Köpek öldüren denilince aklınıza hemen bir “Hayvan katliamcısı” değil de, nedense bir şarap gelir.

Ülkemizde ucuz şaraba verilen addır aslında “Köpek Öldüren.”
.
Nereden gelmiş, neden böyle denmiş bilen var mı içinizde?
.
Geçenlerde bir yazı okuyunca ben de meraklandım ve araştırdım.
Hem “Köpek Öldüren” ile ilgili hem de şarap ile ilgili bulduklarımı sizlerle paylaşmak istedim.
.
Şöyle anlatıyorlar:
“Bir zamanlar, bizim Mürefte üzümlerinden üretilen bir şaraba halk arasında ‘Köpek öldüren’ derlerdi… Güya köpeğin birine bu şaraptan içirmişler, hayvancık son yudumdan sonra bir sağ, bir sol yapmış, düşmüş ve ölmüş(!)”
Durum buymuş yani.
.
İnsan sormadan edemiyor aslında,
Köpeğe neden içirmişler?
Dertleri neymiş?
.
Haydi içirdin, peki köpek neden ölmüş?
.
Neyse anlaşılan bir hikâye sonucu bize kalan miras olmuş köpek öldüren.
.
Köpek öldüren zamanla, “Ucuz ama alkol etkisi hızlı olan alkollü içkiler ve özellikle şaraplar için kullanılan bir sıfat olmuş.”
.
Marmara Bölgesi’nde Güzel Marmara Şarabına, Ege Bölgesi’nde de Efes Güneşi Şarabına yakıştırılan bir sıfatmış meğer.
Şarabı bol içenler bilir tabi.
Genelde hemen üretilip şişelenen şaraplar bu sıfatı taşırmış…
.
Bayiye gidilip, “Ver oradan bir tane Köpek Öldüren” dediğinde adam sorgusuz sualsiz önüne bu şaraplardan birini koyuyormuş.
.
Millet olarak bizim “Şarap içme ve yapma” gibi bir alışkanlığımız yoktu.
Genelde rakıyı adabıyla içme konusunda uzman olan bir millet olarak, Osmanlı döneminde şarap yapan gayrimüslim Rum ve Ermeni vatandaşlarımıza nispet yaparcasına bu pahalılıkta “Şarapçı” olduk nerdeyse.
.
İçkinin şiddetli zamlandığı bu dönemde evinde rakı yapanlarla, şarap yapanlar neredeyse yarışıyor.
.
Kulaktan dolma bilgilerle yapılan bu “Ev işi” üretimler, bazen kazalara sebep olabiliyor.
Aslında günümüzde “Layığı ile yapılmayan” bu şaraplara “Köpek Öldüren” denmesi daha uygun gibime geliyor.
.
Şarap yapımı kısaca şöyle anlatılır literatürde:
“Şarap yapmak için önce üzümler ezilir.
Sonra maya (üzümde doğal olarak bulunur), üzüm suyundaki şeker ile birleşir ve aşamalı olarak bu şekeri tüketerek alkole dönüşür. Maya aynı zamanda havada buharlaşan karbondioksiti üretir. Mayanın işlemi tamamlandığında üzüm suyu şaraba dönüşmüş olur...”
.
Dinimize göre içki haramdır.
Bazıların dediği gibi “şarap haram, rakı helal” şeklindeki saçmalığı bir kenara bırakın.
Ancak “Haram olduğunu bilerek” içerseniz, ileride af dilemek gibi bir şansınız olabilir:
“Biliyordum haram olduğunu ama dayanamadım içtim. Sen affedicisin, ne olur affet!” deme şansın var.
.
Meşhur hikâyeye de inanmayın sakın:
“Hz. Muhammed bir gün yolda giderken duvar dibinde içki içenleri görmüş. Neşe ve muhabbet içinde şaraplarını içiyorlarmış. Onlara bakıp ‘Neşeniz bol olsun’ demiş. Aynı yoldan akşam saatlerinde geçerken bu içki içenlerin birbirlerini bıçakladıklarını ve kavga ettiklerini görünce ‘Ümmetime içkiyi haram ettim’ demiş. Böylece içki haram olmuş…”
.
Hikâye bu.
Burada itiraz edilen nokta şu:
“Peygamberlerin haram etme yetkisi yoktur. O sadece Allah’a mahsustur. Böyle bakınca bu hikâyenin uydurma olduğunu görüyoruz…”
.
Türklerin içkiye olan düşkünlükleri, İslam’ın gelmesi ile pek gerilememiş ancak içmeyenlere saygı çerçevesinde aynı şekilde devam etmiştir.
.
İçki içmenin bir adabı olduğu muhakkak.
Öyle her yerde, her zaman içilmez.
.
Anlatılan şu:
“Köprüaltı şarapçıları” içkilerini satın aldıkları zaman bir gazete kâğıdına, ya da herhangi bir kâğıda sardırır, köprüaltı âlemlerini öylece yaparlardı.
Aynı uygulama “Surdibi şarapçı âlemleri” için de geçerliydi.
Bu davranışın amacı hem gizleme, hem de karşı tarafa gösterilen saygının bir belirtisiydi.
Alkollü içkiyi kâğıda sarma âdeti halen devam etmektedir.
.
Rakı veya alkollü içki içme adabını anlatan bir paragraf daha:
“Burnundan değil, ağzına içeceksin,
Beynine değil, karnına içeceksin,
Karnına yudumlayacaksın ancak beynini gereğinden fazla yormayacaksın.
Yormamak için de aheste aheste yudumlayacak hem de kararında kalıp dozunu aşmayacaksın.
Rakıyı iyi tanımayan rezil, yeterince tanıyan vezir olur. Ancak rezil olmamak için ne kadar özen gösteriyorsan, kendini vezir sanacak kadar da beynini yormayacaksın…”
.
İçme şekline gelince rakı içmeyle ilgili bir çok görüş var:
Rakıyı yudumladığında hafif sallanırsan rakı boğazdan hemen inmez,
Yaylana yaylana mideye iner.
Bu da rakıdan alınan lezzeti artırır.
Hatta şöyle derler; “Rakının en büyük zevki boğazdan geçme kısmıdır.”
Bunu iyi bilen Bektaşi bir gün zürafa görmüş, yanındakine: “Vay be” demiş, “ne biçim rakı içer bu namussuz.”
.
İçki konusunda epey şiirler yazılmış, edebiyatı yapılmış ve ayrı bir hoşluk içinde sunulmuştur.
.
Şiirlerinde şarabı güçlü bir sembol, kötümserliğe karşı bir panzehir, hür insanların düşüncelerini saran bir huzur hissinin yaratıcısı olarak kullanan Hayyam şöyle demiş:
Ferman sende,
Ama güzel yaşamak bizde…
Senden ayığız,
Bu sarhoş halimizle…
Sen insan kanı içiyorsun,
Biz üzüm kanı…
İnsaf be sultanım,
Kötülük hangimizde?

