Çanakkale’de, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü yeni tip korona virüs (Covid-19) salgını nedeniyle sosyal mesafeli bir şekilde kutlandı.
Tüm yurtta korona virüs (Covid-19) salgını nedeniyle kutlama, toplantı ve özel gün anmaları iptal edilirken, Çanakkale’de 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü sosyal mesafe kuralına uyularak kutlandı.
Cumhuriyet Meydanı’nda 35 kişinin katıldığı 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü etkinliğinde sosyal mesafe kuralına uyularak şarkılar çalınıp, dövizler açıldı. Daha sonra İstanbul’da gözaltına alınan DİSK yöneticilerinden biri telefonla arandı. Yönetici, alandakilerin 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü kutladı. Telefon görüşmesinin ardından 1977 yılında tarihe kanlı 1 Mayıs olarak geçen Taksim kutlamalarında ölen vatandaşlar için 1 dakikalık saygı duruşunda bulunuldu.
Adından kürsüye gelen DİSK Genel İş Çanakkale Şube Başkanı Metin Ceylan tüm işçilerin bayramını kutlayarak, basın bildirisini okudu. Ceylan “İşçi sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs, 19. yüzyılda uzun çalışma saatlerinin kısaltılması için verilen mücadelenin sonucunda ortaya çıktı. O günlerde 1 Mayıs “8 saat çalışmak, 8 saat dinlenmek ve 8 saat canımızın istediğini yapmak” olarak ifade ediliyordu. İşte o günden bugüne 1 Mayıs Dünya işçilerinin birlik, mücadele ve dayanışmasının adı oldu. Çin’in Vuhan kentinde ortaya çıkan ve hızla bütün dünyaya yayılan Covid-19 nedeniyle yüz binlerce insana virüs bulaştı, on binlerce insan yaşamını yitirdi. Covid-19 ile mücadeleyi canları pahasına yürüten sağlık çalışanları ve kamu hizmetlerini sürdürenler başta olmak üzere yaşamını kaybedenlerin anısı önünde saygıyla eğiliyoruz” dedi.
“ Kar odaklı politikalar çevreye ve sağlığa zarar verdi”
Ceylan, konuşmasının devamında kapitalizmin yarattığı tahribata da değinerek “Covid-19 küresel salgını ile birlikte daha açık görüldü ki; kapitalizmin kar odaklı politikaları, artan eşitsizlikler, özelleştirilen kamu hizmetleri, ticarileştirilen sağlık ve eğitim tüm dünyada halkın sağlık durumunu ve kamu hizmetlerini olumsuz bir şekilde etkiledi ve bu politikalar insan ve çevre sağlığı açısından ciddi bir risk oluşturdu. Devletin yüklenmesi gereken kamusal sorumlulukların pazar mekanizmalarına bırakılması ve alınıp satılan bir mal haline gelmesi sonucunda ülkelerin sosyal güvenlik ve sağlık sistemleri çöktü. Kapitalizmin kaleleri sallandı on milyonlarca işçi işsiz kaldı. Eşitsizlik üzerine kurulu kapitalist sistem içinde yaşanan krizler de sınıfsal eşitsizliği derinleştiriyor. Yaşanan her krizde olduğu gibi bu salgında da gücü ve parayı elinde bulunduranlar değil emek gücünü satmak zorunda olanlar, işçiler, köylüler, güvencesizler” dedi.
“Alınan önlemler işçileri koruyamıyor”
Corona Virüs önlemleri kapsamında alınan kararların işçileri koruyamadığını da belirten Metin Ceylan, “Türkiye’de Covid-19’un ilk teşhis edilmesiyle birlikte bir dizi önlemler alındı, ancak çalışma hayatına yönelik yeterli önlemler alınmadı. Covid-19 ile mücadelenin en etkin yolunun evde kalmak ve teması kesmek olduğu ortadayken, aklın ve bilimin gösterdiği bu yol tam anlamıyla uygulanmıyor. Alınan karantina ve izolasyon önlemlerinden çalışanlar muaf tutuluyor. Milyonlarca işçi işe gitmek zorunda bırakılıyor. Bu nedenle Covid-19 ile mücadelede açık bir sınıfsal ayrımcılık yaşanıyor. Bu zincirlerinden boşalmış kapitalist zihniyeti reddediyoruz” diye konuştu.
