2. tura yaklaşıyoruz. Bu Pazar hep beraber sandık başına gidip, bizi 5 sene yönetecek olan Cumhurbaşkanını seçeceğiz.

Ama bu Cumhurbaşkanı klasik şeklide değil, hükümet kurarak bizi, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ile yönetecek.
.
İktidarın başı olarak partili Cumhurbaşkanı bize hiç uymadı.
Devlet ile partinin bir arada olması, Cumhurbaşkanının devlet temsili ile mi, yoksa parti temsili ile mi konuştuğu bir türlü anlaşılamadı.
Partiyi devlet yerine koyduğunuzda sıkıntılar çıktı zaten.
.
Diğer parti başkanlarına hakaret demokrasi sayılırken, iktidardaki parti başkanına hakaret Devlete hakaret sayıldı.
.
Geçtiğimiz yıllarda Cumhurbaşkanlarına yapılan hakaretlerle karşılaştırdığımızda da bunu net olarak görüyoruz.
.
Recep Tayyip Erdoğan döneminde Cumhurbaşkanına hakaret davalarında sanık sayısı bir önceki döneme göre 19 katına çıktı.
.
İnsanların aslında devlete hakaret gibi bir derdi yok.
Ama en ufacık bir sözlü veya yazılı sataşma Devlete yapılmış sayıldığından dava sayısı haliyle katbe kat arttı.
.
www.doğrulukpayi.com sitesinden aldığım rakamları sizlerle paylaşmak istedim.
.
Cumhurbaşkanına Hakaret Kanunu Nedir?
1961’den beri yürürlükte olan bir kanun.
Kanun, bugün 5237 sayılı TCK’nın 299. maddesinde  “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” kısmının, “Devletin Egemenlik Alametlerine ve Organlarının Saygınlığına Karşı Suçlar” kapsamında bulunuyor:
Madde 1- Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Madde 2- Suçun alenen işlenmesi hâlinde, verilecek ceza altıda biri oranında artırılır.
Madde 3- Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır.
.
Cumhurbaşkanına hakaret davaları ak parti iktidarında rekor kırdı
Adalet Bakanlığına bağlı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü’nün yayımladığı verilere dayanarak 1986 yılına kadar geri gidilebiliyor.
Verilere göre geçmiş cumhurbaşkanları döneminde cumhurbaşkanına hakaret davalarındaki sanık sayıları şu şekildeymiş:
1. Cumhurbaşkanı Kenan Evren döneminde davalardaki sanık sayısı 340,
2. Cumhurbaşkanı Turgut Özal döneminde bu sayı 207,
3. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel döneminde 158,
4. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer döneminde 163,
5. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül döneminde 848,
6. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk döneminde 6033 oldu. 2022 itibarıyla sanık sayısı 16.753…
.
Cumhurbaşkanlığına hakaret davalarındaki ilk önemli artışın, bir önceki döneme göre %420 artış ile Abdullah Gül döneminde yaşandığı görülüyor.
.
Bir önceki döneme göre artış oranında ilk sırada ise Erdoğan, Abdullah Gül dönemine göre 19 kat artan sanık sayısıyla yer alıyor.
.
Erdoğan döneminde artış ilk görev süresinin bitimine dek kendini göstermişti.
Bu sürede Gül dönemine göre cumhurbaşkanına hakaret davalarında yargılanan sanık sayısı %611 artmıştı.
.
Cumhurbaşkanına hakaret etmek 2017 Anayasa değişikliğinden önce bağımsızlık ilkesine bağlı olmak zorunda olan cumhurbaşkanları nezdinde “Millete ve devlete karşı suçlar”, “Devletin egemenlik alametlerine ve organlarının saygınlığına karşı suçlar” kapsamında yer alıyordu.
2018 Anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanlarının siyasi bağımsızlığı ilkesi kaldırıldı.
Cumhurbaşkanı bugün hem devletin egemenliğini temsil eden bir organ, hem de siyasi partisini temsil eden bir şahıs.
.
Dolayısıyla, hakaret addedilen sözün Türkiye Cumhuriyeti devletine mi, yoksa cumhurbaşkanının şahsına mı söylendiği muğlak bir halde.
.
2022 Adalet İstatistiklerine göre Cumhurbaşkanına Hakaret suçunda sanık olan güncel kişi sayısı 16.753.
Bu 16.753 kişiden 1377’si ise çocuklardan oluşuyor.
.
Diyeceğim o dur ki:
Bu sistemde her hakaret Cumhurbaşkanlığına yapılmış sayılıyor, bu da bizim gönlümüzü kırıyor…
 
