Cumhuriyet tarihimizin en önemli eğitim ve kalkınma projelerinden Köy Enstitüleri 81 yaşında. Sayısız çocuğa eğitim fırsatı veren ve eğitimli nesiller yetiştirmeyi amaç edinmiş köy enstitülerini anlamanın önemine vurgu yapan Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği kurucu Başkanı Prof. Dr. Osman Demircan, “Köy enstitüleri Cumhuriyet’in ışığıdır” dedi.
 
ÇOMÜ Astrofizik Araştırma Merkezi ve Ulupınar Gözlemevi Kurucu Müdürü Uzay Bilimleri Teknolojileri Bölümünden emekli ve Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği Kurucu Başkanı Prof. Dr. Osman Demircan özellikle kırsa alanda eğitimde devrimi başlatan köy enstitüleri hakkında bilgi verdi. Demircan, ‘’Köy Enstitüleri projesinin temelleri Cumhuriyet Halk Partisi’nin 1931 ve 1935 kurultaylarında alınan kararlar doğrultusunda oluşturulan eğitmen yetiştirme projesine dayanır. Bu projenin başlangıcını teşkil eden ilk eğitmen kursu 1936-1937 öğretim yılında Eskişehir Çifteler’de başlatılmıştı. Askerliğini onbaşı veya çavuş olarak yapan köy gençlerinin kısa bir eğitimden geçirildikten sonra kendi köylerinde eğitmen olarak görevlendirilmesi şeklinde uygulanan bu ilk denemeden olumlu sonuçlar alınması üzerine Köy Eğitmenleri Kanunu çıkarılmış, Maarif Vekili Saffet Arıkan’ın hazırlattığı program çerçevesinde 1937 ve 1938 yıllarında Eskişehir Çifteler ’de, İzmir Kızılçullu’da, Kırklareli Kepirtepe’de ve Kastamonu Gölköy’de deneme niteliğinde dört köy öğretmen okulu açılmış, buralarda Köy enstitüleri kuruluncaya kadar bağımsız biçimde, daha sonra da Köy enstitülerine bağlı olarak eğitmenler yetiştirilmiştir. 1936 yılında Saffet Arıkan tarafından ilköğretim umum müdürlüğüne getirilen İsmail Hakkı Tonguç’un ve 1938’de Maarif vekili olan Hasan Âli Yücel’in çabalarıyla eğitmen projesi Köy Enstitüsü projesine dönüştürülmüştür. 17 Nisan 1940’ta çıkarılan 3803 sayılı Köy Enstitüleri Kanunu mevcut deneme okullarının enstitüye dönüştürülmesini, ayrıca on yedi yeni Köy Enstitüsü açılmasını öngörüyordu. Köy enstitülerinin yerleri seçilirken okulların ülke geneline yaygınlaştırılmasına, tarıma uygun devlet arazisi üzerinde iki üç şehir arasındaki merkezî noktalarda, şehir ve kasabaların dışında ve köylere yakın yerlerde, ulaşımı kolay bir yere ve mümkünse bir demiryolu ve akarsu kenarına ekosistemi bozmadan kurulmasına özen gösterilmiştir. Her enstitünün binlerce dönüm uygulama alanı olurdu. Önceden kurak olan çevre enstitü uygulamalarıyla yeşil bir alana dönüştürülürdü. Yeni atanan bir enstitü müdürü önce kriterlere göre okul yerini belirler, çevre ile bağlantılarını kurup kendine verilen yetki ve sorumlulukla devlet arazisinde okul için gerekli altyapıyı ve malzemeyi toplamak için girişimlere başlardı. Bu aşamada kuruluş tecrübesini yaşamış olan enstitülerden öğretmenler ve öğrenciler yardıma gelirdi. Her iş birlikte imece usulüyle yapılırdı. Birlikte ölçüler alınır, hesaplar yapılır, tuğlalar dökülür, kurutulur, keresteler biçilir, inşaatlar plan çerçevesinde imeceyle üretilir, her üretimin gururu ortak yaşanırdı. Bu okulların her birinin 2-3 ili kapsayan “Köy Enstitüsü bölgesi” denilen bir çevresi vardı ve bu çevre içinde yer alan illere nüfuslarına göre öğrenci kontenjanı ayrılıyordu. Enstitülere, beş yıllık köy okullarından mezun olanlarla üç yıllık okulları bitirenler için açılan iki yıllık hazırlık sınıfını başarı ile tamamlayanlar alınıyordu. Kız-erkek karma eğitim sistemin uygulandığı Köy Enstitülerinin öğretim süresi beş yıldı. Bugün Köy Enstitüleri bin kurulusunun 81. yılını idrak ediyoruz. Cumhuriyetin bu aydınlanma ışığına selam olsun’’ dedi.

