Necdet Kurt ağabey, hatıralarının kayda girmesini isterken, eski zamanlara ait önemli noktaları da kayda aldırıyor aslında. Bu meyanda gazetemize çok teşekkür ediyoruz.

Necdet Kurt ağabey, hatıralarının kayda girmesini isterken, eski zamanlara ait önemli noktaları da kayda aldırıyor aslında. Bu meyanda gazetemize çok teşekkür ediyoruz.
BUGÜN KEŞANDA PAZAR VAR
Yahudi Şapat Efendi işleri bozulmuş, pazarcılık yapmaya başlamıştır. Pazarda bir şeyler satacak ve yerine av hayvanları, koyun, keçi derilerini, bal mumu, yumurta gibi malzemeleri alacaktır.
Keşan’ın pazarı cumartesidir. Keşan pazarına gelir ama bir yağmur bir yağmur, hiç alışveriş yapmadan döner. Ertesi hafta yine aynı manzara. Üçüncü hafta yine aşırı yağmur. Neticede hiç alışveriş yapamadan, para kazanamadan üç hafta üst üste geri döner.
Şapat efendi daha sonraları başka işler de tutar. Eh Allah yürü ya kulum der ve zengin olup Amerika’ya yerleşir. Amerika’da ne zaman yağmur yağsa bugün Keşan’da Pazar var dermiş.
AZİZİM; BİR FENER BAHÇE BEŞİKTAŞ MAÇI SEYRETTİM
Radyolar yeni çıkmış. Hafta sonları gayet nüktedan bir şeyler anlatmaya çalışan bir beyefendi çıkıyor. Azizim Şükrü Saraçoğlu stadında Fenerbahçe Beşiktaş maçı oynanıyor. Son dakikaya kadar gol olmuyor. Tam son dakika Beşiktaş bir penaltı kazanıyor. Kalede Uçan Kaleci Cihat ARMAN. Penaltıyı çekecek Bombacı Manda Bekir. Bekir bir penaltı çekiyor. Kaleci topu yakalıyor ama ortada ne kaleci ne top var. O zaman kale direkleri arkasında file yoktu. Kuş uçuşu devam ediyor ha şurada ha burada yer yarılıp yerin dibine giriyor. Maç tam unutulmaya başlıyor ki Fenerbahçe Kulüp Başkanlığına bir telgraf geliyor:
Top kucağımda Kocaeli’ne salimen vardım. Cihat ARMAN
Ondan sonra kale direklerine file takılıyor.
TABAKÇI İSMET
19.01.1961-19.01.1963 yılları arasında askerlik hizmetini ifa ettim. İzmir Bornova’da acemilik dönemini tamamladıktan sonra İzmit-Köseköy roket taburuna dağıtımımız yapıldı. Usta birliğinde çeşitli askerlerle tanışmış oluyoruz. İsmet isminde bir asker tabakçılık yapıyordu. Görevi yemek yendikten sonra yemekhanenin tabaklarını toplayıp yıkamaktı. Yemek öncesi de tabakları diziyordu. Saflığa vurdurup komutanlara sokulup konuşmasını biliyordu. Sorduğumuzda hemşerimdir diyordu.
Bir gün arkadaşlar toplu otururken biri dedi ki ‘yahu bu İsmetin ne çok hemşerisi var komutanlardan. Benim bir nefer bile hemşerim yok, ne şanslı insanmış.
Bir gün Nöbetçi Çavuşluğu yapıyordum. İsmet yemek artıklarını toplamış yemekhane ile mutfak arasında çöpü, çöp bidonunun yanına döktü. Yurttolof yurtolof diye bağırmaya başladı. Bir köpek geldi. Onu kovmak için kurtolop dedi ve köpek uzaklaştı. Biraz sonra enikleri olduğu belli olan bir köpek geldi. Yemek artıklarını arada bir etrafına bakıp büyük bir iştahla yemeğe başladı. Ben de yemekhaneden mutfağa gidiyorumdum. İsmet köpeğin yiyişini büyük bir zevkle izliyordu. Beni görmemişti. İsmet diye seslendim. ‘İmrendin’ galiba dedim. İsmet ne dese beğenirsin: Hemşerimdir ellemeyesin.