İşçi sendikalarına sivil toplum örgütleri CHP, CHP Gençlik Kolları üyeleri de destek verdi. Ellerinde dövizle yürüyen emekçiler slogan atarak yürüdü.
Cumhuriyet meydanı Çanakkale’de 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kutlamalarına ev sahipliği yaptı. Tüm sendika ve sivil toplum örgütlerinin cumhuriyet meydanına giriş yapmasının ardından sloganlar atıldı halaylar çekildi. Günün anlam ve önemi ile ilgili meydanı dolduran emekçilere konuşma yapan DİSK Genel İş Şube Başkanı Metin Ceylan şunları söyledi: "Bu memleket bizim, bu cehennem, bu cennet bizim, bu davet bizim" diyerek, bu meydanı dolduran işçiler, emekçiler, emekliler, kadınlar, gençler, 1 Mayıs Birlik,  Mücadele ve Dayanışma günümüz,  bayramımız kutlu olsun. İşçi sınıfı mücadelesinde yitirdiğimiz bütün sınıf kardeşlerimizi, direnişlerde ve mücadelede yitirdiğimiz tüm yoldaşlarımızı saygıyla anıyoruz. Bu dünya kapitalizme uygun değil, çıkış arıyoruz. Varlığı işçinin emek gücüne bağlı olan kapitalizm; insanlığın, tüm canlıların ve doğanın geleceğini yok ediyor. Kamusal olan ne varsa parçalayan kapitalist sistemin, içinde bulunduğu yapısal sorunlar salgın ile beraber daha da büyüdü ve kapitalizmin cilası iyiden iyiye dökülmeye başladı. Yaşanan her kapitalist krizde olduğu gibi son salgın sürecinde de insanlık dışı çalışma koşulları yaygınlaştı. Sermaye sahipleri işçi sınıfı üzerindeki tahakkümünü arttırıyor, işçileri daha uzun, daha sağlıksız, daha güvencesiz, daha ucuza çalıştırarak karlarını koruyor. Bu yüzden ‘’Kapitalist sistemin son kullanma tarihi geçti. Bu düzeni değiştireceğiz diyoruz. Çıkış arıyoruz” dedi.

İKTİDAR EMEĞİ UCUZ, YAŞAMI PAHALI HALE GETİRDİ
Ceylan konuşmasının devamında, “İşçi sınıfı işsizlik, yoksulluk, yüksek enflasyon, düşük ücret, uzun çalışma saatleri ve güvencesizlikle ezilmek isteniyor. Haksız gelir ve servet transferleri ile eşitsizlik artarken demokrasinin lime lime edildiği, hukukun siyasallaştığı, insan hak ve özgürlüklerinin otoriter rejim altında ezildiği ülkemizde, iktidarın yanlış ekonomi yönetimi ile yaygınlaşan ve derinleşen bir yoksullukla karşı karşıyayız. Ülkenin kamusal kaynakları bir avuç sermayeye peşkeş çekiliyor, varlıklarımız özelleştirme, kamu - özel işbirliği ve yap-işlet-devret projeleriyle elimizden alınıyor, geleceğimiz yok ediliyor. Milyonlar işsiz, milyonlar çaresiz, milyonlar geçinemiyor. İşsizlik, güvencesiz çalışma ve sefalet artıyor. İşsiz sayısının 9 milyona dayandığı bir ülke olduk. Milyonlarca emekçi açlık sınırının altında bir asgari ücretle çalışmaya mahkum edilmiş durumda. İşçi sınıfı artık temel gıda ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacak duruma geldi. İktidar bunu görüyor, kabul ediyor ancak çözüm üretmiyor. İşçilerin sırtından elde ettikleri nimetlerle her gün biraz daha palazlanan bir avuç sermaye sahibinin aksine işçiler, insanca yaşamanın asgari koşulları için mücadele etmek zorunda bırakılıyor. Enflasyon, pahalılık, işsizlik, güvencesizliğin yanında kötü çalışma koşullarıyla iş güvenliğinden yoksun bir şekilde sağlıklarında hatta canlarından oluyorlar. Sosyal güvenlik şemsiyesi ise delik deşik edilmiş durumda. Nitelikli, ücretsiz, kamusal sağlık ve eğitimden bahsetmek artık çok zor, sağlık da, eğitim de ticari hale gelmiş durumda. Kısacası işçi sınıfı, sermayenin çıkarları doğrultusunda kurgulanmış kapitalist sistemde hukuksuz ve keyfi bir biçimde türlü haksızlığa maruz kalıyor. Fırsat eşitliği, adil bölüşüm, cinsiyet eşitliği ve temel insan hakları bu sistemde yok; işsizlik, yokluk, güvencesizlik, kriz ve yasaklar var” ifadelerine yer verdi.

