Koronavirüs tedbirleri kapsamında kapılarını ziyaretçilere kapatan Troya Müzesi, sosyal medya hesapları üzerinden yaptığı canlı yayınlarla ziyaretçileri ile buluşmaya devam ediyor. Hafta sonu yapılan canlı yayınla Ziyaretçilerle buluşan Troya Kazı Başkanı Prof. Dr. Rüstem Aslan, ‘Troya'da Savaşlar, Yangınlar, Yıkımlar ve Sonrası’ konusunda bilgiler verdi. Troya’nın her yıkılışında yeniden doğduğunu söyledi.
 
Troya Müzesi Instagram üzerinden yaptığı canlı yayınlarla ‘Evde Kal’ çağrısına uyan Takipçilerine Troya Hakkında bilgiler veriliyor. Bu haftaki Canlı Yayının konuğu da Troya Kazı Başkanı Prof. Dr. Rüstem Aslan oldu.  Troya Müzesi Müdürü Rıdvan Gölcük’ün eşlik ettiği canlı yayında ‘Troya'da Savaşlar, Yangınlar, Yıkımlar ve Sonrası’ isimli konuyla ilgili olarak Troya Kazı Başkanı Prof. Dr. Rüstem Aslan bilgiler verdi. Aslan  “Biz arkeolog olarak tarihte açıklayamadığımız, karanlık çöküşlerin, hastalıkların, epidemilerin, savaşların, yıkımların olduğu dönemlerle karşılaşıyoruz. Troya aslında bunun sembolik anlamında birleştiği bir yer. Mümkün olduğunca Türkiye ve Avrupa’yı izlemeye çalışıyorum. Virüs dediğimiz vaka, görülmeyen, farkına varmazsak tehlikesi büyük, gerekli önlemleri almazsak bizi yıkabilecek bir etkiye sahip. Hayatta her şey güllük gülistanlık gözüküyor ama gelip size vurabiliyor. Metaforik olarak Troya Homeros destanlarının içine gizlenmiş, bunun çözümlerini, ipuçlarını veren bilgiler var. Aslında aklımıza yıkım, savaş ve felaket dediğimizde ilk aklımıza gelen Troya kenti ve Troya Savaşı. Troya Savaşı’nın öncesinde epidemi var, orduların içindeki veba salgını, bu salgını ortadan kaldırmak için yapılan fedakârlıklar… İlyada Destanı aslında savaş aslında. Troya Savaşı böyle bir epidemik olay sonrasında başlıyor, felaketler üst üste geliyor ama insanoğlu bir şekilde işin içinden sıyırılıyor. Troya mitolojisi bu konuda da pek çok ders veriyor. Özetle, akıllı öğüde kulak asacaksın, dinleyeceksin, yerine getireceksin. Bizim yaşadığımız günlerin özeti de bu.”
 
“ Troya hazineleri yangın felaketinin yaşandığı katmanlar arasından çıkıyor”
 
Troya Hazinelerinin yangın katmanları arasından çıktığını belirten Arslan “Troya mitolojisi de bütün bunları anlamımızda bir Homeros mitolojisi sembolik anlamı, yorumlanması, iki Troya’nın kendi arkeolojik verileri ve üç bir de yazılı kaynaklar var. Troya dışındaki özellikle Hitit yazılı kaynakları var. Bütün bunları harmanlayarak bir sonuca yaklaşabiliriz. Troya’ya baktığımızda, son dönem kazı çalışmalarında da gördük, bizim 9 ya da 10 katman dediğimiz dönemler arasında birbiri üzerine gelen yıkımlar ve yapımlar, kentin yapılması, hayatın devam etmesi, ticaretin devam etmesi, bununla üst üste binmiş ve gelişmiş bir olay. Troya 1 öncesinde de bir yıkım ve tahribat var. Yaklaşık MÖ 3000’lerde Troya 1 dediğimiz kent kuruluyor. Troya 2 ve Troya 3 kentlerinde çok büyük inanılmaz şiddetli yangın bir ihtimalle deprem de var. Arkeolojide bunu ayırmak da kolay değil. Deprem olabilir, deprem sonrasında yangın olabilir, deprem, yangın, savaş üst üste olabilir. Fakat bizim hazine dediğimiz dönemde,2500’ler ve 2300’ler arasında üç tane büyük yangın var ve Troya hazinelerinin hemen hemen hepsi yangın felaketinin içindeki katmanlardan çıkıyor. Bu olaylara sevinmiyoruz tabi fakat bu tür felaketler arkeolojik anlamda buluntuların iyi korunmasını sağlıyor. Arkeolog bir yangın tabakasıyla karşılaştığında ‘aradığımı buldum’ gibi reaksiyonlar gösterebiliyor. O felaketler arkeoloji için ters etki bırakabiliyor.”
 
“Troya eserlerinin kaderi yangınlardan kurtulmuyor”
Troya Eserlerinin Yurt dışına kaçırıldıktan sonra da sürekli yer değiştirildiği ve yağmalandığını belirten Kazı Başkanı Rüstem Arslan “Schliemann’ın kafasında da bu Troya Savaşı felaketini arkeolojik olarak ispatlayan deliller arıyor ve bu yangın tabakasında bulduğu hazine buluntularını, Priamos’un Hazinesi olarak tanımlıyor. Savaş sırasında kaçırmaya bile fırsat olmadan kentin içinde kalmış gibi yorumlar yapılıyor. Troya 2 ve 3 aslında buluntuların kaderi savaş ve yıkımdan kurtulamıyor. Bulunuş öyküsünü özetlemek durumunda olursak; İngiltere’de sergileniyor, bir süre sonra Berlin’e veriliyor 1882’den itibaren ama buluntular 2.Dünya Savaşı’nda da tekrar telef oluyor, Rusya’ya kaçırılıyor. Bir kısmı yine o savaşın neden olduğu yangının içinde tahrip oluyor. Yani buluntuların hem Troya 2 döneminde daha sonradan 2.Dünya Savaşı’nda yangınla karşı karşıya kalıyor. Troya 3 dediğimiz aslında bir kültür grubu bundan sonra 4 ve 5’te de bizim tam olarak bilemediğimiz yani yerleşke biraz daha toparlanıyor. Fakat bizim arkeobiyolojik analizlerde geçim ve beslenme alışkanlıklarında değişiklik olduğunu görüyoruz. Torya 4 ve 5’te buradaki av hayvanlarının beslenmedeki oranı artıyor. İlk defa av hayvanlarının beslemedeki oranının artması klimatik bir salınımın olduğu şeklinde yorumlanıyor” dedi.