Düzenlenen törende konuşma yapan Çanakkale Barosu Kadın Hakları Komisyonu Başkanı Avukat Gizem Pekince “Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamadan, kadın erkek eşitliğini sağlamadan Türkiye'de demokrasi olmaz” dedi.
 
KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI ULUSLARARASI MÜCADELE GÜNÜ TÖRENİ
 
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü nedeni ile tören düzenlendi. Çanakkale Barosu Kadın Hakları Komisyonu üyeleri tarafından düzenlenen törende
Çanakkale Barosu Başkan Yardımcısı Avukat Şebnem Çıtak, Baro Yönetim Kurulu Üyeleri, Kadın Hakları Komisyonu Başkanı Avukat Gizem Pekince ve avukatlar katıldı. Atatürk heykeline çelenk sunumu ile başlayan tören, saygı duruşu ve İstiklal Marşı okunması ile devam etti. Törende Çanakkale Barosu kadın hakları komisyonu başkanı Avukat Gizem Pekince tarafından yapılan konuşmada 25 Kasım "Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü" İnsan haklarını ihlal eden diktatör düzene karşı mücadele veren Mirabel Kardeşlerin 25 Kasım 1960'da tecavüz edilerek ve dövülerek öldürülmesinin anısına, baskılara yenilmeyen yürekli kadınların mücadelesini onurlandırmak ve kadınlara yönelik şiddetle mücadele etmek adına ölümsüzleştirdiğimiz gün. Bugün de kadınlar eşit, özgür ve şiddetsiz bir yaşam için mücadele vermeye devam etmektedir. Ülkemizde ve dünyanın birçok ülkesinde kadınlar toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, aile içi ve toplumsal şiddete, ayrımcılığa karşı eşit ve özgür olma mücadelesi vermektedir. Yakın tarihte İran'da Mahsa Amini'ni başörtüsü gerekçe gösterilerek öldürülmesinin ardından güçlenen kadın hareketini selamlıyoruz.  Mücadeleleri mücadelemizdir.” ifadelerine yer verildi.
 
KADINI ÖZGÜR BİREY OLARAK GÖRMEYEN POLİTİKALAR ŞİDDETE AÇIK HALE GETİRİYOR
 
Pekince, konuşmasının devamında “Kadına yönelik şiddetle mücadele için ulusal eylem planları yapılmasına rağmen, ülkemizde kadına yönelik şiddetin arttığını, kadınlarımızın, kız çocuklarımızın her alanda, eğitim, yaş, sosyo-ekonomik durum ayırt etmeksizin, şiddet gördüğünü, tacize, tecavüze uğradığını ve en önemli insan hakkı olan yaşam hakkının ihlal edildiğini endişeyle gözlemlemekteyiz. İstanbul Sözleşmesinden hukuka aykırı bir şekilde çekinilmesi, Türk Medeni Kanunuyla ve 6284 sayılı Yasa ve Uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan kadın hakları kazanımlarını ortadan kaldıracak düzenlemelerin yapılacağının kamuoyunda sürekli gündemde tutulması, laik ve bilimsel eğitimden uzaklaşılması toplumsal cinsiyet eşitliğine aykırı açıklamaların desteklenmesi, toplumsal cinsiyet derslerinin müfredatlardan çıkartılması, kadını özgür birey olarak görmeyip, sadece aile içinde bir birey olarak sınırlandıran zihniyetin  oluşmasına yol açan politik uygulamalar vb. gibi nedenlerle kadınlar daha  fazla şiddete açık hale getirilmektedir.” dedi.
 
DEVLETİN SORUMLULUĞUDUR
Konuşmasında Kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması devletin sorumluluğu olduğunu ifade Pekince “Özel ve kamusal alanda kadına yönelik şiddet hala devam ediyorsa, kadınlar güvende olmaları gereken toplu taşıma araçların  ve caddelerde dahi tanımadıkları erkekler tarafından şiddete uğruyorsa, aldıkları koruma kararlarına rağmen öldürülüyorsa, bunun nedeni şiddetle etkin ve kararlı şekilde mücadele edilmemesi, aksine, kadınların insan haklarını ve en önemlisi yaşam haklarını koruma altına alan kanunları ve uluslararası sözleşmeleri kaldırmaya yönelik saldırılar karşısında etkisiz kalınmasıdır.” dedi.
 
MÜCADELE TOPLUMSAL DÜZEYDE, ETKİN VE KARARLI OLMALIDIR
Kadına yönelik siddetin önlenmesinde etkin ve kararlı olunması gerektiğinin de altını çizen Pekince, Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için yasal mevzuatın yanında, toplumsal zihniyetin değiştirilmesi de çok önem arz etmektedir. Bu bağlamda, devletin çok yönlü ve bütüncül politikalar üretmesi yanında, bu mücadelenin toplumsal düzeyde genele yayılarak etkin ve kararlı yürütülmesi gerekmektedir. Ancak günümüzde ülkemizde zihniyet dönüşümüne yol açacak politikalar oluşturmadığı gibi tam tersi kadınların insan haklarını koruma altına alan kanunları ve uluslararası sözleşmeleri kaldırmaya yönelik çalışmalara destek olunmasının ve İstanbul Sözleşmesinden hukuka aykırı olarak çekinilmesinin kadına yönelik şiddette kadınları korumasız bıraktığını ve kadınların yaşam hakkının ihlaline yol açtığını görmekteyiz. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için 6284 Sayılı Kanun ve imzalamış olduğumuz uluslararası sözleşmeler başta olmak üzere, kadın haklarını güvence altına alan mevzuatın devletin her bir organı tarafından eksiksiz uygulanması, uygulamanın denetlenmesi, toplumsal cinsiyete duyarlı, eşitsizliği ortadan kaldıran  politikalar üretilmesi, kadına yönelik şiddet suçlarında etkin ve caydırıcı cezalar verilerek bu cezaların infazının eksiksiz tamamlanması ile temel bir insan hakları belgesi olan İstanbul Sözleşmesi'nin yeniden yürürlüğe konulması öncelikli taleplerimizdir.” dedi.
 
KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ SAĞLANAMADAN TÜRKİYE’DE DEMOKRASİ OLMAZ
Pekince açıklamasının sonunda “Çanakkale Barosu Kadın Hakları Komisyonu olarak bıkmadan, usanmadan ve yılmadan tekrar ve tekrar söylüyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamadan, kadın erkek eşitliğini sağlamadan Türkiye'de demokrasi olmaz, olamaz. Kazandığımız hakları ve hukuki kazanımları elimizden alacak olan düzenleme ve değişikliklerin karşısında olmaya devam edeceğimizi, yasaların eksiksiz olarak uygulanması konusunda tüm kamu kurum ve kuruluşlarının uygulamalarını takip edeceğimizi, İstanbul Sözleşmesi'nin yeniden hayata geçirilmesi yönündeki ısrarımız ve kadına karşı şiddetin ortadan kaldırılması için mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz.” ifadelerine yer verdi.
 
Ogün inal