Türk ordusunun Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde Yunan işgaline son verdiği 30 Ağustos tarihi, 1924 yılından bu yana Zafer Bayramı olarak kutlanıyor. Bu tarihi zaferin 99. Yıl dönümünde zafere dair merak edilenleri, Atatürkçü Düşünce Derneği Çanakkale Şube Başkanı Necmi Akyalçın'la değerlendirdik.
Türk ordusunun Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde Yunan işgaline son verdiği 30 Ağustos tarihi, 1924 yılından bu yana kutlanıyor. Şanlı tarihimizin mihenk taşı olan Zafer gününde gazetemize özel sorularımızı yanıtlayan, Atatürkçü Düşünce Derneği Çanakkale Şube Başkanı Necmi Akyalçın, Zaferin tarihi anlamda dünü ve bugünü açısından önemini etkileyici bir şekilde ele aldı.
Büyük Taarruz sonrasında gelen Zafer bize neler sağladı 30 Ağustos Zafer gününden bahseder misiniz? Nasıl bayram oldu?
Değerli İbrahim kardeşim, öncelikle gazetenizde bana böyle bir olanak sunmanızdan dolayı size teşekkür ederim. 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun. Balkan bozgunundan sonra, Çanakkale Cephesinde toparlanan ve Mustafa Kemal gibi bir üst insanı tarih sahnesine çıkaran Türk ulusu ne yazıktır ki, 30 Ekim 1918 tarihinde adına “Mondros Ateşkes Antlaşması” denen çok kötü bir belgeyi imzalamak zorunda bırakılmıştır. Sonrasında, işgalciye boyun eğmiş bir Osmanlı Sarayı, ordusuz ve silahsız bırakılmış bir ulus, çaresizlik içinde kıvranan bir ülke ile bu duruma razı olmayanların ulusal mücadele yollarını arayışı, Çanakkale Cephesinde adını tarihin altın sayfalarına yazdıran Mustafa Kemal Paşa, o yıllarda ülkenin düştüğü bu içler acısı duruma razı olup bir köşeye çekilmek, hatta saraya damat olmak gibi sıradan insanlara çok çekici gelebilecek işleri elinin tersiyle itip kurtuluş yolları için büyük işler yapabilmenin yollarını aramaktadır. 15 Mayıs 1919 günü İşgalci İngilizler, Yunan kuvvetlerini de İzmir’e çıkartmış fiili işgali dalga dalga Anadolu’nun her yanına yaymaya başlamıştır. İşte böylesi bir iklimde Mustafa Kemal Paşa 16 Mayıs 1919 günü bir avuç arkadaşıyla İstanbul’dan bir Osmanlı subayı olarak ve müfettişlik göreviyle Samsun’a hareket etmiştir. İşte o andan sonra da ordusuz, silahsız, yok ve yoksul Anadolu’nun kötü yazgısı değişmeye başlamıştır… Ülkemiz, 1919 yılı 19 Mayısı ile 26 Ağustos 1922 tarihleri arasında ciltler dolusu kitaplar yazılabilecek çok sıkıntılı bir süreç yaşamıştır. Ancak, Kurtuluşa inanmış 38 yaşındaki Mustafa Kemal Paşa, Ordu yok diyenlere kurulur demiş ve kurmuş, para ve silah yok diyenlere bulunur demiş ve bulmuştur. İşte böylesi koşullarda kurduğu ordu ile, Afyon’a kadar ilerlemiş işgalci güçlere 26 Ağustos 1922 tarihinde amansız bir darbe indirerek “Ordular İlk Hedefiniz Akdeniz’dir İleri!” komutunu vermiş ve 9 Eylül 1922 tarihinde topraklarımızda tek bir işgalci Yunan askeri kalmayacak şekilde işgali sonlandırmıştır. Dünya tarihinde eşi benzeri görülmeyen büyük zaferi Türk Ulusuna armağan eden başta büyük Atatürk olmak üzere, Kurtuluşa inanarak cephede ve cephe gerisinde işgalciye karşı verilen savaşta topraklarımızı savunan herkese şükran ve saygılarımızı sunuyorum. Bundan 99 yıl önce, 30 Ağustos 1922 tarihinde kazanılmış büyük zaferimiz Ulusumuza kutlu olsun!İngiliz İşgal birliklerinin ülkemizi terk etmesi daha sonra gerçekleşse de, 30 Ağustos tarihi ülke topraklarının geri alındığı günü temsil eder. İlk kez 1924 yılında Afyon'da Başkumandan Zaferi adıyla kutlanan 30 Ağustos günü, Türkiye'de 1926'dan itibaren Zafer Bayramı olarak kutlanmaktadır.
Atatürk bu zaferi bu millete kazandırmasında sizce en temel başarı sağlayıcısı ne oldu?
Ulusuna inanması ve ulusunu çok sevmesi Atatürk’ün başarısında en büyük etkendir. Sonrasında da “Türk Milleti Zekidir, Türk Milleti Çalışkandır!” diyerek bu inancını dile getirmiştir. İnandığı ulusu da büyük Atatürk’ü yanıltmamıştır.
