Tanrının buralarda yaşaması için uygun gördüğü birçok canlı var. Bunlar doğal dengenin olmazsa olmazı. Aslında arazilerin gerçek sahipleri onlar.”
 
“Engellemeyiniz” diyerek sözüne başlayan Hasan Çakıcı şöyle devam etti:
“Büyükşehirlerin insan doğasıyla uyuşmayan yaşam biçimi, maddi durumu iyi olan insanları şehirden uzak kırsal bölgelerde arazi almaya yönlendiriyor. Hele bir de denize yakınsa, buraları almaktan öte yağmaya dönüştürüyor. Orada yaşayan üretimle uğraşan insanların da alışkanlıkları bir anda değişiveriyor. Yüksek fiyata sattığını düşündüğü mülkünün getirisi onu üretime yönelik uğraş vermesinden alıkoyuyor. Peki arazi alanlar ne yapıyor? Hayatı boyunca hiç yapmadığı tarım faaliyetine 4 elle mi sarılıyor acaba? Yoksa büyük hevesle başlayıp yarı yolda pes mi ediyorlar? Birçoğu büyük şehirlerin paylaşımdan uzak bencil yapısını buralara taşıyorlar. Önce arazisinin sınırlarını tespit ettirip sonra etrafını cezaevi bahçesi gibi kafes telle çeviriyorlar. Herkese kapalı sadece kendisine açık. O arazinin mutlak hâkimi tek sahibi. Herkesin birbirine yardım ettiği kapıların kilitlenmeyip sadece ip bağladığı güven ilişkileri yeni bir çehreye bürünmüş oluyor.”
 
“İnsanlar birbirlerine güvenmiyorlar. Büyük şehirlerin vermiş olduğu bencillik alışkanlığı burada da aynen devam ediyor.”
 
“Son yıllarda yine insanların bozduğu dengeler yüzünden hızla nüfusu artan domuz popülâsyonundan arazisini korumak isteyebilir diye düşünüyorum. Ama domuzun zarar vereceği ürün de ekmiyorlar. Genellikle zeytin tarımı ile uğraşıyorlar. O zaman tek bir neden kalıyor. İnsanlar birbirlerine güvenmiyorlar. Büyük şehirlerin vermiş olduğu bencillik alışkanlığı burada da aynen devam ediyor. Ama bir şeyi unutuyorlar. Dünya ve bu araziler sadece bize ait değil. Tanrının buralarda yaşaması için uygun gördüğü birçok canlı var. Bunlar doğal dengenin olmazsa olmazı. Aslında arazilerin gerçek sahipleri onlar. Bu tellerle onlara da alan kapatılmış oluyor. Mesela tavşan, kaplumbağa, kirpi, kertenkele, yılan gibi birçok hayvan kendine başka alan bulmak zorunda. Taaa ki buraları da cezaevi telle çevrilene  kadar. Tellerden geçme girişiminde bulunanlardan bazıları takılarak ölebiliyorlar.” Diyerek tel çekenlere gönderme yapan Çakıcı, şu sözleriyle olaya vurgu yaptı:
 
“Bu uygulamalar yaygınlaşarak devam ederse sonunda çok pişman olabileceğimiz sonuçlarla karşılaşabiliriz.”
 
“Bu teller yine çekilsin. Ama yerden 1 karış pay bırakılsa gerçek sahipleri de buralardan yararlanabilecek. Daha iri cüsseli domuz, insan ve benzeri zarar verebilecek canlılar buradan geçemeyeceklerdir. Doğal denge devam edeceğinden arazi sahibi de bu işten karlı çıkacaktır. Lütfen gerçek hak sahiplerini engellemeyelim. Bu uygulamalar yaygınlaşarak devam ederse sonunda çok pişman olabileceğimiz sonuçlarla karşılaşabiliriz. Her canlının bulunduğu bölgede bir etkinliği vardır. Bir zamanlar Geyikli bölgesi ormanlarında çakallar yaşardı. Tanrının uygun gördüğü bu yaşam alanlarını biz uygun görmedik. Bütün çakallar zehirlendi. Şimdi aşırı üreyen domuzlarla kimse baş edemiyor. Domuz yavruları çakallar tarafından dengeleniyordu. Şimdi her türlü av domuzlar için engel teşkil etmiyor. Unutmayalım doğanın dengesine saygılı olursak hepimiz karlı çıkarız.”

Hasan Sami Er