Bugün Cuma. Hayırlı günleriniz olsun… Esnaf kardeşlerimize de Hayırlı işler diliyorum.

İktidarlar;
Kendisinden olmayanı,
Kendi fikirlerini kabul etmeyeni,
Yanlışlarını söyleyeni,
Eksiklerini anlatanı,
Nedense pek sevmezler.
.
Onları alçaltmak,
Yok etmek,
Küçümsemek adına,
Sürekli “Yalana ve iftiraya” başvururlar.
Bunu o kadar çok yaparlar ki, siz hangisinin yalan, hangisinin doğru olduğunu anlayamazsınız.
.
Bu yalanlara sürekli itiraz eden muhalefete de sonunda “Siz de her şeye itiraz ediyorsunuz” dedirtirler.
.
Bu bir propaganda taktiğidir.
Muhalefet o kadar yalanı doğrulamaktan bıkar ve sonunda pes eder.
.
İşte bu iftira ve yalan konusunu Dinimiz nasıl işlemiş ona baktım.
Öyle ya, bunun illa bir sonucu olmalıydı.
.
Giriş şöyle yapılmış:
“İftira”, lügatte “ifterâ” fiilinin mastarında “Bir nesneyi fitne için kesmek, uydurmak, bir kimseye işlemediği bir suçu isnat etme, kasıtlı ve asılsız suç yükleme, yalan yere birisini suçlu gösterme, en çirkin yalan” anlamlarına gelen bir kelime.
.
İftira eden yani “Müfteri” ise,
“Ya kendi suçunu başkasına yükleyen ya da başkasına aslı olmayan bir töhmet ve kabahat isnat eden, kara çalan kimse” manasına geliyor.
.
Günlük dilde kullandığımız;
“İftira çalmak”,
“İftira etmek”,
“İftira atmak”,
“İftiraya uğramak”,
“Çamur atmak”,
“Kara çalmak”,
“Kara leke”,
“Kuru iftira”,
“Leke sürmek”,
“Yüz karası”,
“Zan altında kalmak”,
“Atlasa kıl yapışmaz”,
“Çamur at izi kalsın” gibi deyim ve atasözleri de iftira kelimesinin anlamıyla ilgili olduğu anlatılıyor.
.
Hz. Peygamber;
Bir kişiyi kendisinde bulunan kusurlarla anmanın “Gıybet” olduğunu,
Kendisinde bulunmayan bir kusuru ona isnat ederek onun aleyhinde konuşmanın ise “İftira” sayılması gerektiğini belirtmiş.
.
Kuran’da da geçen “İfk hadisesi” vardır.
Bu konu;
“Hz. Ayşe’nin iftiraya uğraması ya da Hz.
Ayşe’ye zina iftirası atılması olayıdır.”
.
Ayette diyor ki;
“… O iftiracılara gelince, onlardan her birinin işlediği günah nispetinde cezası vardır. Bu yaygaranın elebaşılığını yapan şahsa ise cezanın en büyüğü vardır.”
.
“… Bu iftirayı işittiğiniz zaman, iman eden erkek ve kadınlar, kendi din kardeşleri hakkında iyi zan besleyip de ‘Bu, apaçık bir iftiradır’ deselerdi ya!”
.
“Bu iftirayı işittiğiniz vakit, ‘Böyle sözleri ağzımıza almamız bize yaraşmaz. Seni eksikliklerden uzak tutarız Allah’ım! Bu, çok büyük bir iftiradır’ deseydiniz ya!”
.
“İnananlar arasında hayâsızlığın yayılmasını arzu eden kimseler var ya; onlar için dünya ve ahirette elem dolu bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.”
.
Allah ayetlerinde mealen;
“İftira ve yalanı duyduğunuzda itiraz edin” diyor.
Etmezseniz hakkınızda, “Azap vardır” diyor.
.
Kime diyor?
.
Kendisine “Müslümanım” diyenlere…
.
İslâm hukukuna göre namuslu bir insana zina isnat edip te dört şahitle ispatlayamayan kimseye “hadd-i kazf” icra olunur.
Hadd-i kazf: (İffetli, temiz olan erkek veya kadına zinâ isnât etmek, zinâ ettiğini söylemek sebebiyle verilen ceza.)
.
Diğer taraftan;
Herhangi bir insana haksız yere fiil ile veya yalan vs. söz ile eza ve cefada bulunan,
Salih kişilere kötü sözlerle sataşan,
Onu bunu gıybet eden veya elleriyle, gözleriyle, kaşlarıyla yaptığı işaretle halka eza veren kimseler ve
Ahlâken mazbut bir şahsiyet hakkında yalan, dedikodu, iftira ve sebb-ü şetmi havi olarak yazdığı bir yazıyı halk arasında yayan şahıslarla,
Fısk-u fücurun konuşulduğu yerlerde itiraz etmeden dinleyen kimselere İslâm hukukuna göre “Tazir cezası” söz konusudur.
.
Tazir cezası ise şöyle açıklanır:
“Miktar, yöntem ve uygulaması hâkimin takdirine bırakılan, toplum içinde azarlamadan sopa atmaya, sürgün, hapis ve idama kadar değişen cezalarıdır.”
 
