcılık yaptıkları iddia edilen 23’ü kadın 48 şüpheli adliyeye sevk edildi.”
.
48 kişi bir araya gelip milleti dolandıracağınıza, adam başı 1000’er lira koyup sermaye oluşturarak, “e-ticaret” tabanlı bir iş kursaydınız daha çok kazanırdınız.
.
Hani bazen Aziz Nesin’e hak vermemek elde değil…
 
MUCİZE
Adam hesap yapmış.
“Cebinde 350 bin TL’si olan bir yatırımcı, hiçbir riske girmeden, asgari ücretle çalışmadan, tüm ay boyunca evde yatarak aylık 11.660 TL para kazanabiliyor.”
.
“Bu rakam, birkaç gün içinde güncellenecek faiz kararına göre daha da artacak.
Muhtemelen 13-14 bin TL aylık getiri elde edecek.”
.
“350 bin TL’si olan herhangi bir kişinin dahi asgari ücrete eşdeğer bir rakamı kazandığı bu piyasanın sürdürülebilir olması zor.”
.
“Reel piyasa açısından ticaretle kazanılmayacak paraları faizden kazanmak mümkün. Dolayısıyla enflasyonun hızla düşmesi muhtemel. Hızla düşen enflasyon karşısında faizlerin bu seviyelerde çok uzun süre kalacağını düşünmüyorum.”
.
“Şayet faizlerin çok uzun süre bu seviyelerde kalacağını varsayarsak, bu faiz oranları karşısında kimse gidip 11.500 TL'ye maaşlı bir işte çalışmaz. İşlerin yoluna girmesi için olumlu. Sürdürülebilirlik açısından olumsuz.”
.
Boşuna “Ekonomistim” demiyor.
Bak!
İşsizlik bitti işte.
350 bin liran varsa, yan gel yat…
.
Para bankada duracak.
Adam para harcamayacak.
Enflasyon yere çakılacak.
.
Buna “Reis Mucizesi” derim ben…
 
Bizim Ekonomi:
OLMADI DEĞİŞTİRELİM
Adamın biri paraşüt almak için bir dükkâna girer ve satıcıyla konuşmaya başlar: “Affedersiniz ama ya paraşüt açılmazsa ne olacak?”
Satıcı: “Olur mu beyefendi yedeği var onu açarsınız!”
Müşteri: “Peki ya o da açılmazsa?”
Satıcı: “Ürünlerimiz garantilidir, getirin değiştiririz…”