PARFÜM KOKUSU
Çanakkale’de yaşayıp Sarıçay’ı bilmeyeniniz yoktur.
Hele hele temizlenmesi konusunda yapılan tartışmaları, ıslah edilmesi konusunda yapılan girişimleri duymayanınız yoktur.
.
Ben bildim bileli bu tartışmalar yapılır.
.
Sonuç?
Sıfır, elde var sıfır.
.
İşin özü şu:
Sarıçay’ın etrafının temizliği, düzenlenmesi Çanakkale Belediyesi’ne ait.
İçinin temizliği ve ıslahı DSİ’ye ait.
.
İki kurum birbirleri ile uzlaşamayınca, olan bize oluyor.
.
Sarıçay’ın son halini bilmeyenler için yazıyorum;
Şu anda resen lağım kokuyor.
Birinci sebebi (daha önceden bilindiği üzere buraya iki köyün kanalizasyonunun akması) şimdi hala akıyor mu bilemedim.
.
İkincisi ise Sarıçay’ın başındaki Atikhisar Barajı’ndan su salınmadığı için neredeyse durgun su kıvamında.
Böyle olunca dibinde oluşan çamurda Anaerobik bakteri oluşumu meydana geliyor.
Bu bakteriler ise metan gazı üretiyorlar.
Çayın içinden çıkan kabarcıklar bunu gösteriyor.
Ağır kokulu metan gazı (Bataklık Gazı da denir) bu kokuya sebep oluyor.
.
Eğer bu gaz yoğunlaşır da birisi yanlışlıkla ateşle yaklaşırsa vay halimize.
Resmen gümler.
.
Aynı metan gazı, çöplüklerde de meydana geliyor.
Bu gaz sıkışması ateşlendiğinde bomba gibi patladığından çöplüklerde sürekli olarak gazı tahliye etmek için, çöp dağlarına demir borular saplanır.
.
Gelelim bizim çaya.
Bataklığa dönüşen Sarıçay için derhal harekete geçilmeli ve Çanakkale bu lağım kokusundan kurtulmalı.
.
Bizim gazetenin yaptığı habere göre temizlenme süreci başlamış galiba.
Tahminim Belediye Başkanlığı seçiminde aday olduğunda “Sarıçay’ın temizleneceği ve ıslah edileceği” sözünü veren ve şimdi AKP’den milletvekili seçilen “Ayhan Gider’in bir girişimi vardır” diye düşünüyorum.
.
Bizim için kimin yaptığı değil, nasıl yapıldığı konusu daha önemli.
Bir an önce temizlensin ve Çanakkale bu parfüm kokusundan kurtulsun…
 
ANLAMAK MÜMKÜN DEĞİL
Türkiye 3 günlük bayram tatilini yaşadı.
19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı çeşitli etkinliklerle kutladık.
.
Çeşitli kentlerde “Fener Alayı” yapıldığı halde bizim şehirde yapılmadı.
Neden?
.
Zaten daha önce stadyumlarda coşku ile kutladığımız bayramlarımızı mumla ara olmuşken, şimdi de fener alayı yok.
Hani diyorum, Milletin bir araya gelmesi mi korkutuyor birilerini?
“Seçim öncesi aman ha” düşüncesi filan?
.
Atatürk ve düşünceleri ile problemleri olanlar, “Ayyaş” şeklinde yakıştırma yapanlar tatil yapmaya gelince bizden önce sokağa fırlıyorlar maşallah.
.
Yine 3 günlük tatilde her yer doldu.
Çanakkale’de yemek yiyecek yer yoktu kalabalıklardan.
Oteller ağzına kadar hınca hınç doluydu.
Güzel elbet.
Özlediğimiz şey bu.
Şirketler, esnaf para kazansın istiyoruz.
Turizmin bize de faydası olsun diliyoruz.
.
Tek sıkıntımız ulaşımdı.
Ne oldu?
İktidar koskocaman bir köprü yaptı.
Allah razı olsun.
(“Birileri hani karşıydın, ne oldu?” diye sorabilir.
Ben yapımına değil, ihale ediliş şekline karşıydım.
Günlük geçiş garantisine karşıydım.
Maliyetine karşıydım sadece.
Onu da belirteyim.)
.
Bu köprü olmasına rağmen feribot kuyrukları yine diz boyuydu.
.
Şimdi,
Köprü fiyatı 200 lira.
Feribot 135 lira.
Arada 65 lira var.
İnsanlar bu küçücük fark için çile çekiyorlar iyi mi?
.
Daha önce bu kuyruklarda bekleyenlerle röportaj yapmıştık:
“Çanakkale’ye köprü yapılsın” demişlerdi, şimdi 65 lira için kuyrukta çile çekiyorlar.
Bu milleti de anlamış değilim…