Çanakkale Belediyesi yapımında karşı karşıya kaldığı çeşitli olumsuzlukların üstesinden gelerek Yeşil Yerel Yönetim Binası ve Kültür Merkezi’ni bitirdi ve hizmete soktu.

Biz de herkes gibi gezdik gördük.
Çok güzel.
Çanakkale’mize yakışır bir bina oldu.
.
Her yeni binada olduğu gibi ufak tefek kusurlar meydana gelebiliyor, zaten yapım şirketi de sabah-akşam bunları gidermeye uğraşıyor.
.
Kültür Merkezi içindeki salona atıfta bulunmak istiyorum.
Burası için bir isim düşünülüyor, bildiğim kadarıyla.
.
Çanakkale doğumlu olup, Çanakkale’nin haritada yerini bile bilmeyen birçok sanatçı ismi geçmiş aldığım duyumlara göre...
Ancak pek rağbet görmemiş ki hala bir girişim yok.
.
Aslında bunun için sağa sola bakmak gerekmiyor.
İçimizden biri ve dünyanın bildiği, tanıdığı “Saniye Can” var.
Hiç düşünmeden bu ismi oraya verelim.
.
Eğer bir sanatçı ismi verilecekse bu başkası olmamalı…
“Çanakkale Belediyesi Saniye Can Kültür Merkezi”
Veya:
“Çanakkale Belediyesi Saniye Can Toplantı ve Gösteri Salonu”
 