Zamanın birinde Bektaşi’yi rakı içiyor diye yakalayıp, Kadı’ya götürür mahalle halkı:
“Öğüt, zılgıt vızgeldi buna; Sonunda and içirdik, o da boşuna” derler.
“Öyle mi?” diye sorar Kadı:
-“Hem günah, hem ayıp”.
Bektaşi de der ki:
-“A efendim, rakı olursa rakı, and olursa, and içerim...”

Atatürk ile ilgili bir anı.
Kordon.
Naim Palas.
Cumbada oturuyor Mustafa Kemal.
Körfezi seyrediyor.
Sevmez fazla yemeği.
Leblebi var önünde.
Garson titriyor.
Çünkü, çocuk Rum.
Sesleniyor gazi…
Şefkatli ses tonuyla.
“Vre Dimitri” diyor.
“Gel bakayım.”
Çocuk “Buyur pasam” diyor, ş’lere dili dönmeyen kırık dökük Türkçesiyle.
“Sizin Kosti” diyor…
(İşgal sırasında kasıla kasıla İzmir'e gelen Yunan kralı Konstantin’i kastederek)
“Sizin kosti, geldi mi buraya?”
“Geldi pasam.”
“Oturdu mu buraya?”
“Oturdu pasam.”
“Güneş batarken rakı içti mi?”
“İçmedi pasam.”
“E sormadın mı çocuk, ne halt etmeye almış İzmir’i!” (Yılmaz Özdil)
.
“Köpek Öldüren” şaraptan nerelere kadar geldik içkinin peşine düşerek.
.
Aslında hikâyesi bol olan “Rakı” kısmı var.
Daha eğlenceli.
Başka bir yazımda onu da anlatırım size.
.
Dinimizce “İçki haram” değil mi?
Bu ülkenin yüzde 90’ı Müslüman.
.
Şimdi sıkı durun.
.
Yolsuzlukların ve ahlaksızlıkların ayyuka çıktığı bu devirde kendisine “Müslüman” diyerek talan eden, çalan, hırsızlık yapan, devlet malı yiyen, sübyanlara sulanan, hak hukuk dinlemeyip adaletsiz davrananların bol olduğu ülkemizde kusura bakma ama “Sen içki içmişsin kime ne?”
.
Sormuşlar dervişe:
-“İçki haram mı?” diye
Cevaplamış:
-“Ağza göre değişir…” demiş.
.
Sorgu zamanı bu hırsızların hesabı oldukça uzun süreceğinden, içki içenlere pek dokunmayacaklar gibi.
.
Sorarlar sorguda elbet:
-“Ne içtin?”
-“Köpek öldüren!”
-“Geber inşallah!”
-“Geberdim zaten…”