“ÇARESİZ DEĞİLİZ”
Ceylan konuşmasının sonunda, “Bu böyle gitmez, çare var” diyerek şunları söyledi: “Bu düzen böyle gitmez. Halkı yoksulluğa, açlığa, işsizliğe, borçluluğa ve güvencesizliğe mahkûm eden bu akıl dışı düzen Türkiye’nin sırtında bir yüktür. 20 yıldır ülkeyi yönetenler ve tüm yetkileri tek kişide toplayanlar sorumluluktan kaçamaz. Ülkenin kanayan sorunlarını kendi dışındaki herkese ve her şeye bağlayan bir yönetim anlayışına artık yeter diyoruz. Biz işçiler, emekçiler, kadınlar, gençler, tüm sömürülenler, yoksullaşanlar ve ezilenler olarak bu düzeni değiştirme, 84 milyonun insanca yaşayacağı bir ülkeyi inşa etme gücümüz var. Emeğin, barışın, demokrasinin, eşitliğin, özgürlüğün egemen olduğu bir düzeni biz kuracağız. Küçük bir azınlık için çoğunluğun hiçe sayıldığı bu düzenin ömrünü kısaltmak, işçilerin, emekçilerin birlik ve dayanışma ekseninde mücadeleyi yükseltmesiyle mümkün hale gelecektir. İşçilerin gücü emeği ve bilincidir. Eşit, adil, demokratik ve emekten yana bir toplumsal dönüşüm için daha kararlı, daha örgütlü, daha dayanışmacı bir mücadeleyi hep birlikte öreceğiz. Sadece ekonomik kazanımlarımız için değil, demokrasi, eşitlik, özgürlük ve adalet talebimizdeki ısrarlı ve kararlı duruşumuzla işçi sınıfı mücadelesini büyütmeye ve bu acımasız düzen karşısında durmaya devam edeceğiz. Karanlık Gidecek, gezi kalacak, biz kalacağız. İnsanlığın Geleceği İşçi Sınıfının Ellerinde! 1 Mayıs’la Umudu Yükseltecek, Mücadeleyi Büyüteceğiz! Sömürüsüz, baskısız, insan onuruna yaraşır bir iş, gelir ve sosyal güvenlik istiyoruz. Demokrasi istiyoruz. Eşit ve adil bir bölüşüm, sosyal adalet istiyoruz. İş güvencesi, özgür toplu sözleşme hakkı ve örgütlenme özgürlüğü istiyoruz. Belediye şirket işçilerine kadro istiyoruz. Kamusal, nitelikli, parasız ve erişilebilir sağlık ve eğitim istiyoruz. Hukukun üstünlüğünü istiyoruz. Savaşsız, şiddetsiz bir dünya istiyoruz. İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmiyoruz!, Eşit işe, eşit ücret istiyoruz. Doğanın talanı ve sömürüsüne son verilsin istiyoruz. Ücretler üzerindeki vergi yükünün azaltılmasını istiyoruz. Hukuksuz olarak işinden edilenler işlerine geri dönsün istiyoruz. Yaşasın birlik, yaşasın dayanışma, yaşasın mücadele. Yaşasın 1 Mayıs.”
Konuşmaların ardından düzenlenen konserde halaylar çekildi.

Ogün İnal