12 Eylül’ de başlayacak olan 2022-2023 eğitim öğretim yılının, hayat şartlarının zorlaştığı, alım gücünün düştüğü, eğitim-öğretim masraflarının arttığı, iyileştirmelere ve yeni gelişmelere rağmen istenilen seviyeye gelinemediği bir zeminde, sorunların gölgesinde başlayacağını ifade eden Can, “Köklü sorunlara kalıcı çözümler ancak kararlı bir iradeyle mümkündür.” dedi. Can açıklamasında “Millî Eğitim Bakanlığı’nın sürekli olarak eğitimde fırsat eşitliğinden, mesleki eğitimin niteliğinin artırılmasından, okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılması çabalarından bahsetmesine karşın, alandaki tecrübeleri görmezden gelen, eğitimin paydaşlarıyla yeteri derecede istişare etmeden hareket mantalitesi neticesinde bir türlü istenilen seviyeye ulaşılamıyor ve hedefler akamete uğruyor. Bu tür süreçlerin başarıya ulaşabilmesi için bakanlığın sürdürülebilir politikalar benimsemesi gerekir. Köklü sorunlara kalıcı çözümler ancak kararlı bir iradeyle mümkündür.” ifadelerine yer verdi. 

“ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNUNUN KAPSAMI GENİŞLETİLMELİ”
Açıklamasında Öğretmen meslek kanunu ile ilgili değerlendirmede yapan Can,  “Beklentileri karşılamayan, geliştirilmeye muhtaç meslek kanunu, anayasal ve yasal hakları kısıtlanmış sözleşmeli istihdam, bir türlü kapatılamayan öğretmen açığı, öğretmen atamalarında mülakatın kaldırılmaması, istihdamda güçlük çekilen bölgelerde görev yapan eğitimcilere ilave teşviklerin verilmemesi, birim ek ders ücreti miktarının düşüklüğü, eğitim kurumu yöneticiliğinde özlük haklarını ve yetkileri geliştiren kariyer odaklı sürdürebilir bir sistemin halen hayata geçirilememesi, eğitimin rehberlik ayağının eksikliği, öğretmenleri şiddete karşı koruyacak bir yasal düzenlemenin çıkarılamaması, öğretmenlerin yer değişikliği taleplerinin karşılanmamasının doğurduğu mağduriyetler, görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavlarının gerçekleştirilmemesi, yardımcı personel istihdamı gibi sorunlar konusunda hâlâ somut adım atılmış  değildir. Bakanlığın, eğitim çalışanlarının sorunlarına kayıtsız kalmaması, sahadan yükselen sese kulak vermesi, eğitim paydaşlarının tekliflerini göz ardı etmeden kararları alması, yukarıda tasarımı yapılan teorinin aşağıdaki pratiklerle örtüşmesi, eğitimin niteliğini ve verimliliğini artıracaktır. Beklentiler doğrultusunda atılacak hızlı adımlar, eğitim çalışanlarının yüksek motivasyonla işe başlamalarını sağlayacaktır. Öğretmenlik meslek kanununun kapsamı genişletilmeli, başta kariyer basamakları olmak üzere sorunlu tarafları giderilmelidir.” dedi

TOPLU SÖZLEŞME TEKLİFİMİZ ESAS OLMALI
Açıklamasında eğitim çalışanlarının da sorunların değinen Can Öğretmenlere çalışma yılına bakılarak bazı ünvanların verilmesi gerektiğinin de söyledi. Can açıklamasında 5 ve 6. Dönem Toplu sözleşmelerde masaya taşıdığımız, “Millî Eğitim Bakanlığı kadrolarında, eğitim-öğretim hizmetleri sınıfına dâhil kadrolarda bulunanlardan en az 8 yıl süreyle fiilen öğretmenlik yapmış olanlara uzman öğretmenler; en az 4 yıl süreyle fiilen uzman öğretmenlik yapmış olanlara ise başöğretmenler için öngörülen özel hizmet tazminatı ödenir” teklifi uyarınca, 8 yılını dolduran öğretmenlere uzman öğretmen, 12 yılını tamamlayanlara da başöğretmen unvanı verilmelidir. Bu çerçevede, toplu sözleşme teklifimiz esas olmalı, sınav tartışması da son bulmalıdır.
 
EĞİTİM ÇALIŞANLARININ MALİ VE ÖZLÜK HAKLARI İYİLEŞTİRİLMELİ
 
Can açıklamasında eğitim çalışanlarının  mali ve özlük haklarının düzeltilmesi gerektiğini de ifade etti. Sözleşmeli öğretmenliğin kaldırılması gerektiğini ifade ederek şunları söyledi. Enflasyonun yukarı yönlü hareketinin arttığı, temel tüketim maddelerinin ve emtia fiyatlarının yoksunluk eşiğini yükseltip yoksulluk oranını artırdığı bir eşikteyiz. Günlük hayatı zorlaştıran, güven azaltıcı etkisini yoğunlaştıran ekonomik sarsıntı, etkisini en çok kamu görevlileri başta olmak üzere sabit gelirliler üzerinde hissettirmektedir. Bu çerçevede, eğitim çalışanlarının ve kamu görevlilerinin ücretlerinde oluşan kayıpları ve enflasyona yenilme riskini giderecek mahiyette mali ve özlük haklarında iyileştirmeler yapılmalıdır. Kamu personel sisteminin temel yaklaşımı, insan onurunu öncelemek, insan haklarına saygılı olmak, saygın iş ilkesine dayanan mali, sosyal ve özlük hakları ile çalışma şartları olmalıdır. Bu eksende, öğretmen istihdamında sözleşmeli öğretmenlik dayatması, hukuki olmadığı gibi çalışma ilişkileri yönünden de kabulü ve tahammülü mümkün değildir. Öğretmenlerin anayasal haklarını sınırlayan, aile bütünlüğünü bozan, eşleri birbirinden, çocukları da anne babalarından ayrı bırakan, öğretmeni eşi ile işi arasında tercihte bulunmaya zorlayan, öğretmenler odasında ayrımcılık oluşturan, mesleği ve öğretmenin itibarını zedeleyen sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına son verilmeli, sözleşmeli öğretmenler kadroya geçirilmelidir.

OKULLARA DOĞRUDAN ÖDENEK TAHSİS EDİLMELİDİR
2022- 2023 yılı eğitim öğretime başlarken okulların fiziki,alt yapı ve donanım eksikliklerinin de olduğunu ve bu eksikliklerin hemen tamamlanması gerektiğini ifade eden Can  “Okullar arasındaki nitelik farkının sebeplerinden biri de fiziki altyapı ve donanım eksikliğidir. Okulların laboratuvar, yabancı dil sınıfı, bilgisayar sınıfı ve ders kitabı haricindeki öğretim materyali ihtiyacı had safhadadır. Hâlihazırda eğitim kurumu yönetimlerinin kullanımına tahsis edilmiş ödenekler yeterli değildir. Özellikle mal ve hizmet fiyatlarının, etkisi her geçen gün hissedilen enflasyonist bir ortamda sürekli arttığı göz önüne alındığında, okullara tahsis edilen ödeneklerin de artırılması gereklidir. Eğitim-öğretim yılı başlamadan, sınıf ve öğrenci sayısı, personel sayısı gibi kıstaslar esas alınarak her okula ihtiyaçları karşılayacak ölçüde münhasır bir ödenek tahsis edilmelidir.

Hasan Sami Er