Ziraat Mühendisleri Odası tarafından Türkiye’ de tarımsal eğitim öğretimin başlamasının 175’nci yılı nedeni ile Cumhuriyet Meydanı’nda tören düzenlendi.
 
Pandemi nedeni ile 10 Ocak’ta sokağa çıkma yasağı uygulanacağından dolayı haftanın son iş gününde yapılan törene Çanakkale Ziraat Mühendilseri Odası Başkanı Hicri Nalbant, oda yönetim kurulu üyeleri ile oda üyeleri, Cumhuriyet Halk Partisi İl Başkanı Metin Ümit Ural, il ve merkez ilçe yönetim kurulu üyeleri ile Çanakkale Belediyesi Başkan Yardımcısı İrfan Mutluay katıldı. Tören Çanakkale Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Hicri Nalbant’ın Atatürk heykeline oda çelengini sunması ile başladı. Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı’nın söylenmesinin ardından Çanakkale Ziraat Mühendisleri odasının en genç üyesi olan Ebru Düzen Türkiye’ de tarımsal öğretimin başlamasının 175. yılı nedeni ile basın açıklaması yaptı. Düzen, tarım sektöründe yaşanan sorunların çözüme kavuşması gerektiğini belirterek, “Sanayileşme adı altında tarımın geri plana atılması, tarım arazilerinin yok olması, çevre ve su kirliliğin artması, ülkemizin geleceğine yapılmış en kötü yatırımlardır. Ülkemizde tatlı su kaynaklarının yaklaşık yüzde 72’sinin tarımsal amaçlı kullanıldığı dikkate alındığında, gerçek anlamda su tasarrufunun tarımsal üretim planlaması kapsamında yapılma gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Zengin tarımsal ürün desenine sahip Çanakkale’de de tarım sektörünün ihtiyacı olan su kaynaklarını barındıran barajlarımızda doluluk oranı yaklaşık yüzde 20 civarındadır. Kuraklık önümüzdeki en büyük sorundur” dedi.
 
 
Düzen açıklamasında “Bilindiği üzere Türkiye’de ilk tarım eğitim ve öğretimi, 10 Ocak 1846 yılında İstanbul Yeşilköy’de Ayamama Çiftliğinde açılan Ziraat Mektebinde başlamıştır. Bu vesileyle, Ülkemizde her yıl 10 Ocak tarihini içine alan haftada, zirai öğrenimin yıl dönümü, çeşitli etkinliklerle kutlanmaktadır. Ziraat mektebinden sonra 13 Ekim 1892 tarihinde yine İstanbul’da açılan Halkalı Ziraat ve Baytar Mektebi tarımda modern eğitim ve öğretime geçilmesinin ilk adımı olmuştur. 1928 yılına kadar eğitim ve öğretimini sürdürmüş olan ziraat okullarının kapatılmasıyla oluşan boşluğu doldurmak amacıyla 1930 yılında Ankara Yüksek Ziraat Okulu açılmıştır. Bu okul, Atatürk’ün emriyle Cumhuriyet’in 10. yılında Yüksek Ziraat Enstitüsü’ne dönüştürülmüştür. Alman Ziraat Fakülteleriyle aynı eğitim sistemini benimseyen ve 1955 yılına kadar ülkemizdeki tek ziraat fakültesi olan bu okul, günümüzün Ziraat Fakültelerinin temelini oluşturmuştur. Bugün ülkemizde 39 Üniversitede Ziraat Mühendisliği öğretimine devam eden 166 program yer almaktadır. Ülke tarımının gelişmesi, Ziraat Fakülteleri’mizden mezun olan Mühendislerin sahada kamucu yaklaşımlarla ülke tarımı ve çıkarlarını gözeterek görev yapmasıyla mümkündür. Kamusal yetki ve sorumluluğun da liyakata göre düzenlenmesi gereklidir. Mesleğimizin önemli kollarından biri olan Bitki Koruma Ürünlerinin satışı ve kontrolü, aldıkları tarım eğitimiyle sadece Ziraat mühendislerine verilen bir yetki olması gerekirken “Bitki Koruma Ürünleri Bayilik ve Toptancılık Belgesi” bakanlığımızın verdiği yanlış karar ile farklı mesleklerin de alabileceği hale gelmiştir. Bu karar mesleğimize ve daha da önemlisi ülke tarımına yapılmış en büyük kötülüktür.” ifadelerine yer verdi.
 