Türkiye bugün bu zaferin kıymetini daha iyi anlıyor ama zaferi kazandığımız Yunanistana İngiliz’e Fransız’a İtalyan’a hatta dolaylı yoldan himaye sevdasında olan Amerika’ya karşı kazandık. Ama bugün gençler bu özgürlüğü, atalarımızın genç yaşlarda kazandığı ülkelere gidip çalışmak için mücadele ediyor özgürlüğümüzü aldığımız ülkelerde artık özgürlüğünü vermek istiyor gençler buraya ülke olarak nasıl geldi? Kimler yüzünden
Türkiye bugün bu zaferin kıymetini daha iyi anlıyor ama zaferi kazandığımız Yunanistan'a İngiliz’e Fransız’a İtalyan’a hatta dolaylı yoldan himaye sevdasında olan Amerika’ya karşı kazandık. Ama bugün gençler bu özgürlüğü, atalarımızın genç yaşlarda kazandığı ülkelere gidip çalışmak için mücadele ediyor özgürlüğümüzü aldığımız ülkelerde artık özgürlüğünü vermek istiyor gençler buraya ülke olarak nasıl geldi? Kimler yüzünden
Son dönemde güzel ülkemizde yaşanan FETÖ sürecinde gençlerin işe girecekleri, işlerinde yükselecekleri vs sınavların soruları çalındı. Liyakat/uygunluk ortadan kalktı, yargı ve devletin işleyişiyle ilgili birçok sorunlar yaşandı. Birçok hakim savcı, öğretim üyesi, subay, polis FETÖ üyeliğinden devlet görevlerinden uzaklaştırıldı. Ancak bunların devlet kurumlarında yaptıkları tahribat hala acılarıyla anımsanmaktadır. İş, aş ve devlet güvencesi gibi konulara bir de son dönemdeki ülkemize yol geçen hanı misali giren ne idiği belirsiz insanların yarattığı huzursuzluk eklenince doğal olarak gençlerimiz ülkeyi terk etmek istemektedirler. 30 Ağustos Zaferi bu ülkenin gençleri huzur içinde yaşasın diye gerçekleştirildi. Atalarımız belli ülkelerin kaçkınları ülkemizde rahat yaşasınlar, bizim gençlerimiz de ülkeyi terk etmeyi çare olarak görsün diye Kurtuluş Savaşı yapmadılar. Acaba ülkemizdeki hangi yabancı 30 Ağustos Zaferini biliyor veya benimsiyor? Kaldı ki Polatlı'daki savaş ananlarındaki çarpık yapılaşma yapıldığı yerlerdeki çarpık yapılaşma bugün bizlerin bile tarihimize ne denli duyarsızlaştığımızı göstermektedir
Atatürk zaferi kazandıktan sonra asıl savaş şimdi başlıyor diyerek ekonomik eğitim ve reformlardan bahsetti sizce bu zaferi kazandık mı? Kazanılmadı ise sebep nedir ?
Silahla yapılan Savaş kazanılmış ve fiili işgal 1922 Eylül'ünde sonlandırılmıştır. Ancak yok, yoksul, hastalıklarla boğuşan ve cahil bir ulus, tolu iğne bile üretemeyen bir ülkeyi gören büyük Atatürk asıl savaş şimdi başlıyor bu olumsuzlukları ortadan kaldırmalıyız demiş ve işe koyulmuştur. 1923-1938 yıllarında okuma yazma oranı dünya rekoru olacak ölçüde artmış, hastalıklar yenilmiş, kendi aşılarımızı ve uçaklarımızı üretir duruma gelmiş bir Türkiye yaratılmıştır. Yani asıl savaş da büyük ölçüde kazanılmıştır. Günümüze bakıldığında ise durum ortadadır. Dünyayı kasıp kavuran covid salgınıyla ilgili aylarca başka ülkelerden aşı gelmesini bekler durumdayız. Oysaki,
Cumhuriyet’in ilk yıllarında Çin’e Türkiye’den aşı gönderilmiştir. Başka ülkeler büyük Atatürk’ü ders kitaplarında üstün insan olarak tanıtırken bizim ülkemizin camilerinde bazı kendini bilmezlerce Atatürk’e lanetler okunmaktadır. Kısacası durum budur
Cumhuriyete sahip çıkmak değerlerini anlamak nasıl mümkün olur ?
Tekrar Kemalist bir iktidar ile
Keşke Yunan galip gelseydi diyen bir takım zevatlar vardı? Bu zaferde Allah nasip etmedi çok şükür ama Yunan galip gelse ne olurdu ?
Yunan galip gelseydi biz bu yazıyı yazamıyor olurduk.100 yıl önce bu topraklarda işgalci olanlar, kendilerine çok güveniyorlardı. Yenilmez olduklarına inanıyorlardı. Ancak Mustafa Kemal Atatürk’ü hesaba katamamışlardı. Bundan dolayı da yenildiler. Yenilmiş olmalarına karşın hesaplarından vazgeçmiş değiller. Bundan dolayı da aramızdan işbirlikçiler buluyorlar, bu işbirlikçileri de 100 önce olduğu gibi din ile maskeliyorlar. Sonra da onlara hesaplarına uygun şeyler söyletiyorlar. Durum bundan ibarettir. Bu topraklar çok büyük hainlikler çok büyük yıkımlar gördü; ama tekrar küllerinden dirilmesini bildi. Bu günler de aşılacaktır. Şunu hiç kimse unutmamalıdır ki; “bu toraklarda son sözü Mustafa Kemaller Söyler.” Saygılarımla
İbrahim Akın Kazancı