Sanatçı sergiden elde edilecek gelirin yüzde 50'sini kanser tedavisi gören ihtiyaç sahiplerine aktarılmak üzere Kendi Yolunu Farket Hayata Destek Derneği'ne bağışladığını açıkladı.
Babasını kısa bir zaman önce kaybeden Negir, “Babam gidince içimden bir parça koptu. O kopan parçanın yerine bana öğretecekleri olan bir kitle geldi oturdu. Çünkü bu gibi boşluklar, sizin fark etmeksizin izin verdiğiniz ya da direndiğiniz alanlardan izler taşıyan bir ayna ile tamamlanma eğilimindedir. Böylelikle anladım ki; gerçekten vedalaşacaksam, sağ mememde boşalan yere yerleşip orada büyüyen aynama bakabilmeliydim. Bana göstereceklerini, öğreteceklerini kendime katmayı denemeliydim. Kaldı ki bu sorular daha önceden bildiğim bir yerden gelmişti, sürece aşinaydım.
Sevdiğim pek çok arkadaşım bana en içtenlikli dileklerle, ‘Sen güçlüsün, bunu da yenersin, mücadele et, savaş’ gibi cümleler kurdular. Bense; ‘Anlayışla kabullen, senden geçmesine izin ver’ diyen seslere kulak verdim. Çünkü bu bir savaş değildi gerçekten ve ben de zaten kendi bedenimden bir parçayla nasıl savaşılır pek bilemiyordum. Ben kanseri yenmek fikri yerine; onunla dans etmeyi ve sonunda onu dans pistinde perişan etmeyi tercih ettim. Diğer yandan çoğu kez fiziksel ve duygusal olarak yorulduğumu hissetsem de yaşadığım süreçten dolayı başıma gelenleri dramatize etmek de pek bana göre değildi. Aksine bu gibi bir mağduriyet etiketini taşımak hoşuma gitmiyordu. Kaldı ki bu olanlar öznesi için çok önemli olsa da yaşamın akışında var olan ve pek çok insanın karşılaştığı, hayatın bir evresinde öyle ya da böyle deneyimlediği durumlardı. Bunu en iyi hastaneye gidiş gelişlerimde karşılaştığım kalabalıklara baktıkça anlıyordum. Öyleyse benim için biricik ama bütünü düşününce sıradan olan bu deneyimden, “içimdeki neşeli” dediğim, mutlu olma haline sağlıkla, gülümseyerek geçecektim. Yakıcı güneşin altında yürürken serin gölgelerine sığındığım ağaçlar vardı bir de. Bir gün o ağaçlı yolda yürürken “gölge ispattır” dedim içimden. İspattı çünkü ışığın kanıtıydı. İspattı çünkü ben başımı kaldırıp bakamıyorken güneşe, o ağaçlar ışığa bizden önce yürümüş olanlar gibi siper oluyorlardı peşlerindekilere. Aynı ışığa-ışka-aşka bizden önce ulaşmış olanların, bize görünen siluetleri, derinden hissedilen yankıları gibi ve gölgelerin düştüğü yer de değişiyor; başka renk, başka giz oluyordu. Gölgenin dilinden görünüyordu, ışığın bir yorumu olarak hissediliyordu. Böylece yürüdüm aynı yolda defalarca; ama her seferinde farklı bir deneyim edinerek. Bu sergi yaşadığım süreçte esenliğe doğru attığım adımları, aynalar ve gölgeler arasında yürürken geçtiğim yolları izleyenlerle paylaştığım bir günce olma özelliği taşıyor. Teşhis ve tedavi sürecinin evrelerinden geçerken bir yandan da kendi iç yaşamımda farkındalığımın yükseldiği, bakış açımı derinleştirebildiğim bir hali deneyimledim. Bir ressam olarak, sağlığa, şifaya, esenliğe giden yolumu resim yaparak imledim. Serginin bir bölümünü oluşturan “İzmir Günlüğü” başlıklı çalışmalar ise tedavimin son aşaması olan 5 haftalık radyoterapi sürecinde, sosyal medya üzerinden paylaştığım görsellerle ilişkili bir içeriğe sahip. Yaklaşık 17 aylık bir zamana yayılan iyileşme öykümde; iç yaşantıma odaklanmak, değerli bulduklarımı anlamak ve ifade etmek için yakaladığım fırsatları çalışmalarıma yansıyan izleriyle ortaya koymak istedim. İstedim ki birileri bilsin; bir umut, bir gülücük bulsun anlattıklarımın içinden. İşte şimdi burada esenlik dileyerek veda ediyorum yolculuğumun bu kısmına. Küçük bir veda bu, daha yürüyecek çok uzun bir yolumuz var ne de olsa.
Ezgi Yemenicioğlu Negir kimdir?
1978 yılında Balıkesir'de doğdu. Ressam Özdemir Yemenicioğlu'nun kızı olan sanatçı Mimar Sinan Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim Bölümü mezunu. 2005 yılından bu yana Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünde Öğretim Görevlisi olarak çalışan Yemenicioğlu pek çok ulusal ve uluslararası karma sergiye katılarak, Balıkesir, İstanbul, Ankara ve Çanakkale’de 7 kişisel sergi açtı.
Mine Tarım