“TARIMIN GERİ PLANA ATILMASI, TARIM ARAZİLERİNİN YOK OLMASI, ÇEVRE VE SU KİRLİLİĞİN GETİRDİ”
 
Düzen açıklamasının devamında şu cümlelere yer verdi: “Ziraat mühendislerinin istihdamı da diğer bir önemli konudur. Her yıl gerek kamu gerek özel sektör kuruluşlarında istihdam edilen ziraat mühendisi sayılarının, eğitim kurumlarındaki yıllık mezuniyet oranlarını karşılayamaması, ziraat mühendislerinin işsizlik rakamlarını günden güne artırmaktadır. Bir önceki tarım Bakanının demeçlerinde 2 bin ziraat mühendisi alım sözü vermiş olmasına karşın yedi yüz meslektaşımıza istihdam sağlanmıştır. İki bin istihdam ve daha fazlasının hayata geçirilmesi meslektaşlarımızın işsizlik sorunu ele alındığında son derece önemlidir. Bakanlığın politikaları kısa süreli uygulanmakta ve bu sebeple uzun süreli menfaat sağlanamamaktadır. Örneğin tarım danışmanlığı gibi iyi niyetle başlanan bir çalışma bir anda gözden çıkarılmaktadır. Son iki yıldır her şeye zam gelmesine rağmen tarım danışmanlarının ücretlerinin sabit kalması bunun bir göstergesidir. Tarım sektöründeki zayıflama ve istihdam sorunları, Ziraat Fakültelerini tercih eden öğrenci sayısı ve kalitesinin de giderek düşmesine neden olmaktadır. Bu fakültelerden mezun olan mühendislerin düzenli olarak istihdam edilmesi, mesleğin cazibesini arttıracağı gibi ilgili fakülteleri tercih eden öğrenci kalite ve sayısını da yükseltecektir. Mühendislerimizin niteliklerinin artırılabilmesi için Ziraat Fakültelerimizde verilen eğitimin de uluslararası ölçütlere uygun olarak kalitesinin arttırılması gereklidir. Diğer yandan öğrencisi olmayan ziraat fakültelerinin araştırma kurumlarına dönüştürülerek ülke tarımına hizmet vermesi de düşünülebilir. Cumhuriyet’in ilk 50 yılında ülke politikası olarak öne çıkan tarım reformu nedeniyle, Ziraat Fakültelerine gereken önem verilmiş ve yüzdelik dilim olarak üniversite sınavlarında en yüksek puan alan öğrenciler bu fakültelere yerleştirilmiştir. Ancak zaman içinde ülkemizin sanayileşmeye yönelmesiyle, tarım odaklı politikalardan uzaklaşılmıştır. Sahip olduğumuz, diğer ülkeler için rekabet edilmesi çok güç olan potansiyelimizin, özellikle son 20 yıllık süreçte yanlış ve eksik politikalar ile yönetilmesi, tarım sektörünün ve dolayısıyla ülke ekonomisinin bugünkü durumuna gelmesinde önemli rol oynamıştır. Sanayileşme adı altında tarımın geri plana atılması, tarım arazilerinin yok olması, çevre ve su kirliliğin artması, ülkemizin geleceğine yapılmış en kötü yatırımlardır.”
 
“KURAKLIK ÖNÜMÜZDEKİ EN ÖNEMLİ SORUN”
 
Düzen açıklamasının sonunda kuraklığa dikkat çekerek, “İklim değişikliğinin getirdiği kuraklık dünyada olduğu gibi ülkemizde de sorun haline gelmeye başlamıştır. Ülkemizde tatlı su kaynaklarının yaklaşık yüzde 72’sinin tarımsal amaçlı kullanıldığı dikkate alındığında, gerçek anlamda su tasarrufunun tarımsal üretim planlaması kapsamında yapılma gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Zengin tarımsal ürün desenine sahip Çanakkale’de de tarım sektörünün ihtiyacı olan su kaynaklarını barındıran barajlarımızda doluluk oranı yaklaşık yüzde 20 civarındadır. Son yıllarda tarımsal girdi maliyetlerinin artmasına karşın, tarımsal ürün fiyatları aynı oranda arttırılmamıştır. Bir de ürün hasat zamanından önce gümrük vergisinin sıfırlanmasıyla zaten çok zor durumda olan üreticilerin ümitleri kırılmış, hasat bereketi de ithalat politikaları ile yok edilmiştir. Böylece mevcut hükümetin tarım politikaları ülke tarımına büyük zarar vermiştir. Ülke ekonomisinin kalkındırılması için Cumhuriyet’in ilk yıllarında olduğu gibi, tarımsal üretim ve öğretimini kapsayan köklü reformlar ivedilikle hayata geçirilmelidir” dedi.
 
Ogün İnal