Aslında turizmdeki başarısını sağladığı Ayvacık ilçesi’ ne bağlı Yeşilyurt köyünde dünyaya geldiğini ifade eden Öngen hayatının kırılma anları için tekrar Yeşilyurt köyüne geldiğini ve bir proje insanı olarak kimsenin inanmadığı bir hayali başardığını anlattı. İşte Öngen’in başarı hikayesinin satır başları

DÜNYAYA BİR DAHA GELSEM AVUKAT OLMAK İSTERİM
Çanakkale’nin tanınmış turizm insanlarından biri olan avukat Mehmet Öngen avukatlık mesleğinden nasıl bir turizmciliğe uzanan zorlu yolu anlattı. İlk ve orta öğretimini Yeşilyurt Köyünde ve Ayvacık ilçesinde lise öğrenimini ise Çanakkale merkezde bulunan Çanakkale Lisesinde tamamlayan Öngen İstanbul Hukuk fakültesini kazanarak o yaşlarda hayalini kurduğu avukatlık mesleğine adım atmak için İstanbul’da yükseköğrenimini tamamladı. Yükseköğrenimini tamamlayan Öngen doğduğu topraklara hizmet etmek için ilk avukatlık bürosunu Ayvacık’ta açtı. Ardından Çanakkale il merkezinde de bir büro açtı. Öngen hayalini kurduğu avukatlık mesleğini çok başarılı bir şekilde sürdürmeye başladı. Öngen, hayatında önemli bir karar alarak siyasete atılma kararını verdi. Öngen bu kararını 1985 yılında hayata geçirdi. Öngen avukatlık mesleği ile siyaseti çok uyumlu bir şekilde yürüttüğünü ifade ederek o yılları şu cümleler ile anlattı. “ İkisi de rahmetli olan Aydın Güven Gürkan ve Erdal İnönü kurdukları dönemin Sosyal demokrat Halkçı Parti’nin (SHP) Ayvacık ilçe başkanlığı atandım Atanmamdan bir süre sonra yapılan kongre ile SHP Ayvacık ilçe başkanlığına seçildim. Böylelikle siyasi hayatım başlamış oldu. Daha sonra SHP'nin Çanakkale il yönetimine seçildim. 1992 yılında Cumhuriyet Halk Partisi tekrar açıldığında Çanakkale İl Örgütü'nün ilk kurucu heyeti içinde yer aldım. CHP Çanakkale İl başkan yardımcısı olarak siyasi çalışmalarımı sürdürdüm. 1994 yılına kadar siyasi hayatım devam etti. Ama bu arada mesleğimi de iddialı bir biçimde devam ettirdim. Çünkü mesleğimi çok severek yaptım. Dünyaya bir daha gelsem avukat olmak isterim. Avukatlıkla siyaseti bir arada götürmemin bana mesleki açıdan hiçbir zararı olmadı. Çünkü her ikisini birbirinden çizgilerle ayırdım. İkisinde de şükürler olsun, büyük bir keyifle, mutluluk ve başarıyla tamamladım. Fakat 1995 yılında bazı neden ve fikir ayrılıkları nedeni ile CHP’den istifa ederek ayrıldım hem de siyaseti bıraktım.

TURİZM ATEŞİMİ DOĞDUĞUM KÖYÜMDEKİ PROJELERİM İLE SÖNDÜRDÜM
Öngen, hayatındaki dönüm noktasını CHP’den istifa etmek ve siyaseti bırakmak olduğunun altını çizerek “CHP’den istifam ve siyaseti bırakma kararım ardından aslında o dönem aklımda daha çokta yüreğimde bir ateş yanıyordu. Ben aslında bu ateşi söndürmek için kararlar aldım. Yüreğimdeki ateş Turizm ateşiydi. Doğduğum köyümü bir turizm merkezi olarak yeniden yapılandırma gibi bir hayale kapıldım. İşin gerçeğini söylemek gerekirse Yüreğime bu turizm ateşi’nin nereden düştüğünü de bilmiyordum. Benim en önemli özelliğim burada daha doğrusu hayatımın bu bölümünde beni turizme taşıdı. O özelliğimde proje adamı olma özelliği. Doğup büyüdüğüm Yeşilköy’de bu planımı anlattığım da köyde herkes tarafından kabul edilmeyen, ütopik bir hayal olarak algılandı. Şimdi geriye dönüp söyle bir baktığımda bu düşünce otuz beş yıl önce Yeşilyurt Köyünün mimari olarak korunmasıyla başladı. Şimdi keyifle anlattığım bu süreç, yaşandığı dönemde çok çetin mücadelelerle geçti. Çünkü önce köylümüz benin yapmak istediğimi anlayamadı. Mesela Üç katlı bina yaptırtmıyorum, taş Bina dışındaki yapılara izin vermiyorum. Köyde çirkin yapılar ortadan kalksın istiyorum.
 
