Son zamanlarda iktidar sahipleri, muhalefeti genellikle bilmez, yapmamıştır, ne anlarlar gibi klasiklerle eleştirmeye çalışıyor.

Son zamanlarda iktidar sahipleri, muhalefeti genellikle bilmez, yapmamıştır, ne anlarlar gibi klasiklerle eleştirmeye çalışıyor. Haliyle kantarın topuzu kaçıyor. Akla ve mantığa uygun açıklaması olmayınca da çamura yatıp vatan hainliğine kadar giden açıklamalar da yapılıyor.
Aslında ana muhalefet bazı konularda çok ciddi hatalar yapıyor. Medyanın çoğunluğu iktidar yanlısı olmuşken hata yapma veya ellerine fırsat verme gibi bir lüksünün kalmadığını bilmesi gerekir.
Gündemin çok kolay değiştirildiği veya oluşturulduğu bir dönemde sokaktaki sorunları dillendirmek daha doğru iken, iktidarın eline koz verenleri de geri çekmesi gerekiyor.
Geçenlerde İstanbul’da metro açılışı vardı. Saatte 15.000 yolcu taşıyacak olan metronun açılışı önemli bir adımdı. Başörtüsüne kurban gitti. Oysa başörtüsü artık bütün partilerin gündeminden düşmüştü. Buna rağmen toplumun gündemine taşındı. Konu mankeni ifadesini toplumun yarısı duymadı. Buna karşın yandaş medya günlerce muhalefeti bombaladı.
Muhalefet somut belgelerle, halkın anlayacağı bir dille eleştirilerini dile getirir ise daha inandırıcı olur.
İstanbul’un iki yakasını bir araya getiren Avrasya tünelinin, hazineyi ne kadar zarara uğrattığı, Osmangazi köprüsünden geçmeyenlerin ne kadar ödediğini belgelerle konuştursalar, yap işlet devret maharetiyle dünyanın en çok devlet ihalesi alan müteahhitlerin nasıl paralar kazandığını anlatmak daha kolay olur.
Geçilmeyen köprü ve binilmeyen havaalanlarında devletin nasıl zarar ettiği artık ayan beyan görünüyor. İlginç bir şekilde iktidar sahipleri bu konularda, özellikle devletin zarar ettirildiği noktasında konuşmak istemiyorlar. Onlar bilmez, ne anlarlar gibi klasik laflarla geçiştirmeye çalışıyorlar.
Eğer iktidar bu tür sorulardan, vergi muafiyetiyle ilgili sorulardan kaçıyorsa, kaçamak cevaplar veriyorsa, eline koz vermek yerine yüklenmek muhalefetin vatani görevidir.
Yap işlet devret modeliyle yapılan işlere pek itiraz eden olmaz. Olursa hainlikle suçlanacağını bilir. Ama vatandaş kullanamadığı, yararlanamadığı halde bedel ödeniyorsa, devlet zarara uğratılıyor demektir. O zaman kimse itiraz edemez. Hem ardında kamuoyu da oluşur.
İktidarı eleştirirken halkın içinde olmak, sokağın durumunu hissetmek son derece önemlidir. Gazete haberlerinden gündem takip etmek siyasetçiyi her zaman doğru yere götürmez. Kısa deyimiyle sokağın nabzını tutmak her zaman siyasetçiyi haklı çıkarır. Yoksa onlar bilmez, ne yaptılar ki düzmecelerine maruz kalır.
Sokaktaki sorunlar memleketin sorunlarıdır. Eğer sokağın nabzı uzman diliyle ülke gündemine taşınabiliyorsa tabanda destek bulur. Hatta bu destek çığ gibi büyür. Yoksa işsizlik, kamu israfları, asgari ücret, tükenen esnaf, bir köprüye kurban gider.