Senelerden beri aynı kısır döngü yaşanıyor.

Senelerden beri aynı kısır döngü yaşanıyor. Uzmanlarda hafıza olmayınca ikide bir et ithalatına karar alırken neden bu haltı işledik gibi bir düşünce oluşmuyor.
Et fiyatları yükseliyor, ithalata başvuruluyor. Et fiyatları yükseliyor, hemen ithalata başvuruluyor. Diğer bir deyişle üretici tam para kazanacak oluyor, tepeden birileri kafasına vuruyor. Üretici örgütleri de korkudan sesini çıkaramayınca olan çiftçiye oluyor. Bin bir zahmetle, bokun çamurun içinde cebelleşen üretici alın terinin karşılığını bir türlü alamıyor.
Bu sene et ithalatı yok. Gerçi Avrupa’nın hayvan taşıma tırları memleketin içinde cirit atıyor. Belki de daha önceden yapılan bağlantılara ait hayvanları getiriyordur. Canlı hayvan ihraç edecek halimiz yok nasıl olsa.
2017, 2018 ve 2019 yıllarında yurda gelen 2 milyon dana bu sene tükenecek gibi görünüyor. Yem ve süt fiyatları arasındaki fark ve sütçü işletmelerde oluşan zararlar nedeniyle inek kesimleri de bir miktar et piyasasını desteklese de, yakında et fiyatları kıpırdamaya başlar. Halen masrafların artması nedeniyle bir an önce danasını kestirmek isteyen üreticilerde et arzına destek oluyor farkına varmadan.
Besi amaçlı yatırım yapan işletmeleri bekleyen en önemli sıkıntı, fiyatların ithalatla birlikte düşmesi veya kesime gelmiş hayvanını zamanında kestirememesidir. Türkiye’nin iklim özellikleri besi sığırcılığına çok elverişli değildir. Ancak et üretiminde koyun yetiştiriciliğine izin vermektedir. Bununla birlikte azalan koyun varlığı, et arzında çok düşük oranlarda, % 7’lerde kalmaktadır. Dolayısıyla büyükbaş hayvan varlığı, et tedarikinde otorite hale gelmiştir. Doğu Anadolu yaylaları besi sığırcılığına uygun olmakla birlikte, potansiyeli yeterli değildir.
Sürdürülebilirlik merkezli koruyucu uygulamalar devreye sokulmadan ithalat yoluna gidilmesi doğru değildir. Yıllardır uygulanan ithalat politikaları ne yazık ki üreticinin kazanacağı, bu işe gönül vereceği zamanlarda belini bükmüştür.
Son zamanlarda orta ve büyük ölçekli işletmelerde hayvan sayısı azalmaktadır. Halen yükselen yem fiyatları, besiciliği olumsuz etkilemektedir. İthal edilen hayvanlarda dahi maliyetler kesim fiyatlarına yaklaşmaktadır.
Yem fiyatlarında iki katına varan artışlarla, yerinde sayan dana kesim fiyatları artık kıyaslanabilecek durumdan çok uzaktır. Halen 33 lira civarında olan dana kesim fiyatları uzun süreli besicilikte zararına kesim yaptırmaktadır. Bugün kesim öncesi 13-16 aylık 450 kg canlı ağırlıkta bir dana günde 4-5 kg ot, 10-11 kg besi yemi tüketir. Yemler satın almaysa kesim öncesi besiye alınan dana günde 25 lira yer ve 700 gram karkasla 25 lira kazandırır. Çiftçimiz bu durumu fifti fifti elde var sıfır olarak tanımlıyor. Ot, saman ve silaj fiyatları da çok yüksektir. Otunu, silajını kendi üreten küçük aile işletmeleri zarar etmese de hak ettikleri kazancı bulamamaktadırlar.
İthal hayvanın sonu görünüyor. Yerli üretim destekleyecek durumda değil. Kısır döngü sanki yine dönecek gibi. Hem de daha çabuk. Neden mi? Yerli üretim tükeniyor.