Hepinize iyi yıllar diliyorum. Bugünden itibaren, güzel başlangıçlarınız olsun. Ve daim olsun…

Hepinize iyi yıllar diliyorum.
Bugünden itibaren, güzel başlangıçlarınız olsun.
Ve daim olsun…
.
2021 yılı neydi öyle?
İnsan düşündükçe sanki Lunaparktaki korku tünelinden geçmiş gibi hissediyor kendisini.
.
Virüs başta olmak üzere, yangınlar, seller, müsilaj, fırtınalar, depremler…
Daha bir dolu felaket…
.
Allah bir daha yaşatmasın.
Amin…
.
Bu yıldan beklentim oldukça büyük.
.
İş gücüyle, üretim gücüyle, tarımıyla, sanayisiyle dünya lideri olacak ülkemizin geldiği noktanın, 2022 yılında düzeleceğini umuyorum.
.
Beklentim seçim yılı olması.
Yirmi yıldır ülkeyi yönetenlerin artık değişmesini, yeni bir vizyon, yeni bir heves, yeni bir heyecan istiyorum.
.
İnsanların muhasır medeniyetler seviyesine çıkmasını istiyorum.
.
Artık uzay çağına ulaştığımız günlerde ülkemizin bu yarıştan gelip çıkmasını istiyorum.
.
Gençlerimizin ülkesine sahip çıkmasını, beyin göçünün durmasını istiyorum.
.
Savaşların son bulmasını, barış ve özgürlük kavramlarının zirve yapmasını diliyorum.
.
Ve memleketimizde yaşanan ekonomik, sosyal krizin sonlanmasını,
Öğrencisiyle, çoluk-çocuğuyla, anne-babasıyla,
Esnafı, sanayicisi, pazarcısı, köylüsü ve işçisiyle (v.s.) tamamının mutlu olduğu bir ülke istiyorum…
.
Artık ülkemde huzur istiyorum…
.
İnşallah 2022 yılı ülkemize hayırlı, uğurlu, neşeli, huzurlu günler getirir.
Yeni bir başlangıçlara vesile olur ve
Tüm insanlarımız da mutlu olur…
 
***
Bugün yeni yılın ilk günü olması dolayısı ile sizleri biraz olsun hem düşündürüp, hem de güldürmek istedim.
Çünkü derler ya: “Yeni yıla nasıl girersen, öyle gidermiş” diye.
.
Amacım bu yani.
O sebeple buyurun eğlenceye…
.
Memleketin birinde işler kötüye gitmeye başlamış.
Kuraklık kıtlığa, kıtlık salgın hastalıklara yol açmış, vatandaş açlıktan kırılır hale gelmiş.
Ülkenin zayıf düştüğünü gören düşman devletler de durmadan sefer düzenlemeye başlayıp ülke topraklarını ucundan kenarından ele geçirmeye başlamış.
Hazinesi tamtakır olan beceriksiz kral eşrafı toplayıp fikir danışmak istemiş.
Kelle korkusu içindeki ileri gelenler ses çıkaramazken hayvanat bahçesi müdürü ileri çıkıp “Benim bir fikrim var!” demiş.
Herkes dönüp müdüre bakmış, gülüşmelere aldırmayan müdür parlak fikrini açıklamış: “Hayvanat bahçesinde yeni bir bölüm yapacağız, orada kurt ve kuzuyu birlikte yaşatacağız. Sadece memleketimizden değil, dünyanın dört bir yanından barış içinde yaşayan kurt ve kuzuyu görmeye gelenlerden alacağımız vergi ve harçlarla iktisadımızı kurtaracağız.”
Kimse ikna olmamış ama yapacak bir şeyleri olmadığı için müdürün teklifini kabul etmişler.
Müdür, kendisine 5000 altın 3000 gümüş sikke ve 1 hafta süre verilmesini istemiş.
Bu miktarı çok bulsa da müdürün ikna edici konuşması karşısında hazinede kalan son parayı da müdüre teslim eden saray eşrafı, çaresizce sürenin dolmasını beklemiş.
Bir hafta sonra saraya bir kese içinde ilk hasılat gelmiş.
Devam eden günlerde de gittikçe büyüyen keselerde altın ve gümüş sikkeler saray hazinesine gelir kaydedilmeye devam edilmiş.
Durumu merak eden kral, mahiyetiyle birlikte tebdil-i kıyafet hayvanat bahçesine gitmiş.
Bir de ne görsünler?
Bahçenin kapısından başlayan kuyruk şehrin surlarından dışarı çıkıyor.
Sadece memleket ahalisi değil, kılığı kıyafetinden başka ülkelerden geldikleri belli insanlar, beraber kardeşçe yaşayan kurt ve kuzu mucizesini görmek için fersahlarca kuyruk olmuş.
Hayvanat bahçesi müdürünü bulan kral öncelikle müdürü tebrik etmiş ve memleketi kurtarmada gösterdiği eşsiz muvaffakiyet için asalet unvanı vereceğini söylemiş.
Arkasından da herkesin merak ettiği soruyu sormuş:
“İstediğin para çoktu, gördüğüm kadarıyla yeni gişeler açmak dışında bir iş yapmamışsın burada. O kadar altın ve gümüşü ne yaptın?”
Müdür cevap vermiş:
“1000 gümüşle etrafın düzenlemesini yaptırdım. 1000 gümüşle din görevlilerinin vaazlarında kurtla kuzunun mucizesini anlatmalarını istedim. 1000 gümüşle casusların komşu ülkelerde bu mucizenin dedikodusunu yapmasını sağladım.”
“Peki anladım” demiş kral “Kalan 5000 altınla ne yaptın?”
“Onunla da kuzu aldım…”

