Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğr. Üyesi Prof.Dr. Harun Baytekin yem fiyatlarındaki artışa dikkat çekerek, maliyetlerin üreticiyi zorladığını ve ürün fiyatları ile girdi fiyatları arasındaki makasın açıldığını kaydetti.
 
Prof. Harun Baytekin İşte Çanakkale Gazetesi’ne yaptığı değerlendirmede, “Türkiye’de gıda üretimi her geçen gün zorlaşıyor. Ürün fiyatları ile girdi fiyatları arasındaki makas sürekli açılıyor. Bir yerde gıda üretimi ekonomik olmaktan çıkıyor” dedi. Türkiye İstatistik Kurumu’nun da girdi fiyatlarındaki artışın yüzde 50’ye vardığını doğruladığına dikkat çeken Baytekin, Türkiye’nin buğdayda da dışa bağımlı hale geldiğini söyledi.
 
Baytekin şu ifadeleri kullandı: “Aslında piyasada gübre ve ilaç fiyatlarındaki artış çok daha fazla görünüyor. En fazla ekimi ve üretimi yapılan buğdayın, derin sürüm, ikileme, tohum, ekim, taban gübresi, çimen gübresi, yabancı ot, hastalık ve zararlı mücadelesi, hasat ve nakliye işlemleri üst üste konduğunda tarla kirasıyla birlikte 650 TL’yi buluyor. Bugün buğdayın borsada kilogram fiyatı 2.0 ile 2.5 lira arasında seyrediyor. Buğdayın para kazandırması, emek koruması için en az 400 kilogram verim vermesi gerekiyor. Bu hesapta çiftçinin yevmiyesi bulunmuyor. Bir günlük yevmiye bile konsa buğday üretimi ekonomik olmaktan çıkıyor.  Buğday ve arpa ekilişindeki azalmalar, para kazandırmadığından ileri geliyor. Verim arttı, ihtiyacı karşılıyor gibi ifadeler anlamlı değil. Türkiye buğday ithalatında dışa bağımlı hale geldi. Süt sığırcılığı adeta can çekişiyor. Yem fiyatları cep yakıyor. Otunu, samanını, silajını ve süt yemini dışarıdan temin eden orta ve büyük ölçekli işletmeler zarar ediyor. Bugün ortalama bir süt ineğinin günde 6 kg yonca kuru otu, 20 kg mısır silajı, 10 kg süt yemi yediği hesap edilirse, günlük maliyeti 70 lirayı, yıllık maliyeti ise 25 bin lirayı buluyor. Ortalama bir ineğin yıllık süt verimi 7.5 ton civarındadır ve litresi 3,20 TL’den işlem görmektedir. Neticede süt gelirleri besleme giderlerini karşılamamaktadır. Veteriner giderleri, elektrik, su ve bakıcı giderleri hesaba katıldığında zarar daha da büyümektedir.

Elbette hayvancılığın ekonomik olması için ot ve silajı işletmenin kendi üretmesi gerekmektedir. Madalyonun diğer yüzü düşünülmemektedir. Bu üretici, otunu, silajını, samanını satsa ekonomik anlamda, zarar etmek bir yana çok iyi para kazanmaktadır.

Sebze ve meyve yetiştiriciliğinde ürün fiyatları düştüğünde zarar daha da büyümektedir. Sulama ekipmanlarının fiyatları bir yıl içerisinde yüzde 70’den fazla artış göstermiştir. Sulama yatırım maliyetleri iki katına çıkmıştır. Oysa ürün fiyatlarında hala belirgin bir artış gözlenmemektedir. İktidarın enflasyonu düşük tutmak için uyguladığı ithalat politikaları, ne yazık ki yabancı ülkelerin çiftçilerini kazandırırken, Türk çiftçisini kredi kullanmaya, gelecekten yemeye mecbur bırakmaktadır” dedi.
 
Özel Haber: İbrahim Akın Kazancı