Otizmde beslenme, tipik olarak çocukların yiyeceklerle seçici olması sebebiyle önemli bir konudur. Beslenme ve Diyet Uzmanı Begüm Aygündüz, “Otizmli çocukların çoğu, sindirim ve bağışıklık sistemindeki anormallikler nedeniyle besin hassasiyetine sahiptir. Doğru ve düzenli beslenme ile otizmli çocukların yaşam kaliteleri artırılabilir” dedi.
Otizmde beslenme sorunları diğer otizmli olmayan çocuklara göre daha şiddetli olabilir. Araştırmacı uzmanlar tarafından çoğu beslenme probleminin başlangıçta hafif olduğu, ancak bazı durumlarda ebeveynlerin çocuğun zorlu davranışlarını yönetmekte güçlük çektiklerini söylüyor. Sonuçta bunların, seçici davranışları şiddetlendirdiğini dile getiriyor. Şiddetli beslenme sorunlarına sahip bazı çocuklar yiyeceklerinde o kadar seçicidir ki, bu durum bir bozukluk olarak nitelendirilir. Otizmli çocuklar, tipik olarak gelişmekte olan çocukların tercihlerine sahip olabileceği gibi, daha sonra bazı gıdaları reddedebilir veya ara sıra o yiyeceklere karşı öfke duyabilirler. Uzmanlara göre otizmli çocuklar çoğu zaman seçici yemek yiyenlerdir ve bazı aşırı durumlarda kendilerini 5 besinle sınırlayabilirler.
Beslenme ve Diyet Uzmanı Begüm Aygündüz, “Otizmli çocukların çoğu, sindirim ve bağışıklık sistemindeki anormallikler nedeniyle besin hassasiyetine sahiptir. Doğru ve düzenli beslenme ile otizmli çocukların yaşam kaliteleri artırılabilir” dedi.
Uzman Aygündüz, otizmin her geçen gün yaygınlaştığını ifade ederek beslenmenin önemine değindi ve “Glutensiz-kazeinsiz diyet, ketojenik diyet, özel karbonhidrat diyeti, Feingold diyeti, Candida vücut ekoloji diyeti, elimine alerji diyeti ve yağ asidi, multivitamin, mineral, probiyotik takviyesi otizm tedavisinde kullanılan beslenme yaklaşımlarındandır” dedi ve bilimsel çalışmalar ile açıklanmış diyetler ile ilgili bilgi aktarımı yaptı.
GLUTENSİZ- KAZEİNSİZ DİYET
“Çölyakta tek tedavi seçeneği olan glutensiz diyet otizmli bireylerde de kullanılmakta, ayrıca sütte bulunan kazein nedeniyle de tüm süt ve süt ürünlerinin otizmli çocukların diyetinden çıkarılmasının etkili olacağı düşünülmektedir.”
“KETOJENİK DİYETLE NÖBETLERİN SAYISINI AZALTABİLİRSİNİZ”
Otizm ve epilepsi arasındaki ilişki karmaşık olarak görülse de, otizmli bireyler, normal gelişmekte olan bireylere kıyasla epilepsiye 3 ila 22 kat daha yatkın olup, yaklaşık % 25'i, yaşamlarının bir noktasında klinik nöbet geçirmektedir. Epileptik nöbetlerin sayısını ve şiddetini azaltmak için terapötik bir yöntem olarak tanımlanan ketojenik diyetin, zihinsel duruma bağlı davranışlar ve hiperaktivite için olumlu etki yaptığı görülmüştür. Uzun zincirli trigliserid diyeti olarak da bilinen klasik ketojenik diyette yağ, enerjinin büyük kısmını oluşturmakta, böylece vücut enerji kaynağı olarak yağı kullanmaya zorlanmaktadır. Protein günlük gereksinimin minimum kısmını oluştururken karbonhidratlar ciddi şekilde sınırlandırılmaktadır. Otistik davranışın, glikoz metabolizmasındaki bir bozuklukla ilişkili olduğu ve bunun sonucunda azalan nikotinamid adenin dinükleotit veya nikotinamid dinükleotit eksikliğine yol açtığı düşünülmektedir.”