Ağa takılmış halde çabalayan sinek, kurtulmak için Tanrı’ya yalvarıyormuş.
“Ne olur rabbim, kurtar beni buradan!”
O sırada örümcek gelmiş ve sineğe:
“Senin canın için dua ettiğin Tanrı ile benim öğle yemeğim için şükrettiğim Tanrı aynı Tanrı mı?” diye sormuş.
Sinek şöyle bir duraksamış ve kızarak:
“Beni yiyeceksen ye ama dinime laf etme...”

Kümese müdür seçilecekmiş.
Adaylar propaganda çalışmalarını yapmış, seçimler yapılmış, oylamayı tilki kazanmış.
Bakmışlar ki tilki dövüne dövüne gülüyor,
“Niye gülüyorsun?” diye sormuşlar.
Gözünün yaşını silen tilki zar-zor cevaplamış:
“Ne kadar maaş istersin? diye sordular, ona gülüyorum” demiş.

Nasreddin Hoca kasaba eşrafından birinden borç almış, aradan epeyce bir zaman geçtiği halde borcu ödemek konusunda bir girişimde bulunmamış.
Adam bakmış olacak gibi değil, alacağını istemeye gitmiş.
Cumbada oturan Hoca alacaklı adama, karşı dikenli tarlayı işaret etmiş:
“Senin para orada…”
Adam anlamaz ifadeyle bakınca Hoca açıklamış:
“Çoban birazdan koyun sürüsünü şu yoldan getirecek, hayvanların yünleri dikenlere takılacak. Ben de zaman içinde biriken yünleri toplayıp, eğirip, hanıma dokutacağım…”
Eee!” demiş adam, “Sonra ne olacak?”
“Ne olacak? Hanıma dokuttuğum yünlerden kendime hırka ördüreceğim…”
Adam sinirlenmiş ve sormuş:
“Benimle dalga mı geçiyorsun Hoca, benim parayı nasıl ödeyeceksin?”
“Orası kolay canım…” demiş Hoca, “O tarladan inşallah doğalgaz çıkacak, uluslararası pazarda satacağım, sonra da senin borcunu ödeyeceğim…”
Duydukları karşısında siniri bozulan adam gülmeye başlayınca hoca durur mu, yapıştırmış cevabı:
“Seni köftehor seni! Duydun tabii çıkacak 6 yıllık doğalgaz rezervini, gülersin tabii.”

Bektaşi’nin önüne iki testi şarap koyup “Bak bakalım hangisi daha iyi?” demişler.
Birinci testiden bir yudum içmesiyle ağzındaki şarabı yere tükürmesi bir olmuş. Eliyle de içmediği testiyi işaret edip “Bu daha iyi” demiş.
“Onun tadına bile bakmadın baba erenler, nasıl olur da o daha iyi dersin?” diye itiraz edecek olmuşlar, Bektaşi kendisinden emin cevap vermiş:
“Bundan daha kötü olamaz da ondan” demiş.

Fil bakmış ki zürafa hızla koşuyor, “Hayırdır, ne oldu?” diye sormuş.
Zürafa koşmaya devam ederek “Bütün antilopları tutuklamaya başlamışlar” diye yanıtlamış.
“İyi de” demiş fil:
“Sen antilop değilsin ki?”
“Ben bunu biliyorum da” demiş zürafa, “Aksini ispatlamam 20 sene sürer...”

Adam karısı ile kavga etmiş.
Karısı “Evi artık terk et..!” diye bağırınca bavullarını toplayıp sokak kapısına doğru yürümeye başlamış.
Karısı arkasından söylenmiş:
“Sana çok yavaş ve acı veren bir ölüm diliyorum..!” demiş..
“Nasıl yani?” diye cevap vermiş adam:
“Karar ver… Şimdi de kalmamı mı istiyorsun?”

Aynı banka şubesi, aynı adam tarafından dördüncü kez soyulunca polisler veznedarı sorguya almışlar:
“Soyguncuda senin dikkatini çeken bir özellik var mı?” diye sormuşlar,
“Olmaz mı? Elbette var..!” diye cevap vermiş veznedar sinirlenerek:
“Her seferinde biraz daha şık geliyor şerefsiz..!”

İki ayrı ülkenin siyasetçisi konuşuyorlarmış.
Biri diğerine: “Sizin oralarda iktidara gelen gitmiyormuş galiba?”
“Yok canım” demiş adam, “En fazla 2 sene sürer, sonrasında mecliste düşürürüz kendilerini. Yalnız ben de sizin için duymuştum aynı şeyi…”
“Hepsi uydurma, 20 yıldır iktidardayız hiç öyle bir şey olmadı…”