“İşçiler arasında covid-19 pozitif oranı ülke ortalamasının üç katı”
İşçilerin Corona Virüs testlerine de dikkat çeken Ceylan, “Salgın koşullarında zorunlu olmayan işlerde işçiler ölümüne çalıştırılıyor ya da işlerine son verilip açlığa ve ölüme mahkûm ediliyor. Zorunlu işlerde işçi sağlığı ve güvenliği önlemleri yeterince alınmıyor. Belediye işçileri ve aileleri salgına karşı yeterince korunmuyor. Tüm uyarılara ve feryatlara karşın özellikle inşaat, tersane, maden gibi sektörlerde işlere ara verilmiyor ve binlerce işçinin hayatı risk altına sokuluyor. Sonuç: İşçiler arasında Covid-19 pozitif oranı ülke ortalamasının üç katı” dedi.
“Bu günlerde emekçilerin değeri daha iyi anlaşılıyor”
Corona Virüs nedeni ile işlerin durma noktasına geldiğini, iş gücünün sadece emekçilerin işi ile ayakta durduğuna dikkat çeken Metin Ceylan, “Bugünlerde emekçilerin önemi daha iyi anlaşılıyor. Çünkü emekçiler olmadığında yaşamın durduğunu yaşayarak görüyoruz. Kamu hizmetleri de yaşamın devam etmesi için vaz geçilmezdir. Ancak salgın hastalık, çalışmak zorunda kalan diğer işçilerle birlikte kamu hizmeti yerine getiren üyelerimizin sağlığını ve can güvenliğini de tehdit ediyor. Bu nedenle kamu hizmetlerinde çalışanların sağlığına özellikle önem verilmesi gerekmektedir. Çünkü kamu hizmeti verenlerin sağlığı bozulursa salgınla baş edilemez. Kamu hizmetlerinin bu önemi ortadayken hala belediye işçileri arasında ayrım yapılmaktadır. Eşitsiz ve adaletsiz bir şekilde kamuya geçişleri sağlanan işçilerin özgür toplu sözleşme hakları hala askıdadır. Belediye şirket işçilerine hak ettikleri kadro hala verilmemektedir. Bu ayrımcılığı son olarak salgın koşullarında uzaktan ve dönüşümlü çalışmayı getiren yeni çalışma düzenine ilişkin 22 Mart’ta yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Genelgesi’nde de gördük. Diyoruz ki; belediye şirket işçileri kadrolu işçilerle aynı hizmetleri yaparlar, ücretlerinin kaynağı belediye bütçesidir ve kesinlikle ayrım yapılamaz” ifadelerini kullandı.
“Kısa çalışma belediyelere uygun değildir”
Ceylan konuşmasının sonunda, “Kriz dönemlerinde kamu sektörü işsizliğin artmasını önlemek için istihdamın korunması ve hatta yeni istihdam yaratmaya yönelik politikalar izler. Kamusal hizmetler özellikleri gereği kriz dönemlerinde de durmaz, hatta artar ve çeşitlenir. Özel sektör işyerleri kısa çalışmaya başvuruyor, anlaşılır! Peki kamu kaynağı kullanan, ürettiği hizmetler için kar-zarar hesabı yapmaması gereken ve kamu maliyesi kuralları içinde olan belediye şirketleri neden kısa çalışmaya başvuruyor? Belediye çalışanlarının ücretleri belediye bütçesinden karşılanmaktadır. Belediye bütçesinin gelir kısmı büyük ölçüde İller Bankası aracılığıyla ödenen vergi paylarından oluşmaktadır. Salgın döneminde bu paydan kesinti yapılmayacağı da ilan edilmiştir. Bu yüzden kısa çalışma uygulamasının var oluş amacı olan ciddi mali dar boğaz nedeniyle işçi çıkarmanın önlenmesi gerekçesi belediyelerde söz konusu edilemez. 22 Mart’ta yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Genelgesiyle kamuda çalışma düzeni belirlenmiştir. Kısa çalışma ödeneğine başvuru yapmak yerine bu genelgeye uyulmalıdır” dedi.
Ogün İnal