Uz, Türkiye'deki sığınmacılar ve ülkenin güvenliği konusunda çözüm arayışlarını vurgulayarak, "Biz güvenli Türkiye istiyoruz" dedi. Uz'un konuşmasında öne çıkan ifadeler arasında, "Hepimiz için güvenli, huzurlu, mutlu, müreffeh, özgür, modern, saygın ve güçlü bir Türkiye istiyoruz" şeklindeki sözleri dikkat çekti. Konuşmasında ülkenin içinde bulunduğu durumu değerlendiren Uz, sığınmacı sorununun öncelikli bir konu olduğunu vurgulayarak, çözüm için adımların atılması gerektiğini ifade etti. Uz'un konuşmasında, "Kendi ülkesine rahatlıkla gidip gelebilen bir kişinin, dünyada mülteci olduğu tek ülke Türkiye olduğuna göre, önceliğimiz bu meseleyi çözmek olmalıdır" şeklindeki sözleri de dikkat çekti. Türkiye'nin sığınmacılar konusundaki zorlu görevi ve bu konudaki önceliklerinin altını çizen Uz, ulusal güvenliğin sağlanması için hükümetin daha etkili adımlar atması gerektiğini dile getirdi.

“Kitlesel Göç Dalgasına Maruz Bırakıldık”

İyi Parti Çanakkale Milletvekili Rıdvan Uz Türkiye Büyük Millet Meclisinde yaptığı konuşmada Türkiye’de  yaşayan sığınmacıları hedef aldı. Ülke topraklarımızda güvenli bir şekilde yaşamak istiyoruz” diyen uz konuşmasında şu cümlelere yer verdi. “ “Biz güvenli Türkiye istiyoruz.” Hepimiz için güvenli, huzurlu, mutlu, müreffeh, özgür, modern, saygın ve güçlü bir Türkiye istiyoruz. Kendi ülkesine rahatlıkla gidip gelebilen bir kişinin, dünyada mülteci olduğu tek ülke Türkiye olduğuna göre, önceliğimiz bu meseleyi çözmek olmalıdır. Hepimizin hatırlayacağı üzere Büyük Ortadoğu Projesi’nin uygulamaya konulduğu süreçte sizlerin yakasına ‘Yahudi Üstün Cesaret Madalyası’ takıldığı ve “Ben BOP Eş Başkanıyım” diyerek gezildiği günler dün gibi milletimizin hafızasındadır. Ve yine milletimizin hafızasındadır ki; 29 Ekim 2014 tarihinde, cumhuriyetimizin ilanının yıl dönümünde, PKK-YPG-PYD terör örgütünün en ağır silahlarıyla vatan topraklarından geçmesine müsaade ederek, bugün Suriye’nin kuzeyine yerleştirildiği unutulmamalıdır. Tüm bunlardan ders alınmasını beklerken, dönemin başbakanı Sayın Erdoğan Suriye iç savaşının henüz başında, 6 Ağustos 2011’de, ‘Suriye bizim iç meselemizdir.’ diyerek Türkiye’yi savaşın doğrudan tarafı haline getirmiştir. Sosyolojiden, siyaset biliminden ve uluslararası ilişkilerden bihaber, ferasetten yoksun bu politik adımlar, “Şam’da Emevî Camii’nde namaz kılacağız” diyen Erdoğan ve AK Parti hükümeti, 2013 yılında Türkiye’yi eşi benzeri görülmeyen en büyük kitlesel göç dalgasına maruz bırakmıştır. Ve maalesef Türkiye, AK Parti’nin açık sınır politikasıyla birlikte 2015 yılından itibaren dünyada en fazla sığınmacı barındıran ülke konumuna gelmiştir.” dedi.

“Yanlış Dış Politikalarda Israrcı Olundu bunun sonuçlarını yaşıyoruz”

AK parti hükümetinin Hükümetin bugün ısrarla devam eden yanlış dış politikaları,  nedeni ile türkiyenin 5 ana sorun ile karşı karşıya kaldığının altını çizen Uz “Önce İhvancı sonra Sisici Ortadoğu ve Suriye hamleleri sonucunda ülkemiz 5 ana problem ile karşı karşıya kalmıştır. Nedir bunlar? Bir, Türkiye dünyada en fazla sığınmacı bulunduran ülke konumuna gelmiş ve bugün Türk milli kimliği varoluşsal bir demografik tehdit ile karşı karşıya kalmıştır. Gözünüz aydın. İki, Güneyde ABD ve Rusya gibi emperyalist gayeleri olan devletlerle komşu haline gelmiştir. Üç,  Emperyalist güçler bugün Suriye’nin kuzeyinde 100 Bin kişilik bir terör ordusu beslemektedir. Dört,  Suriye’nin kuzeyinde bir terör devletinin demografik alt yapısı göz göre göre inşa edilmektedir. Beş, Bütün bu milli güvenlik risklerinin ötesinde Türkiye sığınmacılara 100 Milyar dolardan fazla para harcadı ve halen harcamaktadır. Yani Türkiye’nin maruz kaldığı bu kitlesel göç ülkemizin bugününü ve istikbalini tehdit eden, karşı karşıya olduğumuz en büyük milli güvenlik sorunudur. İşte bu yanlış göçmen politikası yüzünden; İçeride Bir, Düne kadar çocuklarımızı tek başına okula, parka ve markete gönderebilirken, bugün ellerinden tutup götürürken bile endişe duyar hale geldik. İki, Uzun yaz akşamlarında sahillerde, piknik alanlarında, plajlarda ailece huzur içindeyken bugün sığınmacı istilasından dolayı endişe duyar hale geldik. Üç, Kayıtsız ve ruhsatsız iş yeri açarak ve ucuz iş gücü olarak çalışan sığınmacılar yüzünden, kendi Türk evlatlarımız ülkemizde çalışamaz hale getirildi. Gençlerimiz bu sebeplerle başka ülkelere göç etmeye başladı, endişe duyar hale geldik. Dört, Gençlerimizi sokaklarda fotoğraflarının çekildiği ve hatta taciz ve tecavüze uğradığı ülkemizdeki bu durumdan, endişe duyar haline geldik. Tüm bunların yanı sıra Türkiye’nin sosyal hayatına uyum sağlayamayan, eğitim düzeyi düşük, suç ve doğum oranları yüksek böyle bir nüfusa baktığı gerçeği, her yeni gün Türk gencinin bu topraklardaki geleceği için tehlike içermektedir. İşte ülkemizin bu hale getirilmesinin ve vatandaşlarımızın umutsuzluğunun en büyük suçlusu Sayın Erdoğan ve AK Parti hükümetleridir. Açık kapı politikasıyla ülkemizin bugüne kadar yaşadığı olumsuzlukları anlattık ancak turpun büyüğü heybede.