Hatta dönemin hiç unutmam rahmetli köy muhtarı benimle ilgili dedi ki “Avukat Kusura Bakma Kafan Çalışmıyor. Adam Bırak Apartman Yapsın Köyümüz Gelişsin.” dedi. İşte yüreğinde turizm ateşi yanan ben, bu anlayışla uzun süre mücadele ettim.

HER ŞEYE RAĞMEN İNSANIN YAPABİLECEĞİ ŞEY VARDIR VE HİÇBİR ŞEY İMKANSIZ DEĞİLDİR
Öngen, Yeşilyurt Köyünü bir turizm merkezine dönüştürme projesi için sarf ettiği mücadelenin daha sonra desteklendiğini de sözlerine ekleyerek “Bu mücadele sürecim daha sonra İstanbul'dan köyümüze gelen yeni hemşerilerimizin olumlu katkılarıyla da gelişti. Ve biz büyük bir mücadele sonucunda, Anadolu'nun kırk bin tane köyünden birini bugün Türkiye'de geniş çevrelerce bilinen bir turizm Merkezi haline getirdik. Bu çabaların neticesinde dönemin kültür Turizm Bakanı Ertuğrul Günay Yeşilyurtta köyümdeki otelime kadar gelerek bana plaket verdi. Plaketi almamın nedeni şuydu. Bir insanın doğduğu, büyüdüğü köyde büyük bir mücadeleyle bir değer yaratması. Ve projesinde başarı elde etmesi. Unutulmamalıdır ki, Her şeye rağmen insanın yapabileceği şey vardır ve hiçbir şey imkansız değildir. Turizmci olarak ilk otelimi 2000 yılında açtım ve turizm hayatım da başlamış oldu. Öngen Country Hotel açıldığı tarihte tüm Türkiye'de toplam yüz otuz altı tane Butik Otelden biriydi. Bu sayı abartılı gelebilir. Küçük Oteller kitabının yazarı Sevan Nişanyan'ın ifade ettiği bir sayıdır bu. Günümüzde sadece Bozcaada’mız ya da Alaçatı'da yüzlerce butik otelin olduğu gerçeği kıyaslanırsa ben iki bin yılından Öngen Country Hotel'in tüm Türkiye'de yüz otuz altıncı butik otel olmasının tabii o dönem ben de garipsemiştim. Ama şükürler olsun çok yoğun bir emek sarf ettik. Başta eşim olmak üzere, çocuklarım ailece çok sıkı takip ettik işimizi ve severek yaptık. Bu süreç içerisinde düşünce ufkumuzda yüzlerce yeni pencere açıldı. Neden? Çünkü otelimize gelen sayısız Bilim Adamı, yazar sanatçı hatta devlet adamıyla tanışıklıklar kurma olanaklarımız oldu. Kendim de tarihe biraz meraklıyım. O otelde üç yüz kez tarih ve mitoloji söyleşileri yaptım. Sayısız insanlara bölgenin, Assos’un, İda Dağının,  Yeşilyurt'un tarihini anlatma olanağım oldu.”

