Malum sezon açıldı. Balıkçıların yüzleri gülecek inşallah. Çanakkale en uzun deniz kıyısına sahip ikinci ilimiz.

Deniz turizminden yeterince yararlanamadığı gibi balıkçılık konusunda da çok fazla mesafe alamıyor. Genellikle Karadeniz bölgesinden gelen balıkçılar denizlerimizin bolluğundan ve bereketinden istifade ediyorlar.
Balıkçılık eskiye göre heyecanını yitirecek gibi görünüyor. 90’lı yılların sonuna doğru Üniversitede göreve başladığımızla Hasan Hocamızın önderliğinde ceviz kabuğu adını verdiğimiz bir fiber tekne almıştık. Dört metrelik fiber tekneyle boğaza açılıyorduk. Akıntıyı pek hesap etmemiştik baştan ama Dardanos fenerine kadar çıkabiliyor veya Kepez limanından demir atacak kadar açılabiliyorduk. Yanımıza pek yem almazdık. Kepez liman inşaatı devam ediyordu o yıllarda. Diz boyu yerde kararımız kadar midye çıkarır yem yapardık. Şimdi aynı yerlerde nerdeyse midye kalmadı.
Mesaiden sonra akşamüzeri 4-5 saatliğine çıktığımız denizde, herkese yetecek kadar balık tutardık. İzmaritten tutun da çinekopa kadar çok çeşitli balıklar çıkardı mevsimine göre. Akşamüzeri tutulan izmaritler, karanlık basarken çinekop akını başlamış ise, çinekopa yem olurdu. Kedi balığı olarak adlandırılan köpek balığından bile çıkardı. Ahtapotlar kiloya yakın olurdu. Denizin kapasitesi nedir bilinmez ama son yıllarda balığın azalması balıkçı sayısının artışına bağlanıyor. Kordondaki tekne barınağında yirmi sene önce yer bulunabiliyordu. Şimdi Sarıçay’ın içi bile tekne doldu. Peki, balığın azalmasına neden olan balıkçı sayısının artışı mı? Elbette hayır. Bin tane tekne olsa ne fark eder ki. Hepsinden en fazla iki olta atılır. Denizin balığın bitiren başka unsurlar var. Kısaca bir göz atalım.
Eskiden radar, sensor gibi cihazlar yoktu. Şimdi balık nerede ise biliniyor. Özellikle büyük balıkçı tekneleri çok sıkı takip edebiliyor ve hareket halindeki balık sürülerini çevirip denizden alabiliyor. Dolayısıyla balığın kaçma şansı kalmıyor.
Balığı bitiren en önemli unsurlardan bir tanesi de kirlilik. Denizlere dökülen kimyasal atıklar. Özellikle boğazları balık yönünden besleyen Marmara denizi hızla kirleniyor. Üreme alanları yakınındaki sanayi tesisleri Marmara’nın doğusunu tamamen bitirmiş durumda.
Kıyı temizlikleri de denizlerimize ciddi zarar veriyor. Fitoplankton olarak nitelendirdiğimiz üretici bitkiler denizlerimizin ana gıda kaynağını oluşturmaktadır. Sahillerimizde millet ayağımıza değiyor diye bu otsu bitkileri temizletiyor. Derinlerde olmaz zaten bu bitkiler. Bu bitkilerden sardalye, hamsi gibi ot obur türler beslenir ve gıda zincirinin ikinci halkasını oluşturur. Zincir denizin en vahşisine, lüfere, köpek balığına kadar gider. Üretenleri ortadan kaldırırsak, geçinenler zaten ortadan kalkar.
Zamansız avlanma da denizlerimizi bitirmektedir. Balığın yavrulama döneminde çekilen troller ne yazık ki balık yuvalarını tamamen ortadan kaldırmaktadır. Bir yerde bu büyük balıkçılarımız kendi ayaklarına kurşun sıkmaktadır.
Denizlerimizi eski verimlilik düzeyine getirmek çok kolay. Sadece belli bir süre kendi haline bırakmak yeterli.