CHP İl Kadın Kolları’nın da destek verdiği buluşmada ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası beklenirken, cezada indirime gidilmesine tepki gösteren kadınlar yaptıkları açıklamada, cezanın tahrikle 23 yıla indirilmesini kabul etmediklerini belirterek, şu ifadeleri kullandılar: “Erkek adaletin kadın katillerini ödüllendirdiği ülkemizde dün Pınar Gültekin’i katleden fail Cemal Metin Avcı ve kardeşi Mertcan Avcı “Canavarca hisle öldürmek”, failin annesi Ayten Avcı, babası Selim Avcı, boşandığı Eda K. İle ortağı Şükrü Gökhan O. İse “Suç delillerini gizlemek” suçundan yargılandı. Mahkeme 23 aydır tutuklu failin ağırlaştırılmış müebbet cezasını haksız tahrik indirimiyle 23 yıla düşürdü; aynı davada yargılanan diğerleri için ise beraat kararı verildi. Şaşırdık mı? Şaşırmadık. Karar hukuk tarihinin büyük utançları arasında yer alacaktır. Pınar’ı önce odunla, sonra kömürle, en son yakamayınca benzinle yakan bir caniye haksız tahrik indirimi uygulandı. Bunun bir hafta öncesinde Danıştay mahkemesinde İstanbul Sözleşmesi’ni savunan avukat arkadaşlarımıza bakarken kabaran göğüslerimiz bu kez öfkeyle dolup içimize sığmaz hale geldi. Gözlerimiz katilin “İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırıldığı iyi oldu” sözlerini gördü, “Pınar namusumu kirletti, benim vicdanım rahat” sözlerini gördü. Erkek adalet bir kez daha bir avuç katilin hayatını kurtarıp, kadın cinayetleri söz konusu olduğunda adaletin nasıl da rafa kaldırılabileceğini göstermiş oldu. Haksız tahrik denip durulan şey Türk Ceza Kanunu’nda ‘haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında’ suç işleyen kimsenin ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenmiştir. Türk Ceza Kanunu, bu tanımla Türkiye mahkemelerinde bu şekliyle yani fiil sırasında bu şartların gerçekleşip gerçekleşmediğini soruşturarak karara varmak zorunda. Peki eldeki bazı haksız tahrik indirimlerine baktığımızda neler görüyoruz? Bursa’da birlikte yaşadığı Arzu Civil’i 22 yerinden bıçaklayarak öldüren katil Yavuz Özcan izlediği porno filmdeki kadına benzettiği için öldürdüğü ifadesini verdi, haksız tahrik indirimi ile 18 yıl ceza aldı. Samsun’nda evli olduğu kadını boğarak öldüren Yaşar Ertaş, cinsel ilişkiyi reddettiği için öldürdüm diyerek haksız tahrik indirimi ile 18 yıl 4 ay ceza aldı. Bursa’da evli olduğu kadını ve kızını öldüren Ali Şeker babalığıma laf etti diyerek haksız tahrik indirimi ile 37 yıl ceza aldı. İzmir’de boşanmak isteyen karısını öldüren erkek ifadesinde karısının Adil Işık isimli birinden mesajlar aldığını, kendisini aldattığını söyleyerek haksız tahrik indirimi aldı. (İndirimin nedeni sanığın ‘Adil Işık’ isminin bir giyim markası olabileceğinini bilemeyebileceği ihtimali) Bu örneklerin yanında kadınların katledilmesinde eve geldiğinde yemek hazır olmaması, izinsiz alışveriş yapması, doğum kontrol hapı kullanması, evin kapısını geç açması, yemeğin tuzunu az koyması gibi erkek lehine haksız tahrik uygulanan onlarca örnek daha var. Dönüp bakınca yüce Türk Ceza Kanunu’nda ufak değişikliklerle aslında gerçekliğe erişebileceğimizi görüyoruz. Mesela neyin haksız tahrik kabul edilebileceğine yönelik maddelerde kısaca erkeğe itaat etmeme başlığı koyulsa eminim bu tip kararları veren ‘hukukçu’ların işleri daha kolay olacaktır. Bu haliyle de adaletin uygulayıcısı olduğunu düşündüğümüz kanun insanlarının bu kararları verirken mesleki ya da vicdani olarak zorlandığını görmüyoruz aslında. Erkek adalet değil, gerçek adalet diye sokaklarda bağırırken aslında tüm bunların arasında en çok nereden öldüğümüzü, en çok nereden yara aldığımızı göstermeye, aynı zamanda tüm öfkemizle hakkımız olanı, alacaklı olduğumuzu talep ediyoruz. Çünkü bu düzende bizi öldürenin bir bıçak değil, bir silah değil adalet denilen ancak sadece için boş, keyfi biçimde uygulanan hükümler dizisi olduğunu görüyoruz. Sahip çıktığımız, peşini bırakmıyoruz, vazgeçmiyoruz dediğimiz İstanbul Sözleşmesi milyonlarca kadının, çocuğun, lubunyanın güvencesiyken onu fesh edenler bu cinayetlerin ortağı, parçası, sorumlusudur. Dün sözleşmeyi kaldıran, sözleşmeyi kaldıranların sırtını sıvazlayan, alkış tutan, sessiz kalan herkes bu hesabın parçasıdır. Bugün 6284 sayılı kanuna göz diken, saldıracak yeni yerler, yeni canlar arayan herkes bu hesabın parçasıdır. Kutsal aile diyen, bunlar ahlakımızı bozuyor diyen, katiller yerine ‘katledilen kadınlar isyanımızdır’ diyenlere barikat kuran, dün onur haftasına saldıran kimlerse bu hesabın parçasıdır. Siz canımıza, hayatımıza, bedenlerimize, yaşayışımıza göz dikenler sizden alacaklıyız. Biz sizin katlinize dair bir şey yapmadık, yapmayacağız diyenler sizden alacaklıyız. Erkek devletin, erkek adaletin, eril düzeninizin bize açtığı savaştaysak bundan sonra, bu ne ilk oldu ne de son olacak. Siz gideceksiniz, biz kalacağız.”

Ogün İnal