DERS ALMALIYIZ Konumuz elbette deprem olacak.

Zira ülkemizde son yüzyılın en korkunç depremini yaşadık.
.
Şimdilerde arama-kurtarma ekiplerimiz zaman ile yarışıyor.
Depremin 10 vilayette meydana gelmesi, yıkımın büyük bir alana yayılması koordinasyonu da zorlaştırıyor.
.
Ülkemizin dört bir yanından gönderilen barınma ve gıda yardımlarının ulaştırması için verilen çaba oldukça değerli.
.
Kimse aç veya açıkta kalmayacak.
Acılarımızı ise kalbimize gömerek yaralarımızı hep beraber saracağız.
.
Kalbimizde yara olarak kalacak tek şey bizim içimizi acıtacak:
“Neden zamanında önlem alınmadı…”
“1999 depremi dahil onca depremden neden ders çıkarılmadı?”
.
Profesörün dediği gibi;
“Önümüze gelecek en önemli proje, depremlerle ilgili olandır…”
.
Hep beraber el ele vererek depreme dayanıksız tüm evleri yıkarak, yenilerini yapıp, depreme hazır olmalıyız.
.
Depremin değil, binanın öldürdüğünü de unutmamalıyız.
.
Bu depremde de gördük ki yeni binalar yıkılmış.
Bu depremden artık ders alıp:
Hem bina yönetmeliğini,
Hem kontrol yönetmeliğini,
Hem de ceza kanunlarını tekrar gözden geçirmeliyiz…
 
DEPREM OLUŞUMU
Deprem konusu bir bilim.
Bu konudaki akademisyenler yıllarını vererek çalışmalar yapıyor ve verileri bizlere sunuyor.
.
Neden?
.
“Hem fay hatlarını bilelim,
Buralarda yapılaşmaya izin vermeyelim,
Hem de depreme önlem alalım” diye.
.
Bu kadar ikaza rağmen hala bu kadar çok zarar görüyorsak onları dinlemiyoruz demektir.
.
Bilime inanmıyoruz demektir.
.
Bu da bize yakışmıyor.
.
İşte internetten depremle ilgili bulduğum bir yazı.
Depremle ilgili.
Belki biraz bilgimizi, biraz da genel kültürümüzü artırırız.
Ne dersiniz?
Okumaya değer…
.
Yerkürenin kıtalar ve okyanusları taşıyan katı kabuğuna “Litosfer” deriz.
Litosfer ise yekpare tek parça bir kabuk değildir.
12 levhaya bölünmüştür.
“Bu levhalar, basit bir benzetme ile suyun üzerinde yüzen sal gibi hareket ederler.”
Üzerinde yüzdükleri katmana “Manto” denir.
.
Bu katmandaki Magma, iç ve dış çekirdekteki radyoaktif ve ısıl reaksiyonlardan dolayı hareket eder.
.
Bu hareket; aşağı, yukarı ya da yanal olabilir.
Volkanları oluşturan ve devasa levhaları hareket ettiren işte bu magma hareketleridir.
.
Ülkemizi etkileyen levhalara bakarsak;
Kuzeyimizde devasa bir “Avrasya Levhası” vardır.
Güneybatımızda yine devasa bir “Afrika Levhası”,
Güneydoğumuzda ise “Arabistan Levhası” vardır.
.
Afrika levhası, kabaca yılda 22 mm hızla kuzeye doğru hareket halindedir.
Bu hızla sıkıştırarak yaklaşık 65 milyon yıl sonra Akdeniz’i yok edecektir.
.
Öte yanda Arabistan Levhası da yılda yaklaşık 18 mm hızla Anadolu levhasını yukarı doğru itmektedir.
.
Yani bir benzetme ile açıklarsak;
KuzeY Anadolu fay hattı ile Doğu Anadolu fay hattı arasında sıkışan Anadolu Levhası, elimizle sıkıştırmaya çalışırken elimizden kaçan ıslak sabun gibi batıya hareket etmektedir.
.
Bu hareketler milyonlarca yıldır sürdüğü gibi, yerküre yok oluncaya kadar sürecektir.
Coğrafi konumumuzdan dolayı ilelebet güneyimizdeki iki levha bizi sıkıştırmaya devam edecek.
.
Anlayacağınız, bu depremler daima hayatımızın bir parçası olacak.
.
Etrafta dolaşan saçmalıklardan da birkaçına değinelim:
Birisi “Fay koptu!” yazmış bir yerlerde.
Fay dediğiniz bir ip ya da boru değildir, kopsun.
Fay, bir çatlaktır.
İki levha arasındaki boşluk ya da sınırdır. Nasıl ki camınızı boydan boya kat eden bir çatlağa koptu diyemezseniz, fay’a da koptu diyemezsiniz.
.
“Amerika’nın bir gemisi bilmemde dalgası gönderip tetiklemişmiş…”
Şöyle söyleyeyim:
Bu depremde hareket eden kara parçasının kütlesini ‘Ton’ cinsinden ve onu hareket ettirmek için ihtiyaç duyacağın enerjiyi ‘Joule’ cinsinden ifade etmeye, matematik ve fizik bilgisi yetmez bu masalı yayan şapşalın.
.
Bir levha hareketi çok uzun süredir engelleniyorsa orada çok ciddi bir gerilim birikir.
Deprem riski gittikçe artar.
Mesela:
“Bu yeni deprem 510 yıllık bir zorlamanın sonucu gerçekleşen bir hareketti.”
Olacağı kesin bir depremdi.
Bölgeyi yakından inceleyen jeologlar riskin iyice arttığını raporladılar ama kimse dinlemedi alışık olduğumuz üzere.
Ancak şu da kesin ki, şu anki bilgi ve teknolojimizle deprem saati ve gününü bilemeyiz.
.
Son olarak;
Doğa karşısında çok-çok-çok önemsiz ve çaresiziz.
Doğanın işleyişi imkân verdiği sürece yaşamımız devam edebilir.
Çok çok düşük bir ihtimal ama magmadaki devasa bir konveksiyon hareketi sonucu birkaç yüz volkan aynı anda patlasa, aylar hatta haftalar içinde taş devrine döneriz.
.
Yine aylarla sayılacak sürede İnsan denen canlı yerküreden silinir gider.
.
Yani her şey biz İnsan soyunun etrafında dönmüyor.
Kendinizi / kendimizi bu kadar önemsemeyin!...
.
İşte size bu alıntı yazıda anlatılanlar.
“Neden deprem olmuş?”
“Neden olacak?” kısmı, bilimsel olarak ortaya konmuş.
.
Bizim yapacağımız tek şey:
“Önlem almak…”
 