***
İFK HADİSESİ
Hz. Peygamber sahabilerle sefere çıkarken, her defasında kura ile belirlenen bir eşini de beraberinde götürürdü.
Bu usulle, Mustalik oğulları gazasına da Hz. Aişe katılmıştı.
Hz. Peygamber Müstalik gazasından ordusuyla Medine’ye dönerken bir konaklama yerinde, devenin üzerindeki mahfeden (devenin üstüne konan kapalı küçük odacık, tahteravan) tuvalet ihtiyacı için çıkan Aişe dönüşünde gerdanlığını düşürdüğünü fark etmiş ve gerdanlığını aramak için geri dönmüştü.
.
Bu sırada (Hz. Aişe zayıf olduğu için mahfenin içinde zannedilip) boş mahfe deveye yüklenmiş ve ordu hareket etmişti.
Hz. Aişe döndüğünde ordunun hareket edip oradan ayrıldığını görünce “Mahfede olmadığı anlaşılınca kendisini bulmaya geleceklerini” düşünerek oturup beklemeye koyuldu.
.
Bu esnada ordunun gerisinde unutulan eşyaları toplamak için görevli olan Safvan b. Muattal es-Sülemi, Hz. Aişe’yi bulup devesine bindirerek Medine’ye götürdü.
.
Bu hadise üzerine Safvan ile Hz, Aişe’nin yalnız başlarına ordunun gerisinden gelip Medine’ye girmeleri dedikodu ve iftiralara neden oldu.
.
Münafıklar, bu geri kalışı başka anlamlara çekerek, Hz. Aişe’ye akla gelecek en çirkin fiili yakıştırmalar yaptılar.
.
Münafıkların reisi Abdullah b. Ubey ve arkadaşları bunu fırsat bilerek Hz. Aişe’ye zina iftirasında (ifk) bulundular.
.
Bir aydan fazla bir süreyle bu dedikodu Medine’de dolaştı.
Hz. Peygamber ve Hz. Aişe yakınları bu olaya çok üzüldü.
.
Safvan’la olan eski husumetinden dolayı Hassan b. Sabit, Hz. Peygamber’in zevcesi olan Zeyneb’in yükselme beklentisi ile (Hamne bint Cahş ve Hz. Ebû Bekir’in mali desteğiyle hayatını sürdürür olmanın hissi bir reaksiyonu içinde) Mıstah b. Usase de bu söylentilere kulak verip dedikoduyu iyi yaymışlar.
.
Nihayet Cenâb-ı Hak, vahy ile Hz. Aişe’nin namuslu ve kendisine dil uzatanların müfteri olduklarını beyan etti.
.
Bu konuda inzal olunan ayetlerde Hz. Peygamber’in zevcesine iftira edenlerden her birine kazandıkları günaha karşı büyük ceza verileceği,
Elebaşılık yapanın ise, daha büyük azap göreceği belirtilmiş,
Müslümanların duyduklarında hüsnü zan besleyerek bunun apaçık bir iftira olduğunu ifade etmeleri gerektiği vurgulanmıştır.
.
Bu tip iddialara, “Dört şahit getirmeyenlerin Allah katında yalancı oldukları” bildirilmiştir.

Diyanet ise internet sayfasında bu konu hakkında şunu diyor:
“İftira, Kur’an’ın yasakladığı kötü davranışlardan biridir. Çünkü iftira Sosyal barışı tehdit eden manevi bir hastalıktır.
İftiranın gerek ferdi, gerekse toplum üzerinde olumsuz tesirleri vardır.
‘İftira, insanlar arasındaki sevgi, dostluk ve güveni zedelediği gibi fertler arasında çekişme ve düşmanlığın artmasına ve bu yolla toplumun düzenin bozulmasına sebep olmaktadır.”

Hz. Peygamber etrafındakilere sordu:
-“Benim ümmetim içinde ‘müflis’ diye kime denir, bilir misiniz?”
Yanındakiler dediler ki:
-“Bizim aramızda müflis; zarar-ziyana uğramış, elinde avucunda parası, yiyip içeceği bir şeyi kalmamış kimseye denir.”
Hz. Peygamber:
-“Hayır! Benim ümmetim içinde müflis olan o kimsedir ki, ahirette Allah’ın huzuruna namazı ile orucu ile zekâtı ile gelir. Fakat öyle gelir ki, falana sövmüş saymış, falanın kanın akıtmış, falanın malını yemiş, falana iftira atmış, İşte o zaman oturulup onun amellerinden elde ettiği sevaplardan alınıp hak sahiplerine dağıtılır. Eğer amelleri bu haklarını ödemeye yetmezse, o takdirde de hak sahiplerinin günahlarından alınıp bu kimsenin günahlarına eklenir, arkasından da bu müflis, kaldırılıp Cehennem’e atılır.”

Günümüzde atılan iftiralar ortalığı iyice kaplamıştır.
Diyanetin dediği gibi:
‘İftira, insanlar arasındaki sevgi, dostluk ve güveni zedelediği gibi fertler arasında çekişme ve düşmanlığın artmasına ve bu yolla toplumun düzenin bozulmasına sebep olmaktadır.”
Kitabımızda bu kadar ilgili ayet varken,
Bu kadar hadis varken,
Din âlimlerinin bu kadar açıklaması varken hala “Müfteri peşine düşüp, medet ummak” neyin nesi?
Her şey apaçık ortadayken Allah’ın ‘Azap vardır’ sözüne rağmen iftiralara itiraz etmeyen Müslümanlar(!) neden susuyor acaba?
.
Bu gün Cuma,
Herkese hayırlı günler…