HAYDİ CANIM
‘KIYI KIYI’
Ülkelerde insanların kültürü arttıkça, eğitim seviyeleri daha da yükseldikçe onları yönetmek zorlaşıyor.
.
“Eğitim seviyesi arttıkça bizim oylarımız düşüyor” diyenleri unutmamak lazım, elimizde canlı örneği var.
.
Eğitimi ve kültürü yüksek insanlar kanunları iyi bildiğinden haklarını aramak için her türlü eylemin içine girebiliyorlar.
Bazı ülke yöneticilerince istenmeyen bir durumdur!
.
Ülkemizde ise eğitimin yüksek olduğu yerleşimlerde bazı olumsuz tavırlar sergilenebiliyor.
.
Misal;
Çeşme’de yaşayan bu kültürsüz vatandaşlar, kanundaki “Kıyılar halkındır” hükmünden yola çıkarak, kıyıları işgal eden otel, motel ve işletmelere hiç utanmadan savaş açmışlar.
.
Üzerinde,
“Koylar halkındır, halkın kalacak”,
“Kıyılar ücretsiz, halkındır”,
“Halkın plajı ücretli olmaz” şeklindeki anlamsız pankartlarla sahilde yürümüşler ve kıyıyı kapatan işletmeleri alkışlarla protesto etme cüreti göstermişler.
.
Peki sonra ne yapmışlar?
.
Azmak Koyu’nda bir araya gelerek toplantı ve yürüyüş kanunundan faydalanıp sözde “Havlu hareketi” başlatmışlar.
Çok ta ‘Tınnn!’
.
Bu eylem iktidarımızın bir kulağından girip, diğerinden çıkacak niteliktedir.
Siz kimsiniz ki yüce iktidarımıza ayar vermek istiyorsunuz,
Sizi gidi Fetö’cüler sizi.
Sizi gidi bölücüler, vatan hainleri sizi.
.
Sonra ne yapmışlar?
Onlarca kişi Anayasa ve Kıyı Kanunu’ndan kaynaklanan haklarını kullandıklarını söyleyerek, girişi 600 lira olan “Beach Club” ta güneşlenenlerin şaşkın bakışları arasında havlularını kumsala sermişler…
.
Asgari ücretin 3 simide yetmediği yerde, canından kanından biriktirdiği 600 lirayı eli titreyerek verip denize giren o masum vatandaşları rahatsız etmeye, onları korkutmaya, gerginlik çıkaramaya hakkınız var mı?
.
Komünist bunlar.
Okudukça komünistleşiyorlar.
.
Peki ya sonra ne yapmışlar?
Biliyor musunuz?
.
Çeşme ilçesinde bir araya gelen çeşitli dernek ve platformlar, “Beach Club” önüne havlu serip güneşlenmişler.
.
Akılları sıra “Havlu hareketi” başlatacaklar.
.
Ulan siz kim, hareket başlatmak kim?
Biraz daha ileri giderseniz hareketin alasını görürsünüz.
.
Adam oraya alnının teriyle milyonluk tesis yapmış, emek harcamış, paralar dökmüş sen git plajına havlu serip güneşlen!
.
Vay vay vay!
Bunların asıl amacı Avrupa’da başlayan “Havlu Hareketi”ni ülkemizde bölücülüğe çevirerek kullanmak.
.
Bunların amacı hak istemek değil, kaos çıkarmak.
Tam bir bölücülük hali.
.
Bir de hiç utanmadan şu açıklamayı yapmışlar;
“Doğal koruma bölgesi olan bu alana binlerce ton beton döküldü, binlerce metrekare kaçak yapı yapıldı.
Sahilden geçen halkın kullandığı yol dahi kapatıldı, arkalardan ardıç ağaçları kesilerek işletmenin keyfince yeni yol açıldı.
Kamuya ait, size, bana ait araziler işgal edildi, üzerindeki bitki örtüsü kazınarak otopark yapıldı, personel lojmanları yapıldı.
Bu doğamıza kıyım, bu vatandaşlık haklarımıza saldırı 4 yıldır devam ediyor.”
.
“Kaçak yapı miktarı da işgal de artmış. Biz Ankara’daki devlet büyüklerimize anlatıyoruz, bize ‘yasa ve şartname halkı koruyor’ deniyor.
Biz de burada bu kıyımı ve haklarımızın nasıl gasp edildiğini, kıyılarımızı işgal eden özel işletmelerin nemenem bir şey olduğunu bir kez daha göstermek istiyoruz.”
.
“Anayasa, Kıyı Kanunu, İmar Kanunu, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu doğayı, kıyıları, vatandaşı korumaya yetmedi ve halk doğanın, ‘Beach Club’ terörünün kurbanı oldu.”
.
Hadi oradan!
Siz ne anlarsınız haktan, hukuktan!
.
Ülkemizi yöneten iktidarın, bu tip basit ithamlarla ortada dolaşanları kaile alacak zamanı yok.
.
İktidarımız dünyada ülkemizi ilk sıraya koymak için sabah akşam çalışırken, böylesine ne idüğü belirsiz kültürlülerin ortaya çıkıp ithamlarda bulunması inanılacak gibi değil.
.
Yazık size!
Şunu iyice okuyun ve kulağınızın arkasına koyun;
Bu vatan hepimizin.
Hepimiz aynı gemideyiz.
Ancak;
Kimimiz ön tarafta ve üstte,
Kimimiz arka tarafta ve altta…
.
Yoksa itirazınız mı var?
.
Yoksa siz;
Pazardaki domates fiyatlarını belirleyen Yaratandan daha mı iyi bileceksiniz?
 
İTİBAR!
“İtibardan tasarruf olmaz” şeklinde başlayan cümlelerle okuduğum bu alıntı yazıyı sizlerle paylaşmak istedim.
“Kaybetmekte olduğumuz değerlerimizin hangi noktaya geldiğini hep beraber görelim” diye.
.
Yıllar önce, İzmir ile Çeşme arası seyahat eden bir minibüsü, polis kimlik kontrolü için durdurur.
.
Ayakta seyahat eden bir kişinin kimliğine bakan polisler dona kalır.
İçişleri Bakanlığı tarafından verilen kimlikte, “Bilecik Valisi” yazmaktadır.
.
İlk şaşkınlığı atlatan polisler; “Sayın valim sizi biz götürelim…” teklifinde bulunsalar da; “Teşekkür ederim. Tatildeyken, devletin aracına binmem” yanıtını alırlar.
.
Görev yaptığı, Bilecik, Erzincan, Manisa illerinde sabahları makama yürüyerek giden, Ankara’ya valiler toplantısına kendi biletini alarak otobüsle giden bu kişi, gazeteci-yazar Saygı Öztürk’ün ağabeyi, Emekli Vali Refik Arslan Öztürk’tür…
.
Şimdi konvoylarla gidilmelere bakılınca nasıl “Çağ!” atladığımızı ve “İtibar kazandığımızı!” anlamamız lazım.