Kışın etkisiyle başlayan soğuklar bitki çaylarına talebi artırırken en çok ıhlamur, ada çayı, rezene, yeşil çay, biberiye, zencefil, zerdeçal ve tarçın tercih ediliyor. Yeterli miktarlarda tüketildiğinde vücuda yararları olan bu çayların aşırı içilmesi ise karaciğeri ve böbrek gibi organları olumsuz etkileyebiliyor.

BİTKİSEL ÇAYLARI DEMLEME ŞEKLİ ÖNEMLİ
Uzmanlar viral enfeksiyonlarda bağışıklık sisteminin güçlenmesinin önemli olduğun altını çizerek  "Bitkisel çayların içerdikleri etken maddeler, vücuttaki enfeksiyonu öldürücü hücrelerin sayısını ve aktivitesini artırıcı yönde çalışıyor. Hastalık dışarıdan vücuda girdiği zaman bunlara karşı hemen ilk savunma hattını bu hücreler oluşturuyor. Dolayısıyla mikropları alt edebiliyorlar. Bitkisel çayları demleme şeklinin de bir hayli önemli, sert kabuklu olmayan ve gribal enfeksiyonlar için kullanılan nane, kekik, biberiye ile ekinezya gibi bitkileri kaynamış suda 5 dakika bekletip demlemek  daha doğru bir uygulama “ dediler.

BİTKİSEL ÇAYLAR GÜNDE İKİ EN FAZLA ÜÇ BARDAK TÜKETİLMELİ
Uzmanlar İsviçreli doktor ve kimyager Paracelsus'un "Her şey zehirdir, zehir olanla olmayanı ayıran dozdur" dediğini hatırlatarak, doza dikkat edilmesi tavsiyesinde bulundu. Her bitki için optimum dozun farklı olduğuna dikkati çeken uzmanlar "Bitkisel çayların günlük en fazla iki ya da üç bardak içilmesi tavsiye edilir. Çok fazla içmek karaciğeri ve böbreği yorabilir. bitkilerin kurutulması anında aflatoksin maddesinin meydana gelir. Nemli ortamda uzun süre doğru oranda güneş almadan ve yeterince iyi havalandırılmadan üst üste kurutulan bitkilerde aflatoksin birik Bu madde doğrudan kanserojendir. Tabii o kurutulan bitkiyi kullandığınız zaman da bitkiyle birlikte alıyorsunuz. En azından tazesini bulabildiğiniz nane, biberiye, kekik, ısırgan otu, zeytin ağacı yaprağı gibi bitkileri güneş alan bir yerde temiz bir beze sererek evde kendiniz kurutabilirsiniz ifadelerine yer verdiler.  

KARACİĞERİN VÜCUDUNUN RAFİNERİ SİSTEMİDİR
Uzmanlar "Aflatoksin maddesi bitki çaylarının yanı sıra kuruyemişlerde, kuru baklagillerde, baharatlarda, tütsülenmiş gıdalarda bulunuyor. Toksik etkiye sahip gıdalar karaciğer yetmezliğine neden olabiliyor" ifade ederken uzmanlar, karaciğerin vücudunun rafineri sistemi olduğunu, aynı zamanda pek çok ürünün üretildiği ve vücuttaki pek çok toksik maddenin etkisizleştirildiği bir organ haline geldiğini ifade ediyorlar. Uzmanlar, "Karaciğer, bu kadar büyük bir kapasiteye sahipken büyük bir kısmı hasara uğramadan belirgin ve fark edilir şikayetlere sebep olmuyor" ifadelerine yer verdiler.

"KARACİĞER HASTALIĞINDA GENELLİKLE GEÇ KALINMIŞ OLUYOR"
En önemli tedavinin korunma olduğuna ve vatandaşlara bilinçli tüketiciler olma görevi düştüğüne dikkati çeken Dulundu, "Karaciğer hastalığında hastalar genellikle geç kalmış oluyor. Çünkü tahribat çok ciddi seviyelere ulaşmadan bulgular dışarıdan kolay anlaşılmıyor. Bu bulguları sıralayacak olursak, halsizlik, karında şişlik olması, sıvı toplanması, sarılık gelişmesi, vücuttaki kanamaların kolay durdurulamaması, küçük travmalarda vücutta morarma gelişmesi bazen şuur bulanıklığı ve mide kanaması, yemek borusu kanaması gibi problemlerle hastalar karşılaşılabilir. Biz de o yüzden periyodik kontroller tavsiye ediyoruz" sözlerine yer verdi.

Haber Merkezi