Yeni Kuşak Köy Enstitüler Derneği Merkez Yönetim Kurulu ise Köy Enstitüleri’nin 81’nci yıldönümü nedeniyle bir açıklama yaptı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “’Köy Enstitüleri 81 Yaşında 17 Nisan Köy Enstitülerinin kuruluşunun 81. yıldönümünü bütün dünyayı saran salgın felaketi; ülkemizi neredeyse yaşanmaz kılan demokrasisiz, özgürlüksüz, adaletsiz bir ortamda; sınırların kapatıldığı, ekonomilerin batma noktasına geldiği, yaşamımızın tehdit altında olduğu koşullarda karşılıyoruz. Ülkemizde gericiliğin saldırıları ve yıkımı sonucu her gün temel hak ve özgürlüklerimizden ve insani değerlerimizden bir parçanın eksilmesi hepimizi, kaçınılmaz olarak Cumhuriyet devrimini daha derinden incelemeye ve anlamaya itiyor. Cumhuriyet eğitim devrimi deyince de aklımıza gelen en önemli tarihsel miras Köy Enstitüleridir. Köy Enstitülerinin temeli, Mustafa Kemal Atatürk’ün öneri ve öncülüğünde, Eğitim Bakanı Saffet Arıkan’ın girişimi, devrim eğitimcisi İsmail Hakkı Tonguç'un kuram ve uygulamasıyla; 1936'da Eğitmen Kursları ve 1937’de Köy Öğretmen Okullarının kurulmasıyla atıldı… Hasan- li Yücel’in Milli Eğitim Bakanlığı döneminde de 17 Nisan 1940 tarihli Köy Enstitüleri Yasasıyla bütünsel bir ulusal programa dönüştü. Köy Enstitülerinin yaratıcısı, kuramcısı ve uygulamacısı, devrim eğitimcisi İsmail Hakkı Tonguç; “Köy Enstitüleri vatanı cennetleştirmek amacı güden kurumlardı. Onların kuruluşuna emeğini katanlar, bunun için vicdan huzuru içindedir.” diyordu. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel “Türk vatanının dağlarında, bayırlarında ve kırlarında, hatta en ücra yerlerinde kendi kendine açıp solan çiçek bırakmayacağız" diye seslenirken, İsmail Hakkı Tonguç “İnsanoğlunun kazanacağı en büyük zafer, korkuyu yenmesiyle elde edilecek zaferdir...” diyorlardı’’  şeklinde oldu.

Köy Enstitüsü nedir?
Köy enstitüsü, Türkiye'de ilkokul öğretmeni yetiştirmek üzere 17 Nisan 1940 tarihli ve 3803 sayılı yasa ile açılan okul türü. Tamamen Türkiye'ye özgü olan bu eğitim projesini 28 Aralık 1938 tarihinde milli eğitim bakanı olan Hasan Âli Yücel bizzat yönetti. türkiye'de köy enstitüsü fikri ilk kez Amerikalı eğitim filozofu John Dewey tarafından savunuldu. Dewey, özellikle kırsal bölgelerdeki okulların toplum yaşam merkezi haline getirilmesi gerektiğini vurguladı. Türkiye'de okulun yerel koşullara uyarlanması sorunu eğitim felsefesinin özünü oluşturuyordu. Köy Enstitüleri, John Dewey'in iş ve eğitimi birleştirme fikrini yerine getirmek için tasarlanmıştır. Mezunların aynı anda hem okul öğretmenleri hem de toplumun eğitmeni olması bekleniyordu. Öğrenciler aslında kendi okullarını, evlerini, kışlalarını, iş yerlerini vb. inşa ettiler ve birlikte yaparak ve yaşayarak üretim ile eğitimi kaynaştırdılar.
 
Özel Haber: İbrahim Akın Kazancı