YAŞAMIMIM DA  HEP PROJELER, HAYALLER BENİM YÖNÜMÜ BELİRLEDİ
Öngen, turizm insanı olarak kurduğu ilk otelinin ardından turizmimde edindiği bilgi birikimi ve tabi ki yine proje insanı olma özelliğini kullanarak ilk otelini kurmasından 20 sen sonra yeni bir hayalini gerçekleştirmek için yola çıktığını belirterek “Aradan 20 yıl geçtikten sonra orada elde ettiğimiz başarıdan da cesaret alarak yeni bir hayal gündeme geldi. Neydi de hayal? Kuzey Ege'ye ilk uluslararası yabancı otel zinciri getirme hayali. Şunu söyleyebilirim. On dört yaşımdan beri hayatın ticaretin içindeyim. Yaşamımım da hep projeler, hayaller benim yönümü belirledi. Ama benim hayallerim ütopik hayaller değil, hayata geçirilebilecek hayallerdi. Tabii bunların yaşamda realize olması için çok büyük bir çaba gerekiyordu. Derken biraz önce sözünü ettim. Hayalimi gerçekleştirmek için düğmeye bastım. Otel Yerler alındı. Gerekli görüşmeler yapıldı ve 2013 yılında biz Güre’de, Türkiye'nin esasen adı hiç duyulmamış ama en kaliteli termal turizm merkezi olan bir bölgede Ramada'nın, yani Dünyanın en büyük otel zincirinin bir tanesini Franchising olarak açtık. Burada da yine bir şeyi ifade etmek istiyorum. Bu durumda da  çok çok gayretli bir mücadelenin ürünüdür.  Ramada Vindim Grubunun en büyük otel markasıdır. Dünyada sekiz bin Ramada oteli var. Biz ilk teklifi getirdiğimizde, dediler ki “Dünyada Termal Konseptimiz Yok” Onlara şu cevabı verdim. “Burası bir termal otel değil. Dağın, denizin ve termal’in oluşturduğu üç turizm ürününü bir arada olduğu bir destinasyondur”. Dedim ki “Bana Söyleyiniz. Dünyada Dağ, Deniz Ve Termalden Oluşan Üç Ürünün Bir Adada Olduğu Bir Yer Varsa Talebimi Geri Çekiyorum.” Onlar bize dediler ki “Biz Düşünelim Değerlendirelim.” Gittiler otuz beş gün sonra Merkezden mail geldi. “Evet araştırdık dünyada üç turizm ürününün bir arada olduğu başka bir yer olmadığını gördük. Ve ilk termal otelimiz hayırlı olsun” dediler. Ve biz Ramada’nın sekiz bin otel içindeki ilk Termal Oteli’ni hayata geçirmiş olduk. Altı yıl geçti. Çok şükür harika bir şekilde gidiyor. Oğlum yetiş o da turizmde iyi bir turizmci olarak işin başında. Biz yavaş yavaş eşimle birlikte artık kendimizi geri çekiyoruz. Dışarıdan katkı ve desteklerle sürdürüyoruz.

HAYAL KURMAYA, HAYALLERİMİ ÇOK SAĞLAM AYAKLARI YERE BASAN PROJELERLE DESTEKLEMEYE GAYRET GÖSTERİYORUM
Hayallerim sona ermez diyen Öngen son projesini’de anlatarak Şunları söyledi. “Benim hayallerimin sonu yok. Bir hayalim daha gündeme geldi. Pandemi buna olanak tanıdı. Bazı olumsuz şeyler olumluya çevriliyor. Hayatımın,  on yaşındaki Mehmet'in gözünden bir dönemin kültürünü ve sosyolojisini yansıtan romanı yazmaktı. Oturdum yaklaşık bir yıl sürdü. Roman'ı da yazdım. “Büyük Çekmi”. Çok güzel ilgi uyandırdı. Şimdiki son hayalim Erenköy merkezimize bağlı Erenköy'de yine Türkiye'nin ilk özel defne platasyonunu kurmaktı. Altı bin defne ektik. iki yıl oldu. Erenköy yakınında bulunan köyler ilgi de izliyorlar. Bundan olumlu bir netice alınırsa şuna inanıyorum ki on yıl, on beş, yirmi yıl sonra nasıl Keçiborlu'nun Kuyucak köyü lavanta köyü olarak anılıyorsa, bizim Erenköy ve çevresi de bir Defne bölgesi olarak anılacak. Şimdiki mücadele bu yönde. Ben yaşadığım sürece hayal kurmaya, hayallerimi çok sağlam, ayakları yere basan projelerle desteklemeye ve o projelerin tüm ailemle birlikte başta eşim olmak üzere ki hayat her alanında en büyük destekçim onunla birlikte bu projelerimi yaşama geçirmeye devam edeceğim. Tanrı'nın verdiği ömür süresi içerisinde”.

Ogün İnal