“Nüfusunun 1,5 Katı Büyüklüğündeki Kitle, Sınırlarımıza Dayanacak”

Uz konuşmasında iklimsel ve siyasi kriz göçlerinin devam edeceğinin altını çizerek “Birleşmiş Milletler raporlarına göre, önümüzdeki 25 yılda tam 218 Milyon iklim ve siyasi kriz göçmeninden dolayı, 110 Milyon kişinin rotası Türkiye olacağı gerçeği ile karşı karşıyayız. Yani, Türkiye nüfusunun yaklaşık 1,5 katı büyüklüğündeki kitle, sınırlarımıza dayanacak. Hükümet yıllar boyunca geçici siyasi çıkarlar uğruna basitleştirdiği ve hatta müphem hale getirdiği beka sorununun aslını görmek istiyorsa, işte bu işaret ettiğimiz noktaya bakmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin temel harcı olan Türk milli kimliği, işte bu demografik risk ve tehditlerin kuşatması altındadır. Hükümeti uyarıyorum! Her işte aklınız başınıza sonradan geliyor. Açılım sürecinde sizi uyardık dinlemediniz bedelini hendek operasyonlarında 793 asker ve polisimizin şehit olması ile ödedik. FETÖ konusunda sizi uyardık dinlemediniz bedelini 15 Temmuz gecesi Türk milletinin başına atılan bombalarla ödedik. Ancak bu demografik istila meselesinin sonrası yok; pişmanlığı da yok! Eğer sığınmacı ve kaçaklar meselesinde derhâl harekete geçmezseniz, tarih ve millet huzurunda bunun vebalini ödeyemezsiniz. Biz İYİ Parti olarak, “Göç Doktrini ve Stratejik Eylem Planı”na sahip tek siyasal parti olarak Türkiye’nin Türk yurdu olarak kalması için mücadelemizde hiçbir engel tanımadan çalışmaya devam edeceğiz. Çünkü: "Bu memleket tarihte Türk’tü, bugün de Türk’tür ve ebediyen Türk olarak yaşayacaktır." Bir de yanı başımızda bir savaş cereyan ediyor. İsrail Gazze’yi işgal etti ve muharebe kurallarını hiçe sayan bir ölçüde masumları katletmeye devam ediyor.

Filistin Örneğini Verdi

Göçmen tehlikesini anlattığı konuşmasında  Filistin örneğini veren Uz konuşmasını şu cümleler ile noktaladı. “Filistin’de; masumiyet de öldü, merhamet de, insanlık da. Türkiye’nin yakın coğrafyasında cereyan eden bu savaş ise hepimizi tedirgin ediyor. Asıl tehdit ise gelecekte. Türkiye’nin son dönemde uyguladığı dış politikanın bazı unsurlarını başarılı bulsam da, Türkiye maalesef Pakistanlaşma- Afganistanlaşma ve Filistinleşme sürecine doğru gidiyor. Bilindiği üzere tarihte bazı Filistinliler, topraklarını Yahudilere satmış ve ülkelerinin ilerleyen yıllarda İsrail tarafından işgal edilmesine ve İsrail’in Filistin topraklarında kök salmasına zemin hazırlamışlardır. Onların hatalarını ne hazindir ki, torunları canlarıyla ödüyor! Türkiye’nin de önümüzdeki süreçte benzer sıkıntıları yaşaması olasıdır. 2012 yılında 6302 sayılı Tapu ve Kadastro Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunla yabancıların toprak alımı sınırı 25 dönümden 300 dönüme çıkarılmıştır. Tapu Kadastro Bilgi Sistemi’ne göre, yabancı uyruklu kişiler 2022 yılına dek Türkiye’den 16 Milyon metrekare tarım arazisi ve tarım vasfı taşımayan arazilerle, 30 milyon metrekareyi aşkın taşınmaz edinmişlerdir. Yani AKP iktidarı çok büyük miktarlarda toprak ve konut satışı gerçekleştirmektedir. Bu satışlarla yabancılar Türk vatandaşlığını da para karşılığında satın almaktadır. Kürsüden tekrar haykırmak istiyorum, kanla alınan parayla satılamaz! İşte bu gidişat sığınmacı ve kaçak istilası sonrasında; Demografik yapımız değişmiş, Asayiş olayları artmış, Ekonomimiz ve sosyal yapımız bozulmuş, Milli değerlerimiz tahrip edilmiştir. Buradan hükümeti uyarıyorum. Çareyi bilmiyorsanız; çözüm burada Gelin İYİ Parti’nin hazırladığı Milli Göç Doktrini’ni esas alarak sığınmacı ve kaçakları ülkelerine yollayın.”

Haber Merkezi