CİNAYETE TEŞEBBÜS
Haberlere göz gezdiriyoruz.
Çoğunluğu depremle ilgili.
.
Bazılarını okuyunca insan insanlığından nefret ediyor neredeyse.
.
Gözünü para bürümüş bir takım mahlûkların yaptıklarını okuyunca dehşete düşmemek elde değil.
.
Bakın şu habere ve bana hak verin:
“Antalya’da artan kira maliyetleri ve ev bulmakta yaşanan sorunların ardından bazı ev sahipleri, dairelerini kanuna aykırı şekilde bölerek kiraya vermeye başladı. Dairelerde tadilat sırasında taşıyıcılara müdahale edilerek tehlikeye davetiye çıkarılırken, kaçak yapı olan dairelerde yaşayanlar ise ikametgâh dahi alamıyor…”
.
Düşünebiliyor musunuz?
.
Daire içindeki taşıyıcı kolonlar ve kirişlere müdahale ediliyormuş.
Yani?
Yok edilip, daha rahat bölmek için.
.
Sonuç?
.
Bina ufacık bir depremde yıkılıyor.
Onca insan canını veriyor.
.
Bunun adı ne?
Resmen cinayet.
.
Adalet mekanizması bu kişileri, “Taammüden adam öldürmeye teşebbüsten” yargılamalı.
İbretlik cezalar vermelidir ki eline keser alan bina yapmaya ve balyoz alan yıkmaya kalkmasın…
 
DÜŞÜNMEK
Osmaniye milletvekili Baha Ünlü ile deprem bölgesinden konuşurken şu noktaya dikkat çekti:
“Bir ilde felaket olunca hemen çevre iller yardıma koşar. Ama bu kez komşu iller de enkaz altında. Daha büyük bir organizasyon gerekli...”
.
Cumhuriyet yazarı Mustafa Balbay diyor ki:
“AKP iktidarından önce kısaltılmışı EMASYA olan Emniyet Asayiş Yardımlaşma Protokolü vardı. Büyük bir felaket anında bütün kurumların işbirliğini sağlıyordu. Bu yapı ortadan kaldırıldı. Kurumlar arasında koordinasyon olmadığını iki gündür yaşayarak görüyoruz.”
.
Bunlardan sonra ortaya şu çıkıyor:
“Bir işi yaparken bin defa düşünmek lazım…”