“ÖZEL KARBONHİDRAT DİYETİ İLE VÜCUDUN İÇ EKOLOJİSİ DÜZELİR”
“Diyetteki kompleks karbonhidratlar kısıtlanırken basit karbonhidratlar tamamen çıkarılmaktadır. SCD’nin, irritabl barsak sendromu, çölyak hastalığı ve otizm gibi çeşitli hastalıklarda olumlu etki yaptığı görüşü hakimdir. SCD nişastaları yasaklamakta ve esas olarak et, tavuk, balık, yumurta, sebze, taze meyve, fındık ve yağlı tohumlardan oluşmaktadır. Diyet, sınırlı miktarda besin alımıyla başlamakta ve bağırsak yolları iyileştikçe kademeli olarak alınan besin miktarı arttırılmaktadır. SCD’nin amacı, hasar görmüş bağırsak duvarlarını ve bakteri üremesini kontrol altına almak, bağırsak patojenlerinin beslendiği karbonhidrat türlerini kısıtlamak ve böylece vücudun iç ekolojisini yani bağırsak  florasını düzeltmektir. SCD, fermente besinlerin, özellikle ev yapımı yoğurtların ve probiyotiklerin kullanımını da teşvik etmektedir.”
“FEİNGOLD DİYETİ İLE RENKLENDİRİCİ VE KORUYUCU GIDALARDAN UZAK DURABİLİRSİNİZ”
“Fenol, aromatik ve benzen halkasıyla organik bir bileşik olan ve salisilatlarda doğal olarak bulunan ve yapay besin katkı maddelerinde olduğu gibi kimyasal olarak üretilen bir bileşiktir. Fenoller yapay olarak bir petrol türevinden yapılabilmekte, renklendirici ve koruyucu gıda katkı maddesi olarak kullanılmaktadır. Renklendirici ve koruyucuların ise çocuklarda hiperaktiviteye neden olabildiği bildirilmiştir. Bu nedenle özellikle renklendirici, aroma verici, koruyucu Beta Hidroksi Asitler Bütillendirilmiş hidroksi toluen tersiyer bütil hidrokinon ve tatlandırıcı içeren besinlerin diyetten çıkarılması, badem, elma, kayısı, çilek, salatalık, köri vb baharatlar, üzüm, kuru üzüm, portakal, bal, şeftali, biber ve domates gibi yaygın reaktif salisilat içeren besinlerin de kısıtlanması önerilmektedir.”
“CANDİDA VÜCUT EKOLOJİ DİYETİ KOLAY SİNDİRİM SAĞLANABİLİR”
“Candida albicans, maya benzeri bir mantar olup, özellikle bağışıklığı baskılanmış bireylerde enfeksiyonlara neden olabilmektedir. Candida Vücut Ekoloji Diyeti, candidanın aşırı büyümesini temizlemek ve bağırsağın sağlığını desteklemek ve asit / baz dengesini sürdürmek için düşük asit oluşturan besinler ile, düşük şeker ve nişasta içeren ya da hiç şeker içermeyen kolay sindirilebilir besinleri, fermente besinleri ve diğer katı beslenme önerilerini içermektedir. BED, ham lahana turşusu ve diğer kültürlenmiş sebzeler, hayvansal olmayan sütle yapılan kefir ve yoğurt gibi birçok fermente besinleri içermektedir. BED, glutensiz olmasının yanı sıra, pirinçsiz, mısırsız ve soyasızdır. Diyette sadece kinoa, darı, kepekli buğday ve amarant (düzgünce ıslatıldığında) gibi birkaç besinin tüketimi serbesttir.Otizmli çocukların çoğu, sindirim ve bağışıklık sistemindeki anormallikler nedeniyle besin hassasiyetine sahiptir. Sindirilmeyen karbonhidrat veya aminoasitler barsakta yararlı bakterilerin bu ögelere reaksiyon göstermesine yol açmaktadır. Diyetten çıkarılacak besinler arasında süt, buğday, soya, yumurta, yerfıstığı, fındık, balık ve kabuklu deniz ürünleri bulunmaktadır.